Part 5

1.7K 72 3
                                    

''Lanet olsuun! Okula geç kaldım!'' Saat 8.30'du ve ilk ders 8.50'de başlayacaktı. Kıvanç'la vakit geçirirken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. 

''İstersen seni bırakabilirim.'' 

''Onun yarına bulaşıkların devamını yıkarsan çok sevinirim.'' dedim sırıtarak. Küçük bir kahkahadan sonra başıyla onayladı. Bende odama çıkıp hazırlanmaya başladım. Formamı giydim, saçlarımı salaş bir şekile ördüm, kitaplarımı çantama tıktım ve hazırım. Koşarak aşağı indim ve mutfağın önünden geçerken Kıvanç'a seslendim.

''Görüşürüüüz.''

''Görüşürüz. Dikkatli ol!'' Dikkatli olmamı istedi. Doğru duydum değil mi? Beni önemsiyor! Hızlı adımlarla ilerlerken suratımda kocaman bir sırıtma vardı. Normalde servisle okula giderim ama kaçırdığım için yürümek zorundayım. Dersin başlamasına 15 dakika var. Mecburen ara sokaklardan gitmeliydim. En kısa yol. Eğer durmadan laf atan ve yılışan kekoları saymazsak rahatça okula yetişebilirdim. Hızlı adımlarla sokağa daldım. Binalar çok bitişik ve yüksek olduğu için güneş ışığından mahrum bir yer. Üst katlarda apartmanlar arasına ip gerilmiş ve üstüne çamaşır serilmiş olduğunu fakettim. Hangi çağda yaşıyorduk acaba?! Kitaplarıma sarılmış ipteki kıyafetleri çekiştirirken birine çarptım. Kitaplarım yere düşmüştü. 

''Ah üzgünüm.'' Bir elinde sigara mı uyuşturucu mu olduğunu anlamadığım şey olan çocuk suratında pis bir sırıtmayla bana bakıyordu. 

''Seni affetmedim. Ama affettirebilirsin.'' Elindekinden bir nefes daha aldı ve yere atıp üstüne basarak söndürdü. Ciğerlerindeki dumanı yüzüma üfleyince öksürmemi tutamadım. 

''Rahatsız mı oldun? Daha da çok rahatsız olacaksın.'' Üstüme doğru gelmeye başlayınca geri geri gitmeye başladım. Ama birkaç adımdan sonra duvara gelince kaçacak bir yerim kalmamıştı. Çocuk bacaklarıma bakarak dudağını ısırmaya başlayınca çığlık atmaya karar verdim. Belki birileri beni duyar ve yardıma gelir. Ya da ordan bir polis geçiyordur ve o yardım eder. Belkide... Bir şekilde Kıvanç duyar sesimi. Çığlık için ağzımı açtım ama daha ses çıkaramadan çocuk avcunu ağzıma bastırdı.

''Eğlence yeni başlıyor. Hemen mahvetmeyelim.'' Çarpık bir gülümsemeyle bu iğrenç cümleleri söyledikten sonra boynumu koklamaya başladı. Çok korkuyordum ve elimden bir şey gelmiyordu. Gözlerim dolmuştu ama ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Eğer korktuğumu görürse bu onu daha çok gaza getirebilirdi. Ama daha fazla tutamadım ve gözlerimden akan iki damla yaş çocuğun eline düştü. Elindeki ıslaklığı hissedince başını boynumdan yavaşça kaldırıp gözlerime baktı. Sönük kahverengi gözleri bu ağlamamdan zevk alır gibi bakıyordu. 

''Şimdi ellerimi çekeceğim ama çığlık atmaya çalışırsan hiç iyi şeyler olmaz.'' Kafamı aşağı yukarı sallayınca ellerini yavaşça çekti. Çektiği elini şakaklarımın hizasında, duvara yasladı. Diğer eliye önce yanağımı sonra boynumu okşadı. Daha da inemeye başlayınca yalvarmaktan başka çarem olmadığını farkettim.

''Lütfen, bırak beni lütfen.'' Gözlerimden birer damla daha yaş süzüldü. Sesli bir kahkaha attı.

''Sence seni bırakacağımı mı sanıyorsun? Buradan yalnız başına geçecek kadar aptal olan ilk kızsın. Sahi, niye buradan geçmek gibi bir salaklık yaptın?'' Evet bu tam bir salaklıktı. Bir günlüğüne okula gitmeyebilir onun yerine Kıvanç'la güvenli bir şekilde vakit geçirebilirdim. 

''Okula geç kalmıştım.'' Sesim fısıltı gibi çıkıyordu. En son bu kadar korktuğum zaman 9 sene önce babam bana kalın et bıçağını sallayıp seni öldüreceğim sonra pişirip yiyeceğim diye bağırmasıydı. O gün de sesim fısıltı gibi çıkmış sadece özür dilerim bir daha sen izin vermediğin sürece yemek yemeyeceğim diyebilmiştim. Küçükken yemek yemem bile o herifin iznine bağlıydı. 

Ana Yemek: AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin