Kan bedenimden çekilirken elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim. Bedenim sarsılıyor, ruhum bedenimden acımadan çekilirken yanaklarımın ıslandığını farkettim.
Beynim donmuş bir vaziyete Metin Amcanın söylediği sözcükle yankılanıyordu sadece...
****
Istanbul'a ne zaman yetiştiğimizi bile anlamazken gücüm yetikçe babamların kaldırıldığı hastane koridorlarında koşuyordum...
Neden tüm acılar beni buluyordu. Ben neden mutlu olamıyordum ki.! Beynimi kemiren düşüncelerle birlikte babamların olduğu kata çıktım. Özgür ve Kerem benimle gelirken Seda ve Mert Ruzgar'ı alıp eve geçtiler. Bu miniğim içinde daha iyiydi.
Gözlerimden akan yaşlara aldırış etmeden 5. Kata çıktım. Metin amca bir sağ bir sol yaparken hızla ona doğru koşmaya başladım.
"Metin Amca" diyip boynuna atlarken oda alnımı öpüp saçlarımı okşadı.
"Sakin ol güzel kızım iğleşecekler Allah'ın izniyle"
Başımı sallarken belimde koca ellerle karşılaştım. Bu Özgür 'ün elleriydi... Metin Amcadan yavaşça ayrılıp mis kokulu Mafyama sarıldım.
Allah'ım ne olur onlara bir şey olmasın lütfen lütfen...
Zaman geçtikçe kalbim sıkışıyordu... bu lanet şeyler neden hep benim başıma gelmek zorunda ki.! Ben kötü ne günah işledim ki bunlar hep benim başıma geliyordu. Tek suçum sevmekti. Deli gibi günahkâr bir adama aşık olmaktı. Tek günahım buydu...
Peki neden bu şeyleri yaşıyordum. Özgür bana hep meleğim derdi melek olsaydım, bunlar başıma gelir miydi ki. Belki gelirdi ama bu kadar ağır gelmezdi. Ben kaybetmek neydi bilmiyorum ki.! Kahretsin ben hiçbir zaman yalnız kalmadım ki KAYBETME'nin nasıl bir şey olduğunu bileyim.
Şu an o hastane odasında benim olmam gerekirken beni bu yaşıma kadar getiren iki insan vardı. Dudaklarımdan bir hıckırık firar ederken burnumu çekip duvara yaslandım.
"Hala neden çıkmadılar. Hani bir şey olmayacaktı Metin Amaca... neden hala çıkmadılar."
"Sakin ol küçük kızım iğleşecekler."
"Yalan söylüyorsun... onlar öldü dimi hepiniz bana yalan söylüyorsunuz. Konuşsanıza neden susuyorsunuz"
Sesim hastane koridorunda yankı yaparken hızla yerimden doğrulup Özgür' ün önünde dikildim.
"Söyle Özgür onlar ölmediler dimi...bana ölmediler de lütfen."
"Kendine gel... sakin ol...ama baban oldukları yerde hayatını kaybetti annen komada"
Özgür ' ün sesi kulaklarımda yankı yaparken yaşlar gözümden süzülmeye başladı. Nasıl olur benim canımdan çok sevdiğim babam öldü mü? Benim arkamda olan adam öldü mü? Hayır hayır ölemez yalan söylüyorlar benim babam ölmez, ölemez...
"Yalan söylüyorsun... benim babam ölmez" kendimi kaybetmiş bir şekilde Özgür ' ün göğsünü yumruklarken o hiçbir tepki vermeden öylece bana bakıyordu. Canım yanıyordu. Bu zamana kadar beni en iyi şekilde büyüten insan prensesini bırakmış mıydı? Yani...
Cenaze Günü...
Babamı son kez gördüğüm an bayılmış ve zorla kendime gelememiştim. Ve bugün babamın bu iğrenç hayata son günüydü. Herkes simsiyah giyinmiş ağlarken. Annem hala komada olduğu için gelememiştim. Gerçi bu durumda nasıl gelebilir ki.! Kocası toprağın altına girerken o nasıl hiçbir şey olmamış gibi izleyebilirdi ki...
Bu hayat hiç adil değildi. Her şey bittiyor. Herkes ölüyor bedeni bir toprağa gömülüyor. Ve herkes hayatına devam ediyor. Bu adil miydi? Değildi herkes yaşamalıydı. İyi kötü hayatına devam etmeliydi. Ama gel gör ki zaman geçtikçe biz kaybediyorduk.
Babam toprağa gömülürken son kez baktım toprağına bir daha hiç göremeyecektim. Peki ya alışabilecek miydim?... işte bunu zaman gösterecek.
Babam gömüldükten sonra herkes bizim eve toplanırken ben oğlumu da alıp odamıza çıktım. Kimseyi görmek istemiyordum. Sadece oğlumla zaman geçirip yaşadığım tüm bu acıları onun kokusuyla unutmak istiyordum.
Yatak odasına girince direk üzerimde ki lanet kıyafetlerde kutlup eşofmanlarımı giydim. Rüzgar hiçbir şeyden habersiz öylece etrafa bakarken başını göğüsüme yaslayıp o mis kokusunu içime çektim. Beni dinlendirecek tek şey bu kokuydu.
Gözlerim ağlamaktan bitap düşerken yatağın diğer tarafını Rüzgar için hazırlayıp bende diğer tarafa uzandım ve gözlerimi kapattım.
Kulağımda hissettiğim sıcak nefesle gözlerim aralanırken hemen yanı başımda uyuyan minik oğluma baktım. Sonra başımın üzerinde duran yakışıklıma baktım. Yorgunluktan gözleri çökmüştü. Ama o hala uyumamıştı.
"Neden uyumadın"
"Çünkü sen yemek yemedin ve bu hem senin için hemde oğlumuz için kötü."
O kadar derdimiz varken hâlâ bizi düşünmesi içimi kıpırdatsa da şu an sevinemeyecek kadar halsizdim. Kafamı sallayıp usulca kalktım. Ayağa kalktığımda Özgür' de benimle kalktı ve önümde durup alnımı uzunca öptü .
"Güçlü ol meleğim, bunu da atlatacağız"
Atlatabilecek miydik? Bu sefer kazanabilecek miydik ? Yoksa yorgun düşüp yıkılacak mıydık?
Zaman her şeyin ilacıydı. Ve biz güçlü olacaktık. Kafamı sallayıp Özgür ' ün elinden tutup odadan çıktık.
Herkes masada oturmuş önünde ki yemeklerle oynarken bende ruhsuzca masaya oturdum ve tabağımda ki yemeği yemeye başladım. İştahım olmasa da sadece oğlum için yapıyordum bunları.
Kimse konuşmuyor. Masa sessizliğe yemin etmiş gibi öylece duruyordu. Her şey bitmiş miydi? Yoksa bu fırtınanın sessizliği midi?
Kerem bile bir mimik oynatmazken biz nasıl gülecektik. Ya da nasıl güçlü olacaktık. Bir kişi bizi toparlamasa asla kendimize gelemeyecektik.
Sessizlik beynimi uyuştururken sandalyemi çekip masadan kalktım. Biraz daha böyle kalırsam ölecektim.
Derin bir nefes alıp kendimi toparladım ve salona geçtim. Benim ardımdan tüm gurup salona toplanırken Özgür yanıma oturup başımı öptü.
Gözlerim istemsizce kapanırken kafamı göğsüne yasladım. Içimde çok derin bir boşluk vardı. Bu babamın eksikliği miydi? Yoksa bedenimin yorgunluğu muydu? Neydi bana bu kadar acı gelen şey. Babamın ölümü mü? Yoksa annemin hala komada olması mı?
Artık ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Hayatıma nasıl devam edecektim. Oğlum Özgür herkes yanımda olmasına rağmen bedenim hala boşluktaydı. Özlüyordum. Babamın yokluğu bile herşeyi berbat ediyordu. Keşke hiçbir zaman babamı üzmeseydim ve iyi bir evlat olup okusaydım.
Ama ben hiç bir zaman iyi bir evlat olamadım. Her zaman olduğu gibi kavgacı biri olmuştum. Bu huyumu çok severken şu an babam yok diye nefret ediyordum. Eğer babamın dediği gibi sakin bir insan olsaydım okul değiştirmek zorunda kalmazdım.
Ama o zamanda Özgür ' ü asla tanıyamazdım. Ikiside zordu. Hemde çok zordu. Ah bu lanet hayat hiç mi yüzüme gülmeyecekti...
Ölüm sessizliği devam ederken akşam vakti kapının tıklanmasıyla son bulmuştu. Seda hemen ayağa kalkıp kapıyı bakmaya giderken kapının açılma sesi ve o an ki çığlık sesi...
Merhaba uzun zamandan sonra tekrar ben... Her şey için özür dilerim affedin ama geldim.
1:Gelen kim.?
2:Kitap nasıl devam etmeli?
3:Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'nın Karısı (Tamamlandı)
Literatura Feminina"Göbeğin şişmeye başlamış" Kafamı tekrar Ece'nin boyun girintisine koyup kokusunu içime çektim bebek gibi kokuyordu dalin kokan kadınım ben Ece'nin boyun girintisini öperken o belinde olan elimi kaldırıp göbeğinin üzerine yerleştirdi. "Özledim" dedi...