12

3K 212 158
                                    

"Artık eğlence bitti!" Harry aşağıda askerleri karşısına dizmiş onlara bakarken bende pencereden onları izliyordum.
"Başkan sona yaklaştığımızı düşünüyor, bende öyle düşünüyorum."

"Aynı şekilde sizinde bunu hissettiğinizi düşünüyorum." dedi ve ellerini arkasında birleşti.
"Çünkü hepinizde bir umursamazlık var."

"Bunu şimdiden yapmamalısınız." dedi bu sefer sesini yumuşatarak.
"Şu an kimin ne yapacağı belli olmuyor bunun için sıkı yönetime devam!" dedikten sonra askerleri rahata geçirdi ve kendisi Çavuş Cantrell'in yanına oturdu.
Kafasını bana çevirdi ve göz göze geldikten hemen sonra gözlerini hemen geri çekti.
Daha sonra Çavuş Cantrell ile bir şeyler konuşmaya başladılar.
Başkan her ne dediyse Harry hariç herkes memnundu.

Merakımın cevabını bulamayacağımı bilerek tekrar yatağa döndüm.
Geçen yaptığım gibi Harry'le şimdiye kadar geçirdiğimiz şeyleri hatırladım. Bunu bölen şey yüksek bir sesti. Bir tank sesi. Uzun zamandır duymadığım ses şimdi beni ürkütmüştü.
Neden tanklar tekrardan çalıştırılmıştı ki?
Başkan iyi şeyler mi söylemişti kotü mü?

Kapı açıldığında yataktan hızla kalktım.
Moria ve onun küçük kızı Molly idi. "Küçük Hanım," dedi Moria kibar bir gülümsemeyle.
"Yemeğe gelin lütfen." başımı sallayıp yataktan kalktım ve kapıya gittim ama Moria beni omzumdan tutup dolaba yönlendirdi.
"Bir elbise giymeniz emredildi Küçük Hanım."
Ona değişik bir şekilde baktığımda birinin bana en son elbise giymeye zorladığında olanları hatırlamak bile istemiyorum.

"Kim istiyor?" dedim sesimin titremesine engel olamayarak.
"Komutan Styles." dedi hiç beklemeden. "Ah, Küçük Hanım siz bir duş alıp benim buraya koyacağım kıyafetleri giyin. Önemli misafirlerimiz var."

"Giymeyeceğim!" diye bağırdım onun da beni duyması için. "Bir daha kendimi kimseye sergileme-"

"Sessiz ol." diyerek odaya girdiğinde Moria ve kızı odadan yavaşça çıktılar.

"Giymeyeceğim." dedim yine.

"Sadece Elçi geldi ve seninde yemekte bize katılmanı istiyorum, son kez."

"Ben bir Amerikanım, farkında mısın?"

"Bu olanları gece anlatacağım sana, tamam mı?" dedikten sonra alınlarımızı birleştirdi ve tekrar konuştu. "Sadece yarım saat sonra bir elbiseyle aşağı gel."
Başımı salladım o da arkasını dönüp odadan çıktı.
Kapıyı kapattığında üzerimdeki elbiseyi bacaklarımdan kaldırdım ama tam o sıra kapının açılması bir oldu.
Küçük bir çığlık attığımda bana güldü.
"Bir İngiliz gibi konuşabilir misin aşağıda?"
Bu kolaydı çünkü geldiğimden beri tüm İngilizlerin konuşmasını taklit edebiliyordum üstelik taklit konusunda da başarılıydım.

"Konuşurum." dediğimde gülümseyip tekrar kapıyı kapattı.
Elbiseyi çıkarıp yere attığımda kapı tekrar açıldı ve bu sefer ellerimi vücuduma kapattım.
Harry tekrar geldiğinde sinirle baktım ona.
"Sadece seni görmek için açtım." dedikten sonra kapıyı tekrar kapattı ve kendimi riske atmamak için iç çamaşırlarımı banyoda çıkardım ve hızlı bir duş aldım.

-

Saçlarımı kurutmak adına sallarken bir yandan da şekil veriyordum.
Üzerimdeki krem rengi saten elbiseyi hiç giyemeyeceğimi düşünmüştüm ama giymiştim işte, üzerimdeydi ve güzel görünüyordu.

Saçlarımı son kez düzelttim ve ayakkabılarımı ayağıma geçirip odadan çıktım.
Salonun kapısı kapalıydı bunun üzerine kapıya hafifçe vurdum ve salona girdim.
Harry'nin karşısındaki adam kaşlarını kaldırıp bana baktı ve hemen masasından kalktı ve elimi tutmak için bana uzandı.
Harry'e baktım elimi adama vermem için hafifçe başımı salladı bunun üzerine elimi adama verdiğimde bir öpücük kondurdu.

"Size kendimi arz edeyim." dedi elini göğsüne koyup.
"Ben Ned Bellick." elimi bıraktı ve tekrar kendi yerine oturmadan önce sandalyeyi benim için çekti.
Tam Harry'nin yanıydı ve ilk defa yan yana yemek yiyecektik.

Ben oturduktan sonra Ned Bellick tekrar yerine oturdu ve içten bir şekilde gülümsedi bu benim hiç yaşamadığım bir şeydi dolayısıyla garip hissetmiştim.

"Adınız nedir?" dediğinde boğazımı temizledim ve İngiliz gibi konuşmaya başladım.

"Mika Ratsy."

"Çok güzel." dedi kaşlarını kaldırıp siyah kıvırcık saçları yüzünü gölgeliyordu, elmacık kemikleri dışarıdaydı ve güzel koyu renk gözleri vardı.
O da gençti, yirmilerini yeni bitirmiş olabilirdi.
"Ama sizin kadar değil."

"O zaman afiyet olsun." dedi Harry elini elimin üzerine koyup boğazını temizlemeden önce.
Beni kıskanmış mıydı yoksa sadece ben mi öyle düşünüyordum?

-

"Duydum ki Harry, atış talimlerinde pek iyi değilmişsin."
Harry alaycı bir şekilde güldü ve birleşik ellerimizi ayırmadan diğer kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.

"Silahşörlük kafadadır Ned, ellerde değil."

Bunu söylemesiyle Ned'in bozulduğunu hissettim ama konuyu hemen değiştirdi.
"Halkımız kurtuluyor." dedi Ned ellerini birleştirip gülümserken.
"Siz ne düşünüyorsunuz Bayan Ratsy?"

"Hangi konuda?" dedim kafamı büyük cama doğru çevirip, perde hala alınmamıştı bu sayede işini bitirmek üzere olan Denzel'i görüyordum bana elimi Harry'nin elinden acilen çekmemi ister gibi bakıyordu ama çekmeyecektim.
Hemde ne kadar kötü bakarsa baksın çekmeyecektim.

Kafamı tekrar Ned'e çevirdim ve söylediklerini dinlemeye başladım.
Bilmememe şaşırmıştı ve bununla ilgili konuşuyordu ama ilgimi çeken başka ve daha önemli bir şey vardı ki bu da Ned'in söyledikleri üzerine Harry'nin ellerinin bir anda soğumasıydı.
Bunun üzerine Ned'e kulak verdim.

"İngiliz vatandaşlığı bulunan ama Amerika'da yaşayan insanlarımız varsa onları ve çocuklarını korumak adına ülkemize götürüyoruz Bayan Ratsy, bunun için her ne kadar geç kalsakta Başkanımızın bunu düşünmesi çok hoş değil mi sizce de?"

-

MIKA GİDİYOR MU SİZCE? ÇÜNKÜ KONUYA BAKILIRSA EVET ANNESİ İNGİLİZ, GİTMESİ ÇOK OLASI.

#HIKA

#MENZEL

Million ReasonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin