Bağırıp, ardından özür dilediği günden beri bu evde birlikte yaşamak daha da zorlaşmıştı. Bana karşı kalpten bir ilgisinin olmasından korkuyordum. O gün dua ederken istediğim sevgi tanıdığım insanlardan, geçmişimden gelecek bir sevgiydi. Eğer Yavuz beni seviyorsa her şey çok daha fazla zorlaşırdı.
O günden beri Yavuz evdeyken kendimi daha tedirgin hissediyordum. Elimden geldiğince tedirginliğimi O'na belli etmemeye çalışıyordum. Belki de yanlış düşünüyordum. Sadece evde birinin olmasına alışmıştı belki. Gördüğüm kadarıyla pek sosyal hayatı yoktu. Galiba arkadaş çevresi de kalabalık değildi. Her gün eve geldiğinde beni görüyordu. Ben de ona alışmıştım. Evet, öyle olmalıydı. Alışkanlık.
Gene de tedirgindim.
***
Bayram günü gene kimsesizdik. Yavuz hastanede nöbetteydi. Bir süre pencereden dışarıyı izlemiştim. İnsanların bayram sevinçlerine, telaşlarına imrenerek bakıyordum. Her zamankinden daha garip, sefil hissediyordum. Pencereden uzaklaşıp televizyona doğru birkaç adım attım.
Bir anda kulağımda korkunç bir çınlama başladı. Beynim yanıyordu sanki. Yere düşmeden önce koltuğa oturup ağrıyla mücadele edebilmek için başımı kırlente gömdüm.
"Ölüyorum!" Kafamın içinde bir şeyler akıyordu sanki.
"Sevgilim."dedi biri. Ağrı öyle yoğundu ki ne korkuyu düşünüyordum ne dönüp bakabiliyordum.
"Sevgilim,"diyordu gene.
Başımı kaldırıp odaya baktım. Kimse yoktu. Ama ses çok yakından ve gerçekçi gelmişti. Ağrı bu sefer bayılmama sebep olmamıştı. Kafamın içinde dönen keskin ağrı beynimi terk ederken korkuyla odaya bakıyordum. Biri vardı evde! Sevgilim, diye seslenmişti. Üstelik çok tanıdık bir sesti. Biraz önce başımı gömdüğüm kırlente sarılıp bacaklarımı da koltuğun üstüne aldım. Ses kulaklarımda yankılanıyordu. Korkudan sesim çıkmıyordu bile. Evde biri vardı. Dakikalarca kımıldamadan koltuğun üzerinde oturup kapıyı izledim.
Gelen giden de ses de yoktu. Kim bana sevgilim, diye seslenmişti?
Bir anda kırlenti zırh tutar gibi kavrayan parmaklarım gevşedi. Ses evden değil, geçmişimden gelmişti. Kalbimin deli gibi attığını hissettim.
Sevgilim...
"Sevgilim..." Bu söz dudaklarımdan dökülünce gözpınarlarım baharın gelişiyle eriyen karların nehirleri doldurup taşırdığı gibi sel olup aktı. Yüreğime bahar gelmişti sanki. Bir kelime içimdeki buzları eritmişti. Sıcacık, hayat dolu bir sesti bu. Beynimin değilse de kalbimin yakından tanıdığı bir sesti.
Tekrar duymak istiyordum Allah'ım! O sesi bir kez daha duymak için biraz önce baş ağrısıyla çektiğim acının iki katına bile razıydım. Gene duymak istiyordum.
___________________
Koltuğa uzanıp gözlerimi tavana dikmiş boş gözlerle gözümün önündeki beyaz tavanı izliyordum. Televizyon, telefon, zil sesi duymak istemiyordum. O duyduğum ses kaybolmasın diye beynime kazımaya çalışıyordum. Bu bir başlangıç olmalıydı. Hafızam yerine gelecekti. Çok yakında her şeyi hatırlayacak, bana öyle seslenen adamı bulacaktım.
Zil çalınca, isteksizce gözlerimi silip uzandığım yerden doğruldum. Yavuz gelmiş olmalıydı. Gidip kapıyı açtım.
"Hoş geldin." Sanki ben ona bakmazsam o da beni, kızaran gözlerimi görmeyecekmiş gibi yere bakıyordum.
"Hoş bulduk." Sesindeki kopukluğa bakılırsa deve kuşu gibi kafamı gömmeye çalışmam boş bir çabaydı. Yavuz'a baktım. Merakla bana bakıyordu. Sonra o da bakışlarını kaçırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN LEYLA'SIN
RomanceLabirent gibi sokaklarda gördüğüm her kapıyı ittirerek saklanabileceğim bir yer arıyordum. Açılmıyordu kapılar. Ardımdaki adamın bakırcıların çekiç seslerini anımsatan ayak sesleri her an daha da yaklaşıyordu. Dar sokaklardan birine daha girmiştim k...