Kapıya gürültüyle vurulduğunda annem, kız kardeşim ve ben bakışlarımızı birleştirdik.
Yine o gelmişti.
Zaten işgal edilmiş topraklara askerlerden başka kimse giremezdi, girse bile kapıyı kimse böyle çalmazdı.
Annem, kız kardeşim ve ben hızla ayağa kalkıp hazır olarak beklediğimizde babam bizi son kez kontrol edip kapıya ilerledi.Ellerimin terlemeye başladığını hissediyordum.
Beni yine götüreceğini biliyordum, beni götürdükten sonra vücuduma istediği gibi dokunacak, bana istediği her şeyi yapacak ardından kıyafetlerimi üzerime koyup herhangi bir askere 'Evine bırakın.' diyecekti.
En azından uzun bir süredir yaptığı buydu.
Bu uzun süre içerisinde hakkında bildiğim pek bir şey yoktu aslında.
Adını biliyordum sadece.
Harry.
Askerlerin tabiriyle;
Komutan Harry veya Bay Styles.Ona hiç adıyla seslenmemiştim hatta onunla pek konuşmuyordum bile bana sadece aileme bana hikayeler anlattığını söylememi emretmişti.
Bende aileme böyle söylüyordum ama kız kardeşimin "Ne anlattı?" diye ısrar etmesiyle tıkanıyordum.
Ona her seferinde başka bir şey anlatıyordum ama bunları kesinlikle bana o anlatmamıştı.
Kendi hayal gücümün ürünleriydi.
O sadece bana dokunur, beni öperdi.
Bazen hikayelerimi anlatırken prensi o olarak hayal ederdim ama bunu yapmamalıydım.
O bizi öldürmek isteyen bir askerdi.
O düşmandı, kaçış yoktu ondan.O hepimize, herkese düşmandı.
O kendisine bile düşmandı.İçeriye girdiğini gördüğümde başımı eğdim ama ne yaptığını görebiliyordum.
Babamı önünden itip konsolun üzerindeki vazoya vurduğunda vazo yerinde oynadı, oynadı..
Ardından yere hızla düştü ve paramparça oldu.
Tıpkı kalbim gibi.Asker botlarının çıkardığı ses beni ürkütürken gittikçe bana yaklaşması heyecanımı çoğaltıyordu.
Yönünü değiştirip masadaki suyumuzu aldı ve halının üzerine öylece boşalttı.
Yemeğimizi ve suyumuzu kendisi getiriyordu ama yine kendisi boşa harcıyordu.
Bunu, bir zamanlar buraya daha erken gelebilmek için yaptığını düşünmüştüm ama bu saçmaydı.
Ne için daha erken gelecekti ki?
Beni daha çabuk görebilmek için mi?
Bana daha kısa bir süre sonra dokunmak için mi?
Hiç sanmıyordum çünkü o bunu düşünecek biri değildi.
O bizden nefret ediyordu bunun için evimize zarar veriyor ve beni de yanında götürüyordu.Botlarını oluşturduğu su birikintisine soktuğunda başımı kaldırmadan büyük botlarını inceledim.
En ufak bir hareketi bile ürkütücüydü.
O tamamıyla ürkütücüydü benim için.
Daha sonra ayağını su birikintisinden çıkarıp koltuğa koydu ve botlarını sildi.
Her seferinde evimize biraz daha fazla zarar veriyordu.
Onları temizlemek için annem nasıl uğraşıyordu bilmiyordu ama o bunları yaparken elimizden hiçbir şey gelmiyordu.Sadece avuçlarımızı sıkıp anın geçmesini bekliyorduk.
"Evet," dedi gür sesiyle, sesinin yüksek çıkmasıdan utanmıyordu.
"Nasılsınız güzel Amerikalılar?"
Ona kimse cevap vermediğinde adımlarını bana çevirdi."Nasılsın Amerikan?"
"İyiyim." dedim bende sesimin gür çıkması için uğraşıp, sanırım olmuştu bilmiyordum.
Onun 'Amerikan' demesi bizi, ırkımızı kötülemesiydi.
Kendisi İngiliz'di ve bizi Amerikan diyerek eziyordu.
"Güzel." kardeşimin önüne geçtiğinde Gina hiç korkmadan başını kaldırıp onun yüzüne baktı.
Bana göre Gina ondan hoşlanıyordu.
Hikayeler anlatan sevimli bir adam sanıyordu onu, aslında alakası yoktu.
O kötüydü, saf bir kötülük vardı onun içinde."İyiyim, siz?" Gina konuştuğunda bende hızla Harry'nin yüzüne baktım.
Cehennemde yanacağımı biliyordum ama o çok yakışıklıydı.
Bu da onun kötülüğü gibi inkar edilemez bir şeydi.Ona cevap vermeyip bir adımla annemin önüne geçti.
"İyiyim." dedi annem hemen ama güçsüzlükten sesi titriyordu, sanırım aramızda ondan en çok korkan annemdi çünkü bir kere onu zorlamıştı.
Annem çok hastaydı kalkmak için hiç hali yoktu ama bu adam kendisi geldiğinde herkesi ayakta görmek istiyordu.
Ona muhtaç insanlar görmekten hoşlanıyordu.Başını sallayıp annemin yüzünü incelediğinde korkmaya başlamıştım.
Neden annemde bu kadar uzun durmuştu ki?
Kaşını kaldırıp bir kaç saniye daha baktığında onu bırakıp yerdeki suya basmadan babama geçti.
"İyiyim Efendim." dedi babam başıyla onu selamlayıp.
Ona muhtaç olmaktan nefret ediyordum.
Babamın bu adama hiçbir şey yapamamasından nefret ediyordum."İyisiniz." dedi bundan hoşnut gibi, aslında iyi olmamızdan hoşlanmıyordu ama bizde iyi değildik zaten.
Yalandı hepsi.
Babamın önünden çekilip bana doğru geldiğinde o anın geldiğini biliyordum.
Kolumdan tutup beni kendine doğru çektiğindeyse yine karşı çıkmadım."Bir dakika!" kardeşim bağırdığında gözlerimi kocaman açıp ona baktım.
Az önce bağırmış mıydı bu kız?
Annem Gina'nın kolunu hızla tuttuğunda o bunu umursamayıp Harry'nin gözlerinin içine tüm masumluğuyla baktı."Bugün bana hikaye anlatmanızı istiyorum efendim, onlar çok güzel."
söylediğiyle bacaklarım titrediğinde gözlerimi ona çevirdim.
Kaşını kaldırmış gülerek Gina'ya bakıyordu ve bu bakışlar;
Hiç hoş değildi.Gitmek için milyon tane nedenim var,
Ama kalmak için sadece iyi bir tanesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Million Reasons
FanfictionYaşam, riske girenlere, neredeyse ölümün kenarında yaşayanlara gelir.