4

3.4K 226 86
                                    

Beni kolumdan çektiğinde gitmemek için kendimi geri çekiyordum.
Onu izlemek istiyordum ben.

Hayatımın sonuna kadar yaralar içindeki yüzünü ellerimle okşamak, onları iyileştirmek istiyordum.

"Yürü."

Merdivenleri bir bir inerken gözlerimi ondan çekmiyordum.
Çekemiyordum.

"İşini yap!" önümde Harry'nin en yüksek sesiyle bağırdığını gördüğümde Denzel bakışlarını ona çevirdi ardından kafasını eğdi ve elindeki çapayı toprağa tekrardan sert bir şekilde vurdu.

Ama ben hala gözümü ondan çekememiştim.

Merdivenlerin bitimine kadar ona baktığımda Harry benden uzaklaştı.
"Bekle." dedi ardından bende bunu fırsat bilip Denzel'e hemen baktım.
Kafasını yere eğmişti ama o da zorlukla bana bakıyordu.

"Denzel." dedim çok ince bir sesle.
İsmini teleffuz etmeyi bile özlemiştim.
Aslında onunla pek bir şey yaşamamıştık.
Sadece birbirimize aşık olduğumuzu öğrendiğimiz zaman bu olaylar patlak vermişti ama bundan çok önce ben zaten ona aşıktım.
O da bana bunun aynısı söylemişti.
Birbirimize uzun süredir aşıktık ama bunu söylememiştik.
Belki de Tanrı bizi birleştirmek istemediği için bu İngilizleri başımıza sarmıştı.

"Mika." adımı ince bir sesle söylediğinde yüzündeki yaraların çok acıdığını biliyordum.
Onu çok kötü dövmüşlerdi.
"Neden buradasın?" sözlerini duyunca kalbim daha hızla attı.
Neden buradaydım?
Ona söyleyemeyeceğim bir sebepten dolayı buradaydım.

"Amerikan!" onun sesini duymamla hızla ona döndüm ama Denzel elindeki çapayı bıraktı ve düşük omuzlarıyla bir ona birde bana baktı.
Üstüne yürümekte zorlandığımı görünce kendi sorusuna kendisi cevap vermiş oldu.

Ona son kez baktığımda dolu gözleri beni de ağlatacaktı.
Denzel hala bana aşıktı ve ben de ona aşıktım.
Harry'nin kokusu burnuma geldiğinde önüme dönmemle ona çarpmam bir oldu.

"Tanıyor musun?" sorusuyla gözlerimi kocaman açtığımda söyleyecek bir şeyler bulmaya çalışıyordum.
"E-evet Efendim, aynı yerde yaşıyorduk."

"Foy!" Harry birine seslendiğinde gözlerimi sımsıkı kapattım.
Denzel'e bir şey mi yaptıracaktı?

Foy isimli küçük çocuk önümüze geldiğinde bunu da bir yerden tanıdığımı hissettim.
Daha önce görmüş gibiydim ve asker değildi.
"Eve götür." beni belimden tutup Foy'a doğru ittiğinde bir an sendeledim.

"Tamam Efendim."

Denzel'e son kez baktığımda Harry'nin de beni izlediğini gördüm, biz kapıdan çıkmadan öncede Çavuş Cantrell'i çağırmıştı.

"Foy." dedim onlardan uzaklaştıkdan sonra.
"Beni hatırlıyor musun?"
Foy babamın yanında çalışan küçük bir çocuktu, belli ki şimdi burada çalışıyordu hatta Gina'yla kısa süreli ilişkileri olmuştu.

"Evet." dedi bir yandan da başını sallarken, bizim eve gitmek üzere sağa döndüğümüzde durdum ve onun boyuna eğildim.

"Senden bir şey isteyeceğim."

"Çok büyük bir şey olmasın." dedi yalvarır gibi.
"Yoksa bana ceza veriyorlar."

"Zaten çok küçük bir şey." dedim yanaklarını sıkıp.
"Denzel'i biliyorsun." dedim soru sorar gibi.
Başını salladığında boynumdaki kolyeyi çıkardım ve Foy'un avucuna koydum.

"Bunu ona verip onu çok sevdiğimi söyle, olur mu?"

"Onun cevabını şimdiden söyleyeyim istersen," dediğinde ona bakmaya devam ettim.
"O da seni çok seviyor."

-

"Sadece uyumak istiyorum!" diye bağırdı Gina.
O bu duruma katlanamıyordu, dışarı çıkmak istiyordu evin içinde kalmak istemiyordu.
Gina bu altı ay içinde birçok kez böyle kriz geçirmişti.
Hemen dolan gözleriyle bana baktığında onu kolundan tuttum ve sarsılmamasına dikkat ettim.
"Ağlama." onu kollarım arasına aldığımda onu sakinleştirecek tek şeyi biliyordum ve en sevdiği şarkıyı söyleme başladım.

"Uçağıma bin."

"Gittikçe yükseliyor."

"Çıkıyor yükseklere."

"Gel Josephine."

"Uçağıma bin."

-

Bir haftadır eve hiç asker gelmemişti, bu biraz şaşırtıcı bir durumdu çünkü Harry genelde üç günde bir geliyordu.
O gelmediği için haliyle suyumuz azdı, yemek kalmamıştı ve ben şu an son kalan ekmek parçası için ailemin gözüne bakmak yerine oraya gidiyordum.

Harry'den yardım isteyecektim.

Bu soğuk havada kollarımı birbirine sardım ve köşelerden ilerlemeye başladım.
Ayakkabılarımdan içeri giren soğuk sular beni daha da üşütse de yolumdan vazgeçmeyecektim.
Babamın yapamadığını ben yapacaktım.
Onun gibi korkak ve güçsüz değildim.

Ayağımın küçük bir taşa takılması üzerine bileğim burkulduğunda bir an için kendimi yerde buldum.
Ardından deniz fenerine benzer kocaman tam yanıma gelen kuvvetli bir ışık gördüm. Gözlerimi kıstığımda bunu yapanın bir asker olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

"Hey!" diye bağırdı biri, ışık tam benim üzerime gelirken birinim beni koltuk altlarımdan çekmesi bir oldu.

Ardından küçük bir kapıda kapandı ve o kör eden ışık yok oldu, ben ise tanımadığım biriyle kaldım.

"Kimsin?" dedim hızla kendimi ondan uzaklaştırıp ama bu pek mümkün değildi çünkü bacaklarımız birbirini değiyordu.
O hareket edince omuzlarından tuttum ve bana yaklaşmasını engelledim.

"Kimsin?" diye tekrar ettim ama konuşmuyordu.
Bacaklarını bacaklarımın altından çekti ve elini usulca yüzüme uzattı.

"Çıkmam lazım." dedim endişeyle.
Ayağa kalkacağı sırada bu küçük alanın benim boyumdan daha kısa olmasıyla kafamı çarptım ve tekrar oturdum.
Karanlıkta göremediğim yüzünü tuttuğumda inlemesi bir oldu.

"Sakın yaklaşma ve kim olduğunu söyle." tırnaklarımı yüzüne bastırdığımda, "Benim!" diye bağırdı ama yine de kısık, birinin duymasını istemez gibiydi.
"Denzel."

-

TITANIC VIBES,,,

ARKADAŞLAR GEÇ KALDI BİLİYORUM KB

BU ARADA HİKAYE ARTIK HARRY HİKAYESİ DEĞİL
HARRYxMIKAxDENZEL OLACAK KIZ HARRY'LE Mİ DENZEL'LE Mİ OLACAK BİR DÜŞÜNÜN...

Million ReasonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin