3.Bölüm

1.8K 164 22
                                    

Sehun, az önce göz göze geldiği kişiyle temasının bozulmasından, tuhaf bir şekilde rahatsız olmuştu. İki koyu kahverengi gözün derinliğine kapılmış ve buna da bir anlam verememişti.

Bakıştığı kişinin bu kadar kısa bir zaman diliminde, kalbinin içinde ufak bir fırtınaya sebep olduğunu söylerse yalan olmazdı. Sehun, daha önce birinden bu denli etkilendiğini hatırlamıyordu.

Yine de bunlara ayırabileceği bir zaman dilimi yoktu. Öncelikle Irene'in bozduğu işleri düzeltmesi için bazı görüşmeler ve yeni ayarlamalar yapmak zorundaydı. Kapının zil sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.

Aynı anda da cep telefonu çalıyordu. Elinde cep telefonuyla kapıyı açmaya gittiğinde, gelenin Chanyeol olduğunu gördü.

Ona eliyle içeri girmesini işaret etmiş ve telefonun diğer ucundaki kişiyle farsça konuşmaya başlamıştı.

Chanyeol, elindeki alışveriş torbalarıyla mutfağa geçip, boş olan buzdolabını aldığı yiyeceklerle doldurmaya başladı. Sehun'a sormaya bile gerek duymadan kahve makinasını doldurup çalıştırmıştı.

Maharetli elleriyle kısa bir sürede kahvaltıyı hazırladı. O sırada Sehun'un görüşmesi bitmiş, mutfağa Chanyeol'ün yanına gelmişti.

"Şimdi nereden başlıyoruz Hun?"

"Ne yazık ki en başından başlamak zorundayız."

"Ama Hun, adamlar bugün dönmüyorlar mı?"

"Hatırlattığın için teşekkürler Chanyeol, sanki ben bunu bilmiyorum."

Yüzündeki sert ifadeye ve soğuk ses tonuna rağmen Chanyeol arkadaşına gülümseyerek bakıyordu.

"Gerginsin, farkındayım Hun, ama acısını benden çıkartma."

Yüz ifadesine rağmen ciddi bir tonda söylemişti. Sehun, sinirinin acısını ondan çıkartmakla hata yaptığını biliyordu. Bu dünyada kendisini hayal kırıklığına uğratmayacak biri varsa o da Chanyeol'dü.

"Senden çıkartmaya çalışmıyorum, sadece... Biliyorsun bu kadar uğraştıktan sonra Irene'in her şeyi mahvetmesini hazmedemiyorum."

Sehun, kahvesini bitirip ayağa kalktı. İçeri yatak odasına geçip hızlıca duşunu aldı. Çıkınca üzerinde küçük bir havluyla yatak odasına geçti. Giysi dolabından giyinmek için siyah takımını seçti.

Hızlıca kurulanarak, takımını giydi. Konsolun önünde ki güneş gözlüklerini ve pasaportunu cebine yerleştirdi. Daha önceden hazırladığı el çantasını da yanına alarak Chanyeol'ün yanına geldi.

Chanyeol, çoktan hazırlanarak dışarı çıkmış, dairenin kapısında Sehun'u bekliyordu.

"Neden seninle gelmeme izin vermiyorsun Sehun?"

"Öncelikle Irene'in başımıza açtığı sorun için hasar tespiti yapmam gerek. Zaten senin halletmen gereken şeyler var."

"Peki, ama dikkatli ol lütfen! Geçen sefer ki gibi seni hastane köşelerinden toplamayalım."

"Dikkat ederim... Sen arabayı getirdin mi?"

"Kapının önünde duruyor."

Aşağıya birlikte inerek, binanın önünde park halinde duran arabanın yanına gelmişlerdi. Chanyeol, sürücü koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdı. Tam hareket edecekleri esnada, motorunun üzerinde gitmeye hazırlanan Jongin'i gördüler.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin