Biliyorum çok geç yazıyordum. Biraz boşladım sizden özür diliyorum. Fakat artık olabildiğince sık ve uzun yazacağım. Fakat oylarınız ve yorumlarınızla destek olursanız çok sevinirim. Oy ve yorum olmayınca kendi kendime yazıyorum kendi kendime okuyorum gibi oluyor şizofren gibii. Neyse, iyi okumalarrr :)
"Sanırım beni görmeye geldiniz baylar'' Sesimi duyduklarında ellerindeki silahlarını bana doğrulttular. Alında DEATH yazan adam konuşmaya başladı. Sanırım liderleri oydu.
''Bizden birini öldürdün.'' Dişlerinin arasından konuşarak ürkütücü olmaya çalışıyordu.
''Aslına bakarsan o kendi kendini öldürdü. Fakat illa beni suçlu görmek istiyorsanız şimdi gidebiliriz. Sizin şu muhteşem işkence yöntemlerinizi hep merak etmişimdir.'' olabilecek en alaycı şekilde konuşmuştum. Onları ne kadar çabuk sinir edersem o kadar çabuk buradan uzaklaşıp Duru'nun ve bebeğimizin güvenliğini sağlamış olurdum. Onlara bir şey olursa yaşayamam. Buna izin veremem.
''İstediğin kadar alay et ucube. Sana yaşamadığın acıları yaşatacağız.'' bir adım atıp eve daha da yaklaştı. Kapının tam ortasında duruyordum ve attığı son adımda aramızdaki mesafeyi kapatmış, göğsü neredeyse göğsüme değiyordu. Geri çekilmeyecektim. Eve girmesine asla izin vermem.
''Duydum ki bu evde artık iki değil üç kişi yaşıyormuşsunuz. Ne kadar şirin. Baba mı oluyorsun?'' arkasındakilerle birlikte kahkaha atmaya başladılar.Hepsinin kafalarını koparıp kıçlarına sokma istediğimi bastırdım.
''Bunu nerden öğrendin?''
''Avcılar arasında laf hızlı yayılır. Evin kapısını bu kadar koruduğuna göre hala içeride.''
''Eğer onun kılına bile dokunursa-''
''Kıvanç!'' lafımı ortada bölen bu çığlık beni parçalara bölecek güçteydi. Korku ve acının karışımı bir sesti. Korkusunu, endişesini ve bebeğimize karşı olan koruma iç güdüsünü hissedebiliyordum. Avcılar onun çığlığını duyunca kahkaha atmaya başlamışlardı. Koşarak onun olduğu odaya gittim. Diğerlerinin de peşimden girdiğini biliyordum ama umrumda değildi. Duru'nun ve bebeğimizin başı dertteydi.
İçeri girdiğimde avcılardan biri onu sırtüstü yatırmıs bileklerinden tutmuş ve başını boynuna gömmüştü. Benim dokunmaya bile kıyamadığım o narin teni kırarcasına tutuyordu. Baş döndüren kokusunu içine çekip o sigara, ot ile dolmuş ciğerinde kirletiyordu.
Duru'nun makyaj masasının üstünde tırnak törpüsünü gördüm. Törpüyü alıp avcının üzerine atladım ve tam şah tamarına geçirdim. Etrafa kanlar sıçramaya başlamıştı. Avcı kendini yataktan atıp yerde kıvranmaya başladı. Duru'ya yöneldim. Titreyerek ağlıyordu. Çok korkuyordu. Onu hiç bu kadar korkarken görmemiştim. Başını ellerimin arasına aldım.
''Bebeğim dinle. Gitmen gerekiyor. Pencereden çıkacaksın. Arkana bile bakmadan kaçacaksın tamam mı? Ne olursa olsun ne duyarsan duy geri gelmeyeceksin.''
Yaşla dolu gözleri kocaman açıldı. Başını iki yana sallamaya başladı.
''Hayır. Sensiz hiçbir yere gitmem. Olmaz!''
''Hayır. Gitmek zorundasın. Bebeğimiz için.'' gözlerimden akan iki damla yaşa engel olamamıştım.
''Korkuyorum.'' Sesi bir çocuk kadar masum ve ürkekti. Bir elimi alnına koydum. Şuan korkmaması lazımdı. Cesur olmalıydı. İçinde patlayan tonlarca duygusunun arasından korkuya odaklandım. O duygunun avcumdan bileğime, koluma ve sonra tüm vücuduma yayılışını hissettim. Elimi çektiğimde ağlamayı bırakmıştı. Alnından öptüm.
''Şimdi gitmen gerek.''
Boyunuma sarıldı. Kokusunu son kez içime çektim.
''Seni seviyorum.''
''Seni seviyorum.''
Ve pencereden çıkıp koşmaya başladı.-DURU-
Koşuyordum. Çıplak ayaklarıma batan taşları umursamadan koşuyordum. Kıvanç'ı arkamda bırakmıştım. Eve giren her kimse pizzacıyla ilgisi vardı ve Kıvanç'ı öldüreceklerdi. Hayatımın devamını Kıvanç olmadan yaşama fikri bana acı veriyordu. Bebeğimizi o olmadan büyütme fikri acı veriyordu.
Koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Neden koşuyordum? Neden kaçıyordum? Ben o durumda olsam o benim için savaşırdı. Ben neden durumu hemen kabullenip kaçıyordum? Ona yardım etmeliydim. Ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.
Geri dönüyordum. Planım yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum ama dönüyordum. Eğer o ölecekse ben de onunla ölmeliydim. Onsuz bir dünya istemiyordum.
Eve girdiğimde acı dolu çığlıklarını duydum. Yatak odasından geliyordu. Kapıyı açınca gördüğüm şey beni neredeyse bayıltacaktı. Kıvanç'ı sırtüstü yatırmışlardı ve elleriyle ayaklarını ince halatlarla yatağa bağlamışlardı. Halatların olduğu yerler kesilmiş ve kan içindeydi. Çıplak göğsünde onlarca derin kesik vardı. Biri o kesiklere kapağına delikler açtığı şişeden bir tür sıvı döküyordu. Yatak kan içindeydi. Yataktan damlayan kanlar parkede küçük bir göl oluşturmuştu.
Beni gördüklerinde durdular. Kısa sureli bir sessizlik oldu. Sonra gülmeye başladılar.
''Ne kadar zeki bir kızmışsın sen.'' dedi alnın DEATH dövmesi olan bir adam. yavaş yavaş bana doğru geliyordu.
''Hayır.'' Kıvanç'ın fısıltı gibi sesi kulaklarımı deliğ geçmişti. O kadar acı dolu bir hayırdı ki o... Bir şeyler yapmalıydım. Kıvanç'ı, bebeğimizi ve beni sağ salim oradan çıkarabilecek bir şey yapmalıydım.
![](https://img.wattpad.com/cover/10865300-288-k944757.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ana Yemek: Aşk
RomanceDuygularla beslenen yaratık bu sefer korkuyla değil aşkla besleniyor. Onun için sıradan olan bir şey. Peki kurbanı? Yaşayacağı travmalar, dolduramadığı boşluk ve çok daha fazlası. Ana Yemek: Korku'nun 2. kitabı olan Ana Yemek: Aşk size birçok duyguy...