Şubat,2011
Tolga, elindeki kitabı okumaya devam ederken Hande dışarıda yağan yağmuru izliyordu. Bugün her zamankinden biraz daha halsiz, biraz daha yorgun hissediyordu kendini. Tolga neyi olduğunu sorup durmuştu ama Hande birkaç basit cümleyle geçiştirmişti.
Tolga kitabı okumayı bıraktığında Hande fark etmedi bile. Tolga hafifçe öksürdüğünde Hande irkilerek arkasını döndü ve irice açılmış gözleriyle Tolga'ya baktı. Sanki ne olduğunu bilmiyormuş gibi yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı.
"Neden okumayı bıraktın?" Dedi az önce baktığı cama sırtını yaslayarak.
"Dinlemiyorsun bile," Tolga omuz silktiğinde Hande gerçekçi olmayan bir gülüşü yerleştirdi dudaklarına.
"Ne? Dinliyorum tabii ki. Sadece yağmuru izlerken dalmışım." Tolga kitabı yatağın üzerine bırakıp Hande'nin yanına ilerledi.
"Şu an bana yalan söylüyorsun bunu anlayabiliyorum ama burada dönen düşünceleri ne yazık ki göremiyorum." Derken işaret parmağını Hande'nin şakağına bastırdı.
"Halsizim biraz, odaklanamıyorum." Genç kız utanarak kaçırdı gözlerini. Tolga çenesinden tutup yeniden ona bakmasını sağladığında gözlerinin dolmuş olduğunu fark etti.
"Hande.." dedi sabır dilermiş gibi bir sesle. Hande dudaklarını ıslatıp birbirine bastırdı.
"Ben yokken bir şey mi oldu?" Hande başını olumsuz anlamda salladığında Tolga baş parmağını kızın yumuşacık yanağında gezdirdi.
"Söyle bana, neden doldu o güzel gözlerin?" Hande gözlerinin dolmuşluğuna inat gülümserken gözünden süzülen bir damla yaşa engel olamadı.
"Sadece, düşünüyorum. Babamı mesela.. neden gelmiyor? Kendimce ona haklı sebepler buluyorum. İşleri yoğundur, hayatı yoğundur, belki buraya almıyorlardır. Hem gelmese bile arayıp soruyordur değil mi?" Normalde cıvıl cıvıl çıkan sesi şimdi çok derinden ve üzgün çıkıyordu.
"Bunları düşünme. Onları düşünmek zorunda değilsin. Gelmediği için ona haklı sebepler bulmak zorunda değilsin. Düşünmen gereken tek şey kendi sağlığın ve burada iyileşip gideceğin gün tamam mı? Bırak babanı falan, az kaldı güzelim. Doktorlar durumunun iyi olduğunu söylüyordu, en kısa zamanda çıkacaksın." Tolga'nın ses tonu ise şefkat doluydu. Sıcacık elleri güven vermek istermiş gibi Hande'nin yüzünde geziniyordu.
"Sonra düşünüyorum diye bende kendime kızıyorum. Hala bir umut salak gibi beklediğim için, geleceğine inandığım için.. saçma sapan düşünceler işte. Kendimi dövesim geliyor," Tolga son söylediği üzerine hafifçe gülümsedi ve uzanıp alnına bir öpücük bıraktı.
"Kendine kızması gereken, kendini dövmesi gereken sen değilsin inan bana. Böyle bir güzelliği üzdükleri için tüm insanlardan nefret ediyorum." Hande utançla kıkırdadığında Tolga onu kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
"İşte böyle, gülüşü güzel kadınlar hep gülmeli." Hande geri çekilip gamzeli yanaklarıyla ona bakarken Tolga bir an donup kaldı.
Ciddi anlamda çok güzeldi. Özellikle gülerken ayrı bir güzeldi. Sıra sıra dizilmiş dişleri, güldüğü için kırışan burnu ve derin gamzeleriyle nefes kesiyordu. Hande'nin karşısına oturup saatlerce bu güzelliği izleyebilirdi.
Hande ince parmaklı elini Tolga'nın yüzüne doğru salladığında Tolga daldığı derinlikten çıktı ve çırpınıp duran kalp atışlarını dizginlemeye çalıştı. Az önce ağlayan sanki kendisi değilmiş gibi Hande şimdi ufak kıkırtılarla gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
FanfictionHayat bazen en mutlu olduğunuz zamanda, en sevdiğiniz kişi tarafından canınızı öyle bir acıtır ki... kendinizi kimsesiz hisseder, her dakika isyan eder, avaz avaz sessiz çığlıklar atarsınız birileri sizi duysun, yardım etsinde kurtulayım diye..