simsiyah

31 1 0
                                    

Gözlerimi izmir'deki evimde açtım.
Sanki kapı çalacak Yusuf'um okuldan Annem işten gelecek. 
Yanı başımda duran teyzem uyandığımda saçlarımı okşayan ellerini öpüp konuşmaya mecalim olmayan bir hal ile,
yüzüne bakıp göz göze anlaşiyorduk tek cümle kuramadan.

Kar yağıyor sanki içime.
tenim okadar sıcacık ki  ateşi içimi üşütüyor. 
Açlıktan zil çalan midem yemeğin tadını unutturan acılarım.
Yiyecek birşeyler hazırlayan teyzem.

" Hadi oğlum kalk birşey ye  acıkmışsındır."

"Canım hiç birşey istemiyor teyze."

Hazırladığı yemeği yiyemiceğimi anlayan teyzem getirdiği gibi geri götürüyor mutfağa.

Teyzemin Arkasından mutfağa bir bardak su almak için gittiğimde teyzemin kendisiyle konuşması içimi parçalıyor.

Ah be yavrum ne babana doydun ne annene yetmezmiş gibi birde kardeş acısı eklendi üstüne.

Yaşamak, bir saniye bile nefes almak istemiyorum. Teyzemin kendi kendine konuşması beni yatağıma geri gönderirken içim ürperiyor yaşayamayan bir canlı olmaktan.

Başımı yastığa koyduğum an, şuracıkta ölmeyi o kadar hayal edip dua ile karıştırıyorum ki. Belki
Rahman acır alır beni de ailemin yanına.

            ***
Bugün yine değişen birşey yok. yine herşeyin tadı tuzu eksik dilimde.
Yetimdi acılarım saracak kimsem yoktu.
Şu baki olmayan dünyada  sevdiğim tek bir  insan nefes alabiliyordu.
onunda kahkalari ve nefes alıp verişi başkasına aitti.
Koridordaki yankılanan ilahi sesini anımsadıkça, yaşamanın ne kadar gereksiz olduğuna inanan bir yapıyla yapayanliz kaldım odamda. Acılarımı unutmak için kitap'a sarar oldum. Hz.mevlana'nın o enfes sözlerini okudukça nefesim kısık, kısık açılıyor du. 

Ufak tefek nefes alırken çalan telefonun ekranında, murat yazıyordu.  Yatağımdan doğrulup telefona sağ elimle uzaniyorum.

"Efendim"

"Çınar ailen trafik kazası geçirmiş doğru mu.?

"Doğru Murat"

"Durumları nasıl.?"

"Yetisemedim Murat.
son nefeslerini bile göremedim.
Onlar bana ölüm pahasına gelmişlerdi. ben ise sadece cenazelerine gelebildim."

Hıçkırıklar boğazımda  düğümlenirken, telefonu  Murat'in yüzüne kapatıp yorganın altında hıçkırıklarıma devam ettim.

**********
Tam 10 gün oldu izmirdeki yaşamıma geri dönüşüm evden tek birgün dahi sokağa adım atamadim.

Teyzemle evde  tek başıma kaliyordum.
Teyzem'de gitmek mecburiyetindeydi.

"Çınar oğlum benim artık gitmem gerekiyor."

" bugün mu gideceksin.?"

"Bugün oğlum. Sende okulunu boşlama sakın."

"Benim için okul hayatı bitti  teyze."

"Unutma oğlum herşeye rağmen hayat devam ediyor."

"Malesef dediğin gibi ama benim hayatımda yasanilacak bir şey kalmadı."

Teyzem izmit'e dönmek için yola çıkalı bir kaç saat oldu.

Ama kimsenin varlığı ile yokluğu benim göz önüme bile gelmiyor artık.

Kendimi evden dışarı atıp hava alma isteğim üzerime, üzerime
Gelirken, soluğu izmir'in sokaklarında alıyorum. Acımasız olan hayat alabileceği birşeyim kalmadığı için peşimi bırakmış gibiydi.
Sokakları adım, adım gezerken sıkılmamak elimde değildi. Istanbul'u özlüyorum kimsemin olmadığı izmir'de ama herşeyden vazgeçtim.

Mimarliktan.
Üniversiteden.
Ve misra'min annesi olarak hayal ettiğim fındığım'dan bile  vazgeçtim..!

Artık yaşamak koca bir okyanusun içinde, ufacık bir ada gibiydi. Yani kalabalıkta yanlız adam..!

Insan bu hayatta en çok kaybettiklerini, ölenleri özlüyormuş. Hayatta kalanlar zaten ölmüş insanlar gibi gelir, bazı anlarda.  Yaşadıkları her an sana acı veren sevdiklerinin yaşaması neye yarar.?

***
Ailem bu dünyadan göçeli tam 15 gün oldu. dile kolay kimsemin olmadığı koskocaman 15 gün.

Annemin odasına geçiyorum izmirin sabahında. Annem kokan oda. Oğlum diye sarıp sağlamadığı yerleri gördükçe nefessiz yaşadığımı anlıyorum. 

Nefessiz olduğum anda çalan kapı. Gelen iki takım elbiseli adam. Bu adamları ilk defa görüyorum.

"Iyi günler Çınar dağlıca'mi.?"

"Evet siz kimsiniz.?"

"Ben avukat taner yılmaz."

"Hoşgeldiniz avukat bey bir problem mi var.?"

"Biliyorsunuz çınar bey, amcanız hakan beyin inşaat şirketi vardı."

"Evet biliyorum"

"Amcanızın oğlu veya kızı olmadığı için, birinci derecedeki en yakın akrabası siz olduğunuza göre, artık bu şirketin yeni sahibi sizsiniz."

"Teşekkür ederim avukat bey. diyeceğiniz başka birşey yok ise lütfen beni yalnız bırakıp gider misiniz.?"

" iyi günler Çınar bey"

"Eyvallah avukat"

Içimde tarifsiz kanayan yerler var iken, gelip bana şirket diyen avukata gözüm kapalı sövmek isterdim. ama sövecek yada dövecek dermanım. Kalmadı.

Artık Dünya malı, dünya sevgisi sizin için ebedi olsun.
benim bütün yaşam kaynaklarım tek, tek  göçüp toprak altına, bazıları ise yürek altına girmiş iken,yaşama hevesim gün geçtikçe azaliyorken,napayim ben dünyadaki yaşamı dünyada menfeat olan sevgiyi.?

Yasamaktan vazgeçtiğim an Yine hz. mevlana'nın  kitabını okumaya devam ediyorum.

Ölümün tek çare olduğuna kanaat veren düşüncelerime hüküm giyderemediğim an,

Herşeyden, yaşamaktan vazgeçtiğim andı, hz.mevlana'nın o eşsiz sözüne denk geliyorum.

Herşey üst üste gelip seni yaşayamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme.
İşte orası kaderin değişeceği NOKTADIR..!

Yaşamak dedi. son nokta dedi. Sanki benim hayatımı iki satira sığdırmıştı. 

Sanki benden söz etmişti. Pes etme Çınar der gibi olan sözler di.

Yaşamak için bütün ızdırapları çektim.

Herşeye rağmen ayakta
durup küllerinden
doğabilmekti yaşamak..!

         KAHVE'RENGİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin