17

2.5K 194 123
                                    

"Bana bunu neden yapıyor?" dedim göz yaşlarımı silip Çavuş Cantrell'e gözlerimi çevirip.
Bakışlarını camdan dışarıya çevirdi ve gözlerini kısıp düşünmeye başladı.
"Beni buradan çıkar." dedim yataktan kalkıp tam önüne geçerken, gözlerini gözlerime sabitledi ve düşünmeye devam etti.
"Lütfen," dedim gözlerim dolmaya başlarken. "Beni kurtarmazsan bu odada ölüp gideceğim."
Elimi yavaşça yanağına koyduğumda gözlerini kapattı.
Sanki beni kurtarmak istiyor gibiydi, bu şansımı iyi kullanmalıydım, yaklaşık üç gündür odadan çıkmıyordum ve bu delirmem için yeterliydi.

"Sen iyi bir insansın." dedim onu ikna etmeye çalışarak ama onun iyi olmadığını çok iyi biliyordum, o belki de Harry'den daha kötüydü.
Kapı hızla açıldığında elimi çekmeyi o an akıl edememiştim.

"Ne yapıyorsun burada?" Çavuş Cantrell'i incelerken sordu, yavaş yavaş bu tarafa geliyordu ve bu kalp atışlarımı hızlandırıyordu.
"Hiç." dedi Çavuş Cantrell rahat bir şekilde.

"Sen ne yapıyordun?" dedi Harry bana dönerek daha sonra konuşmama izin vermeden devam etti.
"İşini yapıyordun tabii."
Bu sözleri üzerine aynı anda hem sinirlenip hem üzülmüştüm.
"O böyledir." dedi bakışlarını tekrar Çavuş Cantrell'e çevirerek, gözlerini büyütmüştü bu sayede gözleri daha parlak ve daha yeşil görünüyordu.
"Mesela trenden bir çiftçi için inmiştir ama sana umut vermeye devam eder, seninle birlikte olduğunu düşünürsün aslında o en başından beri çiftçiyle birliktedir daha sonra rütbeli bir adamı daha beğenir ve onu da denemek ister."

"Trenden bir çiftçi için mi indim ben?" dedim Çavuş Cantrell'in önüne geçip, aramızda adımlar vardı, ne yazık ki bu adımlar yürüyerek kapanmayacak kadar büyük adımlardı.
Biz gerçekten çok farklıydık.

"Evet." dedi kendinden emin bir şekilde, bu kadar emin konuşması bir an için konuyu unutmama sebep olmuştu ama kendimi hemen topladım.

"Hayır." dedim yumruklarımı sıkıp, ya şimdi bir şeyler itiraf edecektim ya da o çok istediğim ölümü gerçekleştirecektim.
"O trenden senin için indim ben."

"Aynılarını ona da söylediğinden eminim."

"Söylemedim."

"Nereden bilebilirim?" dediğinde gözlerimde yaşların birikmesi çok uzun sürmemişti.

"Yalan söylemiyorum!" diye bağırdım ve ona biraz daha yaklaştım, bildiğinden vazgeçmeyecek gibi görünüyordu.

"İkinizde saçmalıyorsunuz." dediğini duydum Çavuş Cantrell'in, daha sonra beni kolumdan tuttu ve kapıya doğru çekti.
Harry'de benim diğer kolumdan tuttu ve ikisinin arasında kaldı.
"Ne sikim yiyorsan ye, onu burada bırak." dediğinde bırakmaması için yalvarır gibi baktım ona.
Kolumu onun eli arasından çektiğimde bakışlarını Çavuş Cantrell'den çekmedi.
"Kızı burada zorla tutamazsın."

"Bu cesaretinden sonra zararlı olan sen çıkacaksın biliyor musun?" dedi hafif bir mutlulukla. "Tam da şu an senin rütbeni alıyor ve işten çıkarıyorum."
Bu kadar hızlı karar vermesi beni fazlasıyla şaşırtmıştı.

"Bunu bir Ameri-" Çavuş Cantrell korkuyla beni bırakmış ve bize arkası dönük yazı yazan Harry'ye yaklaşmıştı, sözlerini yarıda kesen de o'ydu.

"Evet bir Amerikan'ı sana tercih ediyorum, ne o yoksa Gutzon'ı öldürdüğün gibi beni de mi öldüreceksin?"

"Seni öldüremem." dediğinde Harry kağıdı bırakıp son kez onu tümüyle inceledi ardından kağıdın sağ alt köşesine imzasını attı ve odadan çıktı.
Çavuş Cantrell elleriyle yüzünü kapattı ve birkaç dakika bekledi, benim yüzümden işinden atılmıştı.
Ellerini yüzünden çektiğinde bakışları beni öldürecek gibiydi.

"Bir Amerikan orospusu yüzünden işten atıldım." dedi Harry'nin imzaladığı kağıdı eline alarak, kağıdı okudu ve ifadesi daha da değişti ve kağıtta yazanları dışından okumaya başladı.
"Bulunduğu rütbede olmasının esas noktalardan gerekli vasıflar veya şartlar Clay Cantrell'da bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söylemesi üzerine işten atılması talep edilmiş ve onaylanmıştır."

"Bir Amerikan yüzünden başıma bunun geleceğini tahmin etmezdim." dedi ve yumruğunu sinirle duvara geçirdi. Bu beni korkutmuş ve kendimi bir o kadar da kötü hissetmeme sebep olmuştu.
"Kafayı yiyeceğim!" diye bağırdığında Harry tekrar odaya girdi.
Çavuş Cantrell ona sadece bir kez baktı ve odadan çıktı.
Harry bana bakmadan camın önüne geçti ve askerleri inceledi.

"Annem," yavaş adımlarla bana ilerledi. "Küçükken avucumdaki çizgiler hakkında bir şeyler söylerdi, ne kadar yaşayacağımı, hayatta ki amacımı..." uzattığım bacaklarımın yanına oturdu ve elime uzandı. Parmaklarımla oynarken sadece yüzünü inceledim.
O anda birisi dışarıda ateş etti ardından herkes onu alkışladı ve müzik sesleri kulağımı doldurdu ama biz hiçbirini umursamadık. "Bir insanın elinden yola çıkarak çok fazla şey söyleyebilirsin."

Parmaklarımla oynamaya devam ederken mırıldandım. "Peki sen bu çizgilere bakınca bir şeyler anlayabiliyor musun?"

"Evet." dediğinde yavaş hareketlerle avucumu açtım ona.

Önce yüzüme ardından avucumun içine baktı ve parmakları baş ve işaret parmağım arasındaki çizgide oynattıktan sonra konuştu.
"Bu çizginin adını hatırlamıyorum," dedi gülerken, yanağında kendini belli eden gamzesi gün yüzüne çıktığında ona hayran gibi bakakaldım.
"Ama," dedi gözlerimizi birleştirip. "İnsanlara yardım ediyorsun, onları anlıyorsun demek oluyor." çizginin üzerinde parmağını hareket ettirmeye devam etti.
"Nadir bulunur." dedikten hemen kendi avucunu gösterdi. "Mesela bende yok." gülümsemesi üzerine bende hafifçe gülümsedim.
Parmaklarını diğer bir çizgiye geçirdi.

"Şuradaki." dedi yüzük parmağıma doğru uzanan uzun bir çizgiyi gösterip. "Bu senin kalp çizgindir."
"Şekline bakılırsa hayatında sadece bir kez büyük bir aşk yaşayacaksın." bunu söyledikten sonra yüzüme bir kere bile bakmadı ve avuçlarıma bakmaya devam etti.

"Şu an yaşıyorum o zaman." dedim ani bir cesaretle. Gözlerini hızla yüzüme çevirdiğinde tüm yüzünü inceledim.
"O trenden senin için indim." dedim elimi elleri arasından çekip yüzüne götürürken, dudaklarımdan gözlerini alamıyor oluşu bir an için "dediklerimi duydu mu acaba?" sorusunu aklıma getirsede umursamadım.
Bana yaklaşmaya başladığında hiç hareket etmedim, bir anda bana üç gündür yaptıklarını unutacak değildim ama kendince bir mazereti vardı.

Dudakları dudağıma değerken benden bir hamle bekliyordu yatağa yattıktan sonra üzerime çıktı dudaklarını bana yaklaştırdı. Alt dudağını ısırdığımda kendini benden uzaklaştırdı ama gülüyordu. O an için bende gülmüştüm ama dudaklarının arasından çıkan kelimeler daha önce söylemediği kelimelerdi, benim uzun süredir beklediğim..

"Senin için silemeyeceğim insan yok Mika."

-

SAÇMALAMIŞIM GİBİ HİSSETTİM AMA BÖLÜMERDEN HARRY'NİN DENGESİZ OLDUĞUNU ANLAMIŞSINIDIR HERHALDE, BUNU YANSITMAK İSTEDİMM

SİZCE DİĞER BÖLÜMDE NELER OLMALI???

*20. BÖLÜM FINAL*

LÜTFEN YORUM SAYISINI YÜKSELTİN, İÇİME YAZMA ŞEYİ DOĞMUYOR BU SAYILARDA

#HIKA

Million ReasonsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin