Hepinizden çok özür diliyorum. Biliyorum aşırı çok geçikti. Ama yaz tatiline bir gireyim, gün aşırı bölüm paylaşacağım sözzzz. Hem gecikmemden hem de 14. bölümün saçmalığı ve beraberinde getireceği saçmalıklar için özür diliyorum arkadaşlar asdfg.
''Duru... Duruuu. Heey...'' gözlerimi yavaşça açerken kendime gelmeye çalışıyordum. Bembeyaz ışık yüzünden gözlerim acıyordu resmen. Gözlerimi kırpıştırıp ışığa alışınca bana seslenenin Kıvanç olduğunu farkettim. Bir hastane odasindaydik. Kolumda serum vardi. Yuzumde oksijen maskesinin agirligini hissediyordum. Nefes aldikca cigerlerim aciyordu.
"İyi misin bebegim? Nasil hissediyorsun?" Kivanc endise dolu gozleriyle bakiyordu bana. Yemyesil gozleri bir seyler soylemem için yalvarir gibi bakiyordu gozlerime.
"İyiyim." dedim maske izin verdigince.
"Beni çok korkuttun."
"Neler oldu?"
"Ne olduğunu dusunme. Simdi dinlenmen gerek."
İtiraz etmeyecektim cunku uyumak istiyordum. Basimi onaylarcasina sallayip kendimi uykunun guzelligine teslim ettim.
-2 SAAT SONRA-
''Uçak geliyor geliyor haaaam.''
''Bebek değilim Kıvanç, sadece bir süre oksijensiz kaldım o kadar...''
''Yinede bu seni neredeyse kaybedecek olduğum gerçeğini değiştirmez.''
''Benden o kadar çabuk kurtulamazsın.''
''Şanssızlığımı böyle yüzüme vurmasana!''
Muzipçe gülümsemese ciddiye alacaktım dediğini. Dil çıkarıp yüzümü buruşturdum. Sonunda bilincim tamamen açıktı ve salak halimden kurtulmuştum.
''Ne zaman eve gideceğiz?''
''Doktorlar bugün çıkabileceğini söyledi.''
''Harika! Hadi gidelim.'' gıcırdayan hastane yatağında doğrulup ayaklarımı aşağı sallandırdım. Fakat Kıvanç kalkmama engel oldu.
''Doktorlar 'bugün' dedi 'şimdi' demedi.''
''Kıvanç!''
''Senin iyiliğin için uğraşıyorum Asya Duru, zevkimden salmıyor değilim!'' Kıvanç bana ilk defa tam adımla hitap etmiş ve bağırmıştı. Bu sefer gerçekten kızmıştı ve kırıcıydı. Hiçbir şey söylemedim. Yatağa yatıp sırdımı ona döndüm.
''Dinle, özür dilerim. Sadece biraz gerginim. Seni neredeyse kaybediyordum ve hala bu tehlike geçmiş değil. Biri bize saldırdı ve birimizi öldürene kadar duracağını da sanmıyorum.''
''Ben de bu yüzden buradan çıkmak istiyorum. Hastane ortamı beni iyice geriyor zaten.''
''Anlıyorum. İşlemleri halledip geleceğim, sonra çıkarız.''
Bitmek bilmeyen bekleyiş başladı bile. İşlemleri halletmek bu kadar zor mu? Sıra falan mı var? Yoksa biriyle muhabbete mi daldı? Bir kadınla. Çok cesur ve modern kısa siyah saçı, manken fiziği, siyah eyelinerı ve kırmızı ruju, kalem eteği ve gömleği olan bir kadın. Zengin. Küçücük bakışıyla seksi anımsatan bir kadın. Belkide şuanda Kıvanç'la işi pişiriyorlardır bile. Eşya dolabında. Pis su kovası ve süpürgelerin yanında.
''Seni de yalnız bırakmaya gelmiyor. Hemen kıskançlık krizine giriyorsun.'' Kıvanç'la o kadını evlendirmeme ramak kalmıştı ki Kıvanç'ın alaycı sesiyle irkildim.
''Duygularımı okumandan nefret ediyorum. Normal ilişkilerde kız bunu içinde yaşar, erkek anlamaz. Böylece kız rezil olmamış olur.'' dedim içimde gittikçe yükselen utancı bastırmaya çalışarak.
''Normal ilişkilerde kimse ölüm tehlikesi içinde de değil. Demek ki normal bir ilişkimiz yok. Kabullen.''
''Eee, çıkabilir miyiz artık?''
''Evet. Hemşire birazdan gelip üzerindeki cisimleri çıkaracak.''
''Cisim mi? Ne kadar profesyonel konuşuyorsun.''
''Teşekkür ederim bebeğim.'' tam eğilmişti, öpecekti ki hemşire içeri dalınca öpemedi. Tamda girecek vakti buldun sürtük! Üzerimdeki cisimleri çıkarması bittikten sonra kıyafetlerimi koltuktan kucaklayıp banyoda giyindim. Aslında kendimi çok iyi hissediyordum. Biraz havasız kaldım diye beni burada haftalarca tutmayı planlıyorlardı resmen. Aynaya baktım. Yüzüm solgundu. Dudaklarım bembeyazdı ve göz altlarımda morluklar vardı. Saçlarım matlaşmış ve birazda yağlanmıştı. Etrafıma bakınıp bir paket lastiği buldum ve gevşek bir topuz yaptım. Yüzümü yıkayıp kuruladım. Yanaklarıma hafifçe vurdum. Bir filmde görmüştüm. Kızarmaları için hafifçe vuruyorlardı. Hayatta olduğum anlaşılır bir hale gelince çıktım.
''Hazırsa gidelim.''
Sadece başımı salladım ve çıktık. Koridorda deli gibi koşup çıkış kapısına ulaşmak istiyordum. Tabii bu çılgın isteğimi bastırıp daha insancıl bir şekilde yürümeyi tercih ettim. Küçüklüğümden berş doktorlardan nefret ederim. Sadece hastanede değil, sokakta gördüğüm bir doktorla muhabbet bile etmem. Bu fobim neden kaynaklanıyor bir fikrim yok ama çok sinir bozucu.
Sonunda eve geldik. Hemen mutfağa gidip dolabı açtım. Çok acıkmıştım ama dolap boştu. Daha doğrusu kolay hazırlanabilen ve zaten hazır olan yiyecekler bitmişti. Salamlı sandviçlerimden sonuncusu da küf içindeydi. Hayal kırıklığına uğrayarak dolabı kapattım.
''Pizza?''
''Harika olur!'' diye çığırıp bu muhteşem fikrin sahibi olan Kıvanç'ın boynuna atladım. Önce beni biraz havada çevirdi. Sonra indirdi fakat sarılmaya devam etti. Birbirimizi bırakamıyorduk. Korkmuştuk. Çok korkmuştuk. İkimiz de hem ölmekten hem de birbirimizi kaybetmekten korkmuştuk. Kendisini bırakmayacağımı anlayınca beni kucakladı ve koltuğa oturdu. Beni de kucağına oturtmuştu. Başım boynuna gömülüydü. Kokusunu her nefeste içime çekiyordum.
"Beni çok korkuttun. Nefes alamadığını görünce..."
Parmaklarımla dudaklarını kapattım. Bu konuşmayı yapmak istemiyordum. Buna hazır değilim.
"Sonuçta ölmedim. Hala yanındayım."
"Saldıran kişi her an seni benden alabilir. Kimin saldırdığını bile bilmiyoruz."
Bu tatsız konuşmayı kesen kapı zili daha önce hiç bu kadar hoş gelmemişti. Kıvanç'ın kucağından atlayıp kapıyı açtım. Uzun, iri yarı bir çocuk elinde pizza kutusuyla kapıda dikiliyordu.
"12,95" kutuyu bana uzattı. Alıp kapının yanindaki küçük masaya koydum ve masanın cekmecesinden 20 lira çıkarıp çocuğa uzattım. Para üstünü alıp çekmeceye koydum ve kutuyla birlikte salona, Kıvanç'ın yanına gittim. Elimdeki kutuyu görünce suratında şaşkınlık ve gerginlik karışımı bir ifade belirdi.
"Daha sipariş vermemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ana Yemek: Aşk
RomanceDuygularla beslenen yaratık bu sefer korkuyla değil aşkla besleniyor. Onun için sıradan olan bir şey. Peki kurbanı? Yaşayacağı travmalar, dolduramadığı boşluk ve çok daha fazlası. Ana Yemek: Korku'nun 2. kitabı olan Ana Yemek: Aşk size birçok duyguy...