19

2.7K 229 261
                                    


"Siktiğimin İngilizleri!" dediğinde ikimizde kahkahaya boğulduk.
Fionn henüz gitmemişti ve ben bugünlük her şeyi bırakıp gülmeye bakmıştım, son günümü böyle geçirmek istiyordum çünkü.
Denzel'in ölü bedenini almış ve bahçeye babamın hemen yanına gömmüştü, aslında gömme gibi bir zorunluluğu yoktu sadece yardım etme amaçlıydı ve ben şu an ona minnettardım.
Aslında onunla bugün tanıştım, belki de bu yaptığım yanlıştı ama kim umursuyordu ki?

"Düşünsene yolda yürüyorsun sonra karşına Marilyn Monroe çıkıyor!" bağırarak konuştuktan sonra tekrar kahkaha attı, ben de gülmüştüm ama neye güldüğümü bile bilmiyordum.

"Komik değildi." dedim en sonunda ve içki şisesinden bir yudum aldım.
Daha sonra elimden tekrar çekti ve şişenin diğer yarısını da içti.

"Eve gitmek istiyorum." bir anda dolan gözleriyle konuştuğunda ona anlamsızca baktım.

"Git o zaman."

"Hayır aptal." dedi hafifçe gülüp. "İngiltere'ye dönmek istiyorum."

"Zaten her şey bitiyor." dedim ayağımı masaya uzatıp, kafamı koltuğa yasladım ve babam ile Denzel'in kendini astığı o avizeye baktım. "Yakında gidersin."

"Biliyor musun?" dedi o da koltuğa iyice yayılıp. "Kız arkadaşımın beni terk etme nedeni uniformalı adamlara aşık olmasıydı." onu dinlemeye devam ettim.
"Ben ise bilirsin, bir inşaatçının tekiydim." dudaklarının içini ısırdı, o kız Fionn'u işi için bırakmış olabilirdi.
"Ama bak şimdi sürtük, kim şu an üniformalı?" havaya bakarak sanki o kızla konuşuyormuş gibi yaptığında güldüm, ben güldüğümde kendi de güldü.
"Sanırım seninle aynı boydaydı, ama beli seninki kadar ince değildi, gelirken onu hesaplamaya çalıştım." ona gözlerimi devirdiğimde devam etti. "Ha birde kalçası seninki gibi değildi, ona da baktım."

"Aptal!" diye bağırdım ve ayaklarımla onun da masada olan ayağına vurdum, bunun üzerine ikimizde gülmüştük.

"Bıktım bu işten." tekrar ciddileştiğinde onu dinlememeye karar verdim, çünkü her saniye başka bir şey söylüyordu.

"Bence ölmek şu saatten sonra yapılacak en iyi şey." dediğimde koltukta dik bir hale geldi ve bana anlamsızca baktı.
"Alevlerin arasında yanıyor olman ölmeni gerektirmez aptal kız."

"Tabii ki ölmemi gerektirir." dediğimde söylediğinin anlamsızlığını fark etti.

"Belki seni kurtaran biri olur." dediğinde başımı iki yana salladım. Ben o aşamaları geçeli çok olmuştu, artık neyin ne olduğunun farkındayım.
"Ben gitsem iyi olur." dedi köşedeki botlarını alıp koltuğun üzerinde giyerken, pis biri olduğu belliydi ama bu da umrumda değildi. "Yarın çaya gelirim." dediğinde gülmüştüm.
"Gerçekten geleceğim, orası hiç eğlenceli olmuyor, düşünsene orospu çocuğu istiyor diye sen boş bir şehirde gezip duruyorsun, neymiş kaçan olurmuş." dalga geçer gibi gülüp devam etti. "Kaçmayı götü yiyen bir Amerikalı kaldıysa onun her yerini öperim, o derece."

"İğrençleşme." dedim, sonunda ayağa kalktığında bende kalktım.

"Yarın görüşürüz aptal kız." dedikten sonra işaret ve orta parmağının arasına yanağımı sıkıştırdı ve göz kırptı.

"Üzgünüm." dedim bana arkasını döndüğünde, ona söylesem bir şey olmazdı herhalde. "Yarın bu dünyada olmayacağım."

"Aptal bir kız olduğunu bu cümleden bile anlıyorum." dedi parmaklarının ucuyla beni itip.
"Bunu bana söyledikten sonra bunun olmasına izin vereceğimi mi sanıyorsun?"

"Mecbursun." dedim bir anda söylediğime pişman olarak, ilk olarak bu benim hayatım istediğimi yaparım dedim kendi kendime, ikinci olarak da onu tanımıyordum bile.
Benimle bir gün geçirdi diye onunla dost olmuyorduk.

Million ReasonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin