26.Bölüm

821 94 36
                                    

Sehun, Liam Fawcett ile ilk karşılaştığında farkında olmadan Jongin aslında onları görmüştü. Chanyeol ile karşılaştığı gün çekim yaptığı tarihi mekânda, iki adamın hararetli bir şekilde konuştuklarını görmüştü. İşte o kişiler Liam Fawcett ve Sehun'dan başkası değildi.

Korumalar tarafından engellenince, Jongin bu görüntünün çokta üzerinde durmamıştı. Daha sonrasında hatırlamayacaktı bile. Arkası dönük ve tartışan iki adam dışında bir şey gördüğünü söyleyemezdi zaten.

Sehun, Liam kendisini ilk aradığında bu adamın ondan ne istediğini merak etmişti. Onu tanımıyordu ve neden görüşme talep ettiği hakkında bir fikri de yoktu. Kendisine tek söylediği şey "Aradığınız şeyle ilgili olarak sizinle görüşmek istiyorum." Olmuştu.

Onun neden tarihi bir mekânda görüşmek istediğini bilmiyordu. Buna rağmen elbette ki oraya yalnız gitmemişti. Chanyeol'de onunla birlikteydi.

Lakin Liam onunla yalnız konuşması gerektiği konusunda ısrar edince, Chanyeol, dışarı çıkmak zorunda kalmıştı.

"Sizi neden buraya çağırmış olduğumu merak ediyor olmalısınız."

"Hayır, dersem yalan söylemiş olurum."

"Buyurun oturun Bay Oh."

"Hayır, böyle iyiyim. Ne söyleyecekseniz bir an önce söyleyin lütfen, yapılacak önemli işlerim var."

"Konuya direkt girmenizden hoşlandım. Bende zaman kaybetmekten hoşlanmam."

"Artık konuya gelir misiniz?"

"Babanızın yıllar önce benden çaldığı şeyi geri istiyorum Bay Oh."

"Ne? Siz neden bahsediyorsunuz?"

Sehun, şaşkın bir o kadar da şok olmuş bir şekilde, karşısındaki adamın söylediklerini idrak etmeye çalışıyordu.

"Aile içinde sırlar olması normal bir durum. Lakin bu konu ile ilgili size bir şey söylememesinin beni oldukça şaşırttığını söylemeliyim."

Sehun, sinirlenmişti. Karşısında duran bu adamın dürüst olduğundan şüpheliydi. Yapmaya çalıştığı şey babasını karalamaya çalışmaktan öteye geçmiyordu.

"Siz gerçekten neden bahsediyorsunuz? Bu söylediklerinizden hiçbir şey anlamadım. Benim babam asla bir hırsız değildir!"

Dedi sertçe. Fakat bu tutum Liam Fawcett'in tavrını değiştirmeye yetmemişti.

"Bence sakin olun genç adam. Buraya seninle bu konuda tartışarak zaman kaybetmeye değil, benim olanı geri istemeye geldim."

"İyi de çalındığını iddia ettiğiniz şey nedir?"

"Bence biraz düşünürseniz, size çok da yabancı gelmeyecek bir şeyi hatırlayacağınıza eminim. Zihninizi biraz zorlayın."

Sehun'un o anda aklında bir adeta bir şimşek çakmıştı. "Parşömenler" dedi kendi kendine. Başka bir açıklamayı bu konuyla bağdaştıramıyordu.

Acaba babası gerçekten de onları bu adamdan mı çalmıştı? Sakin kalmaya çalıştı. Soğukkanlılığını yitirmemesi gerekiyordu.

Liam Fawcett ise bir köşede durmuş, Sehun'un kendi içindeki sorularla bir savaş verdiğinin farkındaydı. Şüpheye düştüğünü ve bunu sorguladığını biliyordu. O da bunu bekliyordu zaten.

Eğer oyun oynarsa, o da buna memnuniyetle eşlik edecekti. Önce düşmanı böl ve yok et felsefesini her zaman benimsemiş biriydi. Ama idrak etmekten uzak olduğu şey, bunun bir savaş olmadığıydı.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin