SIR-7

81 6 0
                                        

Çok soğuk...
Gözlerimi açmaya çalışıyorum fakat bir güç engelliyor beni. Üzerimde bembeyaz bir örtü burnumda birşey var. Güç bela çevirebildim kafamı. Mavi perdeler, küçük bi koltuk, ayak ucumdaki dosya, başımın solunda duran itici sesli makine, Ermen! Aman Allah'ım kurtulmuşum! Gözlerimi açtığımı farkeden Ermen yatağımın yanına geldi. Elleri o kadar sıcak, bakışları o kadar şevkatli ki şu lanet yerde onunla sonsuza kadar yaşayabilirim!
'Sevgilim... şükürler olsun uyandın! Nasıl hissediyorsun kendini?'
'İyiyim, su içe bilir miyim?'
Ne şiirler yazardım ağzından nadir duyulan 'sevgilim'e karşılık fakat şuan suyu zor istemiştim. Bütün kemiklerimi kırdılar herhalde öyle ki ağzımı bile açamıyorum. Ermen baş ucumdaki suyu dudaklarıma yaklaştırdığında içmek için başımı hafifçe kaldırdım. Su boğazıma takıldı öksürürken sanki ciğerlerim dışına çıkıyordu. O da ne! Kahretsin!
'Benim bacağım mı o?'
Ermen anlamamış gibi yüzüme baktı.
' şu işte alçı da olan!' Bir yüzüme bir de bacağıma bakıyordu. Daha önce onun yanındayken hiç böyle birşey gelmemişti başıma. Ve şuan ne cevap vereceğini kestiremiyordu. Normal olan sessizliği değildi bu. Evet o pislik adamların elinden kurtulmuştum ve yerime başkası olsaydı büyük ihtimal şuan bilmem hangi ülkede tatil yapıyor psikoloğunun yanından ayrılmıyor, atlatamadığını dile getirip duruyordu. Peki Buçe hanım ne yaptı? Başına ne gelirse gelsin güçlü kızı oynadı. Çünkü o bir mafya kızı. Babam yüzünden iki defa daha farklı şekillerde böyle bir ortamda bulunmuş bu olaylar artık günlük yaşantımın bir parçası haline gelmişti. Bir dakika! Bundan Ermen'in haberi yok! Hasta modunun biraz uzun ve çetrefilli olmasında bence bir sakınca yok ;) hem yürüyemem de şimdi. Ah benim canım ya mecbur ordan oraya taşıyacak beni. Vah vah ağır abiydi yazık oldu! Acır gibi baktığımda Ermen ikinci şokunu daha atlatamamıştı. Hemen sağ tarafımdaki koltuğu yatağa doğru yaklaştırdı. Klasik ağır hareletleriyle burada bile duruşundan taviz vermiyordu. Sıcacık elleri tekrar ellerimle buluştuğunda gözlerimin içine bakıyordu. Mahçuptu. Üzerindeki mafya etiketi olmasa çocuklar gibi ağlayıp özür dileyecekti sanki.
'Hayatım da ilk defa birini kaybetmekten korktum. Kaybetmeye alıştığımı düşünüyordum. Onca yaşanmışlığın üzerine gözümü kırpmadan devam ettim yoluma. Ama sen.. kalbimin ritmini ilk değiştiren kadın, seni kaybetmekten çok korktum'
O kadar güzel konuştu ki bütün ağrımı sızımı alıp gitti sanki. Ağzımı açmaya kalkığımda dudaklarımda sıcak nefesini hissettim. Gözlerim istemsizce kapandı yüzümün kızardığına emindim fakat şuan umrumda bile değildi. Ufacık bir öpücükle bütün kötü anıları sildi, ağrılarım uçtu gitti. 'Hadi bakalım küçük hanım dinlen biraz'
omuzunun üzerinde gözlerime yins o mahçup, güven dolu bakışını attı ve ahşap kapı sesiyle yok oldu. Ya gidip hesap soracaktı bana bunu yapanlardan, yada gidip doktorlarla falan konuşacaktı. Birinciyi bu zamana kadar yapmış olabileceğini bildiğimden ikincisinde karar kıldım.

Neyseki bir kaç morluk ve bir adet kırık bacak ile olayı ucuz atlatmıştım. İki gündür burada olmaktan bıkmıştım. Kapıdaki korumalar, başımdan ayrılmayan bir adet Ermen, sürekli beni eğlendirme peşinde olan Erkut ve Sinem... Ne yazık ki bu yoğun ilgiye alışık bir insan değilim ben. Doktor'un kırk sekiz saati olumlu yönde atlattığımı ve eve gitmemde bir sakınca olmadığını söylemesiyle parladı gözlerim. Ermen beni kucağına aldığında tekerlekli sandalye getiren hasta bakıcıyı görmezden geldi. Ne yalan söyleyeyim bende bu durumdan şikayetçi değilim. Okyanus kokulu boynuna gömdüm burnumu. Bu adamla herşeye varım diye iç geçirdim. Sahi ben ne ara bağlandım bu adama...
Erkut arabanın kapısını açmış bekliyordu. Sürücü koltuğunda Erkut onun yanında Sinem, bense Ermen'in boynunu zaptetmiş birşekilde uzanıyordum arka koltukta. Muhtemelen Ermen'in evine gidiyorduk ama gittiğimiz yol ile zıt yöndeydik. Arabanın freni ile dikkatim dağıldı bir anda. Bahçeli bir evin önünde durduk. Ev ahşaptan yapılmıştı. Ormanın içindeki duruşuyla karadeniz yaylalarındaki evleri anımsatıyordu. Ermen beni kucağına alıp arabadan indiğimizde hepimiz evin önünde durduk. Ermen eve değil bana bakıyordu. Sorgulayıcı bir bakış attığımda 'yeni evimiz' dedi. 'Yeni' 'evimiz' 'evimiz!' Kelimeler ışık hızıyla algı süzgecimden geçiyordu.
'Evimiz?'
'Evet artık burada yaşayacağız'
'İyileşene kadar değil mi?'
'Çok soru soruyorsun! Sence bir daha gözümün önünden ayırırmıyım seni?!'
Evet Ermen beyimiz yine bana sormaya tenezzül etmemişti. Yine benim adıma kararlar almıştı. Sözünün üzerine söz söyleyemeyeceğimi bildiğimden gözlerimi devirmekle yetindim.

MUAMMA | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin