KAHVE'RENGİ

dram

tenine yağmur değerken, gözlerimiz birbirine yaklaşır, fısıldardı benimle kışı sevdiğini.

Yaza hasret kalırken,
Yanında sıcak nefes alıyor yüreğim derdin.

Bir bebeğinin hayalini kurmuştuk., soğuk günleri severken.

Aynı gök yüzüne aynı hayali kurarken, tane, tane yıldızlar benimsenirdi,. gözlerimizin değdiği yerlere.

Bizim yıldızın adı pulsar idi,
En büyüğü ikimizindi.

En büyük biz kavuşacaktık.
Çünkü iki gönül bir olmuş,
Bebegimizin hayalini kurabilecek kadar sevmiştik.

Yaşarken mezarin azabina,
Cennetin muazzam oluşuna, hayatın iki kelimeye sığdiğina, seninle vardım.
Hem öldüm sensiz toprağa döndüm,.
hem cenneti gördüm
Gözlerinde sevdim.

Artık sadece hislerimle başbaşayim. Merve'nin Merve'm değil, Merve olarak uzak kalması.
Hayat akışımı değiştirdi.
Artık hiçbirşeyi iplemiyorum. Insan hayatında sadece bir kere aşık olur. Gerisi için geçici heves diyorlar. Benim aşk hayatım burda bitiyor galiba. Artık heves veya başka birşeyle ilgilenebilecek gücüm kalmadı.

Murat ve arzunun birbirlerine olan sevgisi hiçbir şekilde eksilmiyordu.
Benimde eksilmemisti.,
Ama artık çokluk veya azlik hiç birşey ifade etmiyordu.
Merve yol haritasını çoktan çizmişti.

Umuda yolculuk gibi çıkmıştım yola.
Üniversite nasıl bir yer.?
istanbul nasıl bir memleket.?
Hep hayalimdi bunları bilmek.
Acı çekmek için geleceğimi bilseydim eğer, yinede
gelirdim.
Merve'nin gözlerindeki 6 aylık sevgi sonunda yanan yürek sahibi olabilmek için herşeyi geride bırakıp olacak herşeye bugünkü gibi katlanırdım.
Ben seni bunca acıyı göze alarak sevdim.
Ya sen beni kaç aylık Sevdin.?
Beni nasıl niçin sevdin.?
yada ne kadar sevdin demek isterdim hep.
Bu sabah yine değişen birşey yok.
Murat'la beraber evden çıkıp her zaman kullandığımız üniversite yolundan giderken, merve'nin önden arzu ve o uzun saçlı çocukla yürüdüğünü gördüğüm an,
"Murat sakın beni tutma."
"Çınar dur. gidip ne diyebilirsin.?
Sana yakışır mi bitmiş birşeylerin sonunda tartışıp yol kesmek.?"
"Senin göremediğin birçok acının eşiğindeyim murat."
"Piraye nazıma olan aşkından öldü ama kavuşamadı.
Mecnun leyla öldüğünde mezar kazıp, babasına yalvardı,
Ne olur beni buraya göm baba diye.
Sende öl çınar. Yada merve öldüğünde sende bir mezar kaz.
Ama gitme. "
"Peki murat."
Ama sadece birkere ölmeyi ne çok isterdim hergün ölmekten."

"Ölümün çare yada bir kurtuluş yolu olduğunu unutma Çınar.
Herkesin korktuğu Rahmanin emriyle olduğu an bilki ölüm bu dünyadaki son zaferindir..!"
"Desene son zaferimi hep bekleyeceğim."

Usul usul mervelerin yanından geçerken yandan baktığım da başını önüne eğen merve ile kahkalar atan o çocuk ve yanlarına giden murat.
Ellerim cebimde, yapayalnız önlerinden devam etmek mecburiyetinin verdiği hisleri tatmak, haziranda kar fırtınasına yakalanmaktan beter bir dram.
Ama umudum hiç kaybolmuyor. belki birgün ellerimin dokunduğu tenine bir daha dokunma hayalim hic tükenmek bilmeden gerçek olur.

Arkalarından duyduğum tek ses Arzu'nun Çınar'ın bu durumuna acıyorum Murat demesiydi.

Acınak durumdayım evet. Ama birinin bana aciması daha acıklı bir vakaydı. Hiç arkamı dönmeden,ders saati gelmeden, herkesten önce masama geçip
Önümdeki akıllı tahtaya bakıp gömleğimin cebinde duran kalemi çıkartıp çevirirken, aklımdan çıkmayan bir Merve. kabullenemediğim bir ayrılık,
kaç aydır bunları düşünmekten derslerime odaklanamadım.
Kaç aydır seni düşündüm,
sen kahkahalar atarken.
Kaç geceyi seni sevmekle geçirdiğimi bilsen çektirdiğin acılardan utanabileceğini bilsem, acı diye defterlere yazdığım seni,
sana verirdim.

Bir yolu olmalı tekrar kavuşmanın. bir yolunu bulmalıyım tenine tekrar dokunmanın. Saçlarını okşamanın gözlerinde kaybolmanin.
Herkes derse gireceği sıra ben okuldan çıkıp gidiyorum. Düşünmekten vazgeçmediğim an,
Çiçek dükkanın içindeki kızla göz göze geliyorum.

"Merhaba kolay gelsin "
"Merhaba hoşgeldiniz nasıl yardımcı olabilirim.?"

"Sekiz tane kırmızı gül alacaktım"
"Sonsuzluk temsili ama
Malesef elimizde sadece 2 tane kırmızı gül kaldı"

"Peki güzel bir şekilde hazırlayabilir misiniz.?"

"Hemen hazırlıyorum.
Umarım herşey dilediğiniz gibi olur buyrun tekrar bekleriz"

"Teşekkür ederimde bu gül neden poşetin içinde?"

"Kokusu tükenmesin"

"Peki anladım kolay gelsin iyi günler"

Cebimdeki son 50 tlnin 20sini güllere verip çiçekçi dükkanından
Ayrılıp okul yolunda Merve'yi bekliyorum.

Sonunda dersler bitti ve merve'm
Okul bahçesinden yavaş adımlarla çıktığı gibi yanına yaklaşıp elimdeki kırmızı gülü poşetten çıkarıp uzattığımda

"Bune Çınar?"
"Senin kahve gözlerinde kaybolduğum kendimi bulmam için bir şans daha ver Merve"

"Baksana etrafına bu insanlardan mi utanıp gülü poşetin içinde getirdin.?"

"Hayır fındığım kokusu gitmesin diye poşetin içinde saklı kalması gerekiyordu."

"Bu hiç birşeyi değistirmicek Çınar ve bana birdaha fındığım deme."

"Bunlar senin, Senin için hazırladım Merve. Ama sen hala kalkıp bunları neden poşetin içinde getirdin insanlardan mi utandin deyip konuyu başka taraflara çekip duruyorsun.
Ben seni sevmekten nasıl utanabilirim?"

"Boşver be Çınar bunlar hiçbirşey ifade etmiyor artık."

"Etmesin Merve onlar sana ait."

"Yo hayır Çınar senden hiç birşey istemiyorum artık git lütfen."

"Ben seni beyaz güllerin aklığı kırmızı güllerin allığı gibi sevdim ama sen beni dikenli bir gül olarak dalimdan koparıp kaldırım kenarlarına attın. ben sana Ah etmiyorum merve.
ama birgün canın acıyacak körelen vicdanın sızlıyacak o zaman belki ne tür bir yangının ortasındayım anlayacaksın. Eywallah fındığım"

Aldığım gülü yol ortasına atıp önden yoluma devam ederken,
"Bunları sen istedin" diye arkamdan bağıran Merve'ye

"Ben sadece sevmeni istedim.
Her insan hata yapar ama her insan sevdiği hata yaptı diye vazgeçmez.."
Sen şimdi vazgeçip gidiyorsun ya attığın her adımda gözlerinde ufalacağim, ufalacağım ve son attığın adımda, o kadar ufalacağım ki gözlerin ne kadar baksada beni göremicek.
Çünkü ben sana biteceğim.
ama sen ne olduğunu anlamayacak kadar uzak olacaksın."