Sevmek tarifi olmayan bir duyguydu.
Merve ile yolumuz artık tamamen ayrılırken bile, son kelimelerle onu sevdiğimi kulağına fısıldamayı hatırladıkça mutlu olmaya yetecek bir hatıra olacağı kesindi.Sabah okula girdiğimizde çalan kapıyla gözlerimin kapıya çevrilmesi uzun sürmemişti.
Fındığımın, şu an kapıda altı sınıf arkadaşıyla durması ne olduğunu anlayamamı sağlıyordu.
"Arkadaşlar, bundan sonra yedi arkadaşınız bu sınıfta okuyacak. Çünkü sınıflarının bölümü dış mimarlığa çevrildi." bakislarımı Merve'nin kahve gözlerinden ayıramamıştım.
Ama aklımda da sadece bir şey vardı.
Ben, Merve ile aynı sınıftayken nasıl ders dinleyecektim.
O gözleri zaten aklımdan çıkmazken, sınıftan çıkmamasını ne edecektim?
Yutkunuşum boğazımda sert bir yumru oluştururken benliğimi hissedemiyordum.
Hayatımı yerle bir eden kadın, aynı zamanda hayatımı yücelten kadındı.
"Ee o zaman tatlım, sen şuraya geç." diyerek Merve'yi carprazıma oturttu. Merve yerine otururken gözleri, gozlerimde keşfe çıkmış gibiydi.
Yerine oturduktan sonra, öğretmen diğerlerini de yerlerine yerleştirerek dersi anlatmaya devam etmişti.
"Dediğim gibi; edebiyat tek taraflıdır arkadaşlar. Duygularımızı ifade etmek istediğimizde, metinsel olarak bu yola basvururuz." diyerek akıllı tahtaya bir şeyler yazmaya başladığında. Dersi dinleyecemeyeceğimi biliyordum.
Bunun için fazla zaman kaybetmeden başımı sıraya gömdüm.
***
Öğle arasında Murat ile birlikte oturmuş yemeklerimizi yerken gözüme çarpan Merve, bakışlarımın yine sahibi olmayı başarmıştı.Öylesine güzel ses tonu vardı ki... Bu kahkasının koridorda yankılanmasına sebep oluyordu, bu ilahi ses daha önce duyduğum tüm kahkahaları bilinç altımdan siliyordu.
Ama bu kahkasının başka birine karşı olması da canımı o kadar yakıyordu ki... Bu kelimelere dökemeyeceğim tabirdeydi.
"Çınar iyi misin?" diye soran Murat'a bakıp başımı olumsuz anlamda salladım.
"Murat ben, Allah belamı versin ki iyi olmanın yanından bile geçemiyorum. Daha fazla dayanamayacağım. İzin alıp eve gideceğim. Evde görüşürüz." diyerek hızlı hareketlerle yerimden kalktım ve hocalardan bile izin almadan çıkışa yöneldim.
Çıkmadan önce içimi parçalayan kişiye bakmayı ihmal etmemiştim.
***
Murat ile salonda sohbet ederken çalan telefonum. Arayan hakan amcam."Çınar, oğlum yarın oraya geliyoruz." dediğinde sevinçten deli olmak uzereydim.
Buraya gelirken onları özleyeceğim konusunda çok tereddütlü idim. Fakat hasretim bir süreliğine de olsa sona erecekti. Bu durumda ise mutluluğum paha bicilmezdi.
"Ciddi misin amca? İnan çok sevindim." diyerekten söz hakkını amcama bıraktım.
O kadar mutluydum ki sanki; rüzgar tenimle birlikte ahenk uydurarak gökkuşağı ile birlikte süzülüyordu.
"Tabi ki ciddiyim. Hadi evlat geç oldu uyu artık." dediğinde sanki görecekmiş gibi kafamı salladım.
"Peki amca, iyi geceler." diyerek cevap vermesine fırsat vermeden telefonu kapattım.
"Ne oldu Çınar? Bakıyorum ağzın kulaklarında." diye sevinmeme sevinmiş bir şekilde konuştuğunda ona olup biten her şeyi anlattım.
"Yarın senin için yorucu olacak gibi, hadi uyu artık." dediğinde kafamı sallayarak salondan çıktım ve uyumak için kendi odama adımladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAHVE'RENGİ
Teen FictionO bahar gibi kokusunu doya doya içime çekerken, sanki kırılmış bütün kemiklerim, Kaldırım kenarlarına atılmış yüreğim, ona sarılıp ağlayan gözlerimden süzülen yaşlar dansa eşlik eder gibiydi. Son kez kulağına seni seviyorum dedim. sanki Son kez sarı...