ERTESİ GÜN/AKŞAM SAATLERİ
Tolga'dan..
Eve döndüğümüzde Hande fazlasıyla neşeli görünüyordu. Yemek hazırlamak için mutfağa geçtiğimizde bana yardım edeceğini söylese bile masanın üzerine oturup izlemekten başka hiçbir şey yapmadı.
Elimdeki kaşığı bir kenara bırakıp ona doğru döndüğümde bana bakmadığını fark ettim. Oysa birkaç dakika önceye kadar gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Şimdi ise başını öne eğmiş, saçları yüzünü gizlerken parmaklarıyla oynuyordu.
Aslında bu hallerini çok seviyorum. İnsanın savunmasız olduğu, kendinin bile fark etmediği bir derinliğe kapılırken ki ifadesi oldukça ilginç. Hande de ise bu durum tamamen güzellikle alakalı. Bazen diyorum ki, nasıl bu kadar güzel olabilir? Bir insanın boş bakarken, düşünürken bile bu kadar güzel olması yasaklanmalı.
Tencereden gelen yanık kokuları ikimizinde dikkatini dağıtırken başını aniden kaldırıp bana baktı. Gözlerimin üzerinde gezindiğini fark ettiğinde ise çıkık elmacık kemikleri pembe renge bürünüp belirginleşti. İşte sevdiğim bir an daha..
"Sana bakmaktan yemeği yaktım. Tencereyi atmamız gerekecek." Dedim dikkatini dağıtmak için. Kendini sıkışmış hissetmesini istemiyordum.
"Yemeği boş verelim ve beraber vakit geçirelim." Sözleri bakışlarımı tencereden çekip ona dönmeme neden olurken ufak bir tebessümle bakıyordu bana.
"Sen değil miydin karnım çok aç diye sızlanıp duran?" Sorum karşısında çocuksu bir tavırla omuz silktiğinde bakışlarım omuzlarına düştü ve oradan da köprücük kemiklerine.
"Sadece seni uğraştırmak istedim." Gözlerimin odaklandığı yerleri fark edince oturduğu yerde hafifçe hareket etti ve yeniden gözlerine odaklanmamı sağladı.
"Çok kötüsün.. bende burada yemeği yaktım diye üzülüyorum." Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve ellerini göğsüme yasladı.
Sağ avucu tam kalbimin üzerinde dururken kendime engel olamadığım bir şekilde kalbim hızla atmaya başladı. Neden böyle olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat bu durumun Hande de farkındaydı. Dudaklarında oluşan kocaman gülümseme derin bir iç çekmeme neden oldu.
O gamzeler.. mezarım olacak.
"Benden bu kadar etkilendiğini bilmiyordum." Yüzünde oluşan ifadenin güzelliği paha biçilemezdi. Başını hafifçe kaldırıp göz teması sağladığında kahvelerindeki parıltı içime işledi.
Bir çift göz bu kadar anlamlı bakabilir mi? Bir insan sadece bakışlarıyla bir sürü şey anlatabilir mi? Onu ilk gördüğüm an da anlamıştım, bana bakışından fark etmiştim sonumun kötü olacağını. Gözleri merhamet dolu sıcacık bir yuva ama aynı zamanda ölümün habercisi..
"Film izleyelim mi?" Ben sessizliğimi korurken ve pür dikkat onu incelerken o başka bir konuya hızla geçiş yapmıştı bile.
"Sohbet edelim mi?" Dedim teklifine karşılık. Beraber vakit geçirilebilecek en güzel anlardan biriydi doyasıya sohbet etmek.
"Tamam, olur." Gözlerine ilişen farklı bir ışıltı vardı şimdi. O kadar parlıyordu ki biraz sonra ağlamaya başlayacak gibiydi.
Sorgulamama fırsat vermeden beni salona sürükledi ve ikili koltuğa oturmamızı sağladı. Yüzlerimiz birbirine dönüp otururken bacaklarını bağdaş kurup sol kolunu koltuğa yasladı. O bu halde dururken ben saatlerce onu izleyebilirdim.
"Geçen gün bir kitap bitirdim," diye söze girdiğinde konudan kopmamaya çalışıp el hareketlerini izledim. Yüzünde oluşan ifadeleri bir bir kazıdım aklıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
FanfictionHayat bazen en mutlu olduğunuz zamanda, en sevdiğiniz kişi tarafından canınızı öyle bir acıtır ki... kendinizi kimsesiz hisseder, her dakika isyan eder, avaz avaz sessiz çığlıklar atarsınız birileri sizi duysun, yardım etsinde kurtulayım diye..