Kaç saat olmuştu bilmiyordum ama burada yatmak bana hoş gelmişti.
Yüzüme çarpan onun kokusu başımı döndürüyordu.
Rahat yatakta bunun cabasıydı, öyle rahattım ki.Sadece iç çamaşırlarımla durmak umrumda bile değildi.
Odaya en fazla o gelebilirdi ve o beni daha açık bir şekilde göreli çok olmuştu.
Tamam ben burada kalacaktım, gece belki onunla aynı yatakta yatacaktım ama annem ne olacaktı?
Babam?
Gina?Sıkıntıyla nefes aldım ve diğer tarafıma döndüm, eve gitmeliydim ama adım atmak için hiç halim yoktu.
Üstelik kasıklarımdaki ağrı beni deli edecek seviyedeydi.
Ani kararımla yavaş hareketlerle ayağa kalktım ve banyoya ilerlemeye başladım.
Yürürken çok komik göründüğüme emindim, neyse ki kimse beni böyle
görmüyordu.Banyoya girip aynada kendime baktığımda hiçbir şey hissetmiyordum.
Aylar önce rengarenk bir insanken şu an simsiyah bir beden duruyordu karşımda.
Bu onun bana verdiği İngiliz iç çamaşırlarının kuru siyahlığı gibi değildi.
Ruhumun saf siyahlığıydı.Aylar önce Denzel için ölen ruhum şu an onun yüzünü bile tam hatırlayamıyordu.
Gözlerinin rengini, bakışını, gülüşünü hafızamdan silmek istemiyordum ama o bana her dokunduğunda bir çizgi atılıyordu Denzel'in gülen yüzüne.Denzel bana sahip olsun isterken Harry hiç beklemediğim bir anda yapmıştı bunu.
Avuç içlerimi Denzel öpsün isterken Harry içine acı koyuyordu.
Denzel'in yanında uyumak isterken Harry beni o yatakta işini bitirince eve bırakıyordu.
Zıtlıklarla dolmuştu hayatım.
Birini istiyordum, birini istemiyordum.İç çamaşırlarımı çıkarıp duşa girdim.
Bunun iyi geleceğine emindim ama bunu yaparken Denzel'i düşünmek istediğime emin değildim.
Onun mavi rengi gözlerini, altın sarısı saçlarını, benden uzun, güçlü bedenini, taktığı vazgeçilmez şapkalarını..
Hepsini bir araya getirip onu düşünmek istediğimden emin değildim.-
İç çamaşırlarımı tekrar giyip banyodan çıktım.
Saçlarımın suyunu sıkıp sağ omzuma almıştım.
"Sonunda." dediğini duydum Harry'nin.
"Neden duşa girdin?" şaşkınlıkla konuştuğunda utançtan yerin dibine girmiştim.
"Henüz Amerikanların suyunu kesmedik.""B-biliyorum." dedim başımı eğerken.
Sanırım banyoya girerek yanlış bir şey yapmıştım."Gel buraya." dedi dizine vurup.
Düzgün yürümeye çalışarak ona yaklaştım, bu uzun süremi alıyordu ama düzgün yürüyebilmiştim.
Onun dizine kibarca oturduğumda yüzümü inceledi.
Bir kaç saniye sonra parmaklarının dışıyla okşamıştı tenimi."Aslında," dediğinde ne diyeceğini merakla bekledim.
"Model olabilirsin.""Nasıl?" dedim yeşilinde kaybolduğum gözlerine bakarak.
Ona olan duygularımın çoğu olumsuzdu ama güzelliği karşı çıkılamayacak bir biçimde karşımdaydı."İngiliz olmayı kabul ederek."
"Olmam."
"Baksana," dedi pencereye dönüp, bende dışarıya baktığımda iki askerin Amerikan bir kadını kollarından tuttuklarını görmüştüm.
"Marilyn Monroe'da bir Amerikan, şu kadında.""Bende bir Amerikanım." dedim güvenle, bundan çekinmiyordum.
İngiliz olmayı istemezdim."Kötü olan bu." dedi değişik aksanıyla. "Her gün aynı Amerikan'ı becermekten sıkıldım."
Sözleriyle gözlerimi hızla açtım, beni öldürecek demek miydi bu?
Veya beni bırakacak?"Bunun için seninle başka ne yapabilirim, söyle bana."
"Hiçbir şey yapamazsınız." kelimelerim sert olsa da sesim bunu çürütecek kadar yumuşaktı.
Cümlemde bana dokunamayacağını değilde benden bir şey olmayacağını ima etmiştim.
Benden ona gerçekten hiçbir şey olmazdı."Yürüsene." dedi beni elimden tutup nazikçe ayağa kaldırırken.
"Neden efendim?" dedim korkuyla.
"Yürü sadece." beni bacağımdan ittiğinde tam karşısında bekledim.
Sallanan sandalyede biraz daha yayıldı ve eliyle yürümem için işaret verdi.
Odanın başından sonuna kadar yürüdüğümde bu kaliteli zeminin bile gıcırdadığını duydum."Parmak ucunda yürü." dediğindeyse kendimi kaldırıp dediğini yaptım.
"Çok güzel." dedi vücudumu inceleyip.
"Gerçekten çok güzel."-
Gece uyandığımda onun aynı sallanan sandalyesinde oturup beni izlediğini hatırlıyordum.
Gözlerini bir saniye bile benden çekmemişti, içkisini yudumlarken kafasını geriye attığında bile bana bakması o an için beni korkutsada sonunda yine uykuya yenik düşmüştüm.Şimdi de uyanmış yatağın içinde karışık saçlarımla beraber yatıyordum ama artık eve gitsem iyi olurdu.
"Kalksan artık." dedi banyodan bir anda çıkıp.
Onun sesini duymamla yatakta oturduğumda ıslak ellerini saçlarına götürdü."Bu sonradan sonraya gelen naziklik, neden?"
Başımı öylesine sallayıp tüm kıyafetlerimi aldım ve tek tek giydim, beni hemen götürebilmek için oturmamıştı bile.
Burnuma güzel yemek kokuları gelirken bunu göz ardı ettim ve açtığı kapıdan çıktım.
Saçlarımın karışıklığını düzeltmeyi şimdi yapıyordum.
Merdivenleri beni beklemeden indiğinde ben de hızlandım, sinirlensin istemezdim ve bir an önce evime gitmek istiyordum.Büyük tahta kapıyı açmasıyla yüzüme çarpan kuru hava yüzünden yüzümü buruşturdum.
"Bay Styles?" bu evde sürekli kalan kadın ellerini önündeki önlüğe silip bir bana bir de ona baktığında söylemek istediğini anlamıştım.
"Sessiz ol." dedikten sonra elini bana uzattı sanki bir prensesmişim gibi hissettirmişti bu.
Elini tuttuğumda uzun merdivenleri o önde ben geride koşarak inmeye başladık."Efendim, düşeceğim." dediğimde durmadan inmeye devam etti.
Bahçede çalışan insanları incelediğimde neredeyse hepsini tanıyordum.
Birer birer kafalarını bana çevirdiklerinde bakışlarımı ellerimize çevirdim.
Onlar da buna bakıyordu zaten."Eğer bugün ölmek istemiyorsanız işlerinize bakın!" yaşlı adamlar tapanla tekrar toprağı dövmeye başladığında hepsinin aksine şimdi bize bakan adamla merdivenleri inmeyi bıraktım.
O ise hala elimi bırakmamıştı.İleride gördüğüm altın sarısı saçları olan, yüzünün yarıdan fazlası morluklarla dolu olan ve kahrolmuş gibi bize bakan adam, ilk aşkım Denzel'den başkası değildi.
-DENZEL BENİM ŞŞŞŞ
HARRY ADİ BİR PİSLİĞİN TEKİ DİYENLER<<
BU KURGUMU SEVDİNİZ Mİ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Million Reasons
FanfictionYaşam, riske girenlere, neredeyse ölümün kenarında yaşayanlara gelir.