SEN LEYLA'SIN 🕸️ 10

5.6K 521 4
                                    

"... Leyla! Leyla, aç gözlerini!" Gözlerimi araladığımda telaşlı gözleri ince, düzgün kaşlarıyla derinleşmiş, kirli sakallı, esmer adam bana bakıyordu.

"Ne oldu?"diyerek kalkmaya çalıştım.

"Kalkma hemen."diyerek omzumdan tuttu. Salonda koltuktaydım. Başımı yeniden kırlente koydum.

"Geldiğimde koridorda, yerde yatıyordun. Bayılmışsın." Hatırlıyordum. Kulak çınlaması, o korkunç ağrı, baş dönmesi...

"Şiddetli bir baş ağrısı... Bir anda gözlerim karardı. Kulaklarım çınlamaya başladı. Sonra yere düştüğümü hatırlıyorum."

"Bugün çok mu yordun kendini? Çok mu stres yaptın?"diye sordu.

"Yorulmadım..."

"Hadi hastaneye gidip bir MR çektirelim."

"Hastaneye gitmeyelim." Çocuk gibi huysuzca çıkmıştı sesim. "İyiyim ben. Daha iki gün önce hastanedeydik."

"Öyle ama..."

"Lütfen."diyerek sözünü kestim.

"Peki. O zaman biraz dolaşalım mı? Açık hava sinirlerine iyi gelecektir." Bu duvarların arasında o kadar bunalmıştım ki bu teklifi reddetmedim.

*****

Yabancılar Pazarı'nın kenarından dolaşmış Sahil Yolu boyunca yürüyorduk. Manzara da hava da çok güzeldi. Güneş ağır ağır şehrin üzerinden çekilirken mavi suyun rengi koyulaşmaya başlamıştı. Hafif bir rüzgâr Haziran'ın sıcağını kırarak kulaklarımızın dibinde huzuru üflüyordu. İnsanlar yol boyunca çiftler, gruplar halinde eğlenerek yürüyorlardı. Karşı tarafta bir çay bahçesinden canlı müzik sesi geliyordu. Bir dondurmacı arada bir çana vurup insanların ilgisini çekmeye çalışıyordu. Arada bir bisikletliler, birkaç fayton, seyyar satıcı arabaları geçiyordu yoldan. Denizin hemen yanında dar bir yürüyüş yolu vardı ama biz üst yolda, birkaç metrede bir bankların, oturacak yerlerin konduğu yol tarafında yürüyorduk.

...

"Bugün çok mu yordun kendini?"diye sordu Yavuz.

"Hayır. Çok iyi komşuların var. Sadece biraz fazla meraklılar."

"Tahmin edebiliyorum. Seni strese sokacak sorular sordular anlaşılan."

"Biraz."

"Bugün bayılmış olman, kulak çınlamaların hafızanın yerine gelmesinin yakın olduğuna dair işaret olabilir."

"Gerçekten mi?"dedim heyecanla. Evet, anlamında başını salladı.

"Komşularla daha sık buluşmalıyım." Yönümü neşeyle Yavuz'a dönmüştüm. Yavuz güldü.

"Bence artık hipnoz yöntemini denemeliyiz. Artık radyoloji odalarından biraz uzak kalman sağlığın için daha iyi olacak."

"Hipnoz? Bildiğimiz hipnozdan mı bahsediyorsun?"

"Nasıl bir yöntem biliyorsun, bilmiyorum ama bir psikiyatrın kontrolüyle bilinçaltına inilen basit bir yöntemden bahsediyorum. Bugün psikiyatr bir arkadaşımla konuştum. Yarın bekliyor bizi."

"Çok teşekkür ederim."diyerek ellerimi yumruk yapıp çenemin altında birleştirdim. Beni izleyen Yavuz'a minnetle baktım.

"Etme."dedi gülümseyerek. Çeneme değen metali hissedince elime baktım. Yüzük hala parmağımdaydı.

"Parmağımda kalmış,"diyerek yüzüğü çıkartırken utanmıştım. Eğer bayılıp kalmasaydım Yavuz gelmeden yüzüğü çıkartacaktım. Ama görmüştü işte.

Ve lanet şey çıkmıyordu.

"Çıkmıyor."diye söylenerek Yavuz'a baktım.

"Ben doktorum. Metal kesmekten anlamam ama istersen parmağını kesebilirim." Şakasına nezaketen gülmüştüm. Telaşlanmıştım. Yüzük kımıldamıyordu bile.

"Yürürken ellerimiz, ayaklarımız şişebilir. Eve gidip biraz dinlenince dene."

Ah, rezil olmuştum!

*****

Psikiyatr Doktor İlker İlkay, Yavuz'un okuldan arkadaşıydı. Sarı uzun saçlarını lastik tokayla toplamış, renkli gözlü bir adamdı. Hipnoz hakkında merak ettiğim çok şey vardı. Biraz da gergindim. Bana bu yöntem hakkında bilgi verdiler önce. Dr. İlker'e göre hala hatırlamıyor olma sebebim yaşadığım bir şey yüzünden zihnimin kendini bu şekilde korumaya çalışmasıydı. Yani büyük bir ihtimalle hatırlamak istemeyeceğim kadar kötü bir şey yaşamıştım. Bunu duyunca gerginliğim arttıysa da doktorla konuştukça cesaretlendim.

Hipnoz için öncelikle rahat olmam ve doktora güvenmem gerekiyordu. Yavuz yanımda olduğu için kendimi güvende hissediyordum zaten. Biraz gergindim ama konuştukça kendimi daha rahat hissetmiştim. Artık hazır hissettiğimde eşyaya boğulmamış, sakin, ferah bir odada rahat koltuğa uzanmıştım. Doktor sadece telkinlerini dinlememi istedi. Kendimi hazır hissettiğimde renkli desenlerle süslenmiş bir madalyon alıp gözlerimin önünde madalyonu sallamaya başladı. Benden de madalyonu takip etmemi, madalyona odaklanmamı istiyordu.

"... Gözlerini madalyondan ayırma... Kendini rahat bırak. Madalyon sallandıkça uykun geliyor. Gevşe, gevşe... Madalyonun her hareketinde uykun geliyor ama uyumuyorsun... Uyumak için madalyonun durmasını bekleyeceksin. Göz kapakların ağırlaşıyor..."

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SEN LEYLA'SINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin