...
Hızlı adımlarla bekleme salonunun kapısına yöneldim. Tam kapının önüne gelmiştim ki günlerdir evinde kaldığım adamla göz göze geldik. Karşıma dikilmiş benim korkmuş gözlerime bakıyordu.
"Leyla, nereye gidiyorsun?"
"Lavabo."
Sesim titriyordu. Adam kenara çekilince daha ağır adımlarla yürümeye başladım. Adımlarım lavaboyla kliniğin çıkışına giden kapı arasında kalmıştı. Hiçbir şey söylemeden kaçıp gitmek istiyordum. Başımı çevirip arkama baktım. Adam da sekreter de beni izliyordu.
Lavaboya gidip kapıyı kilitledim. Ellerim titriyordu. Düşmemek için lavabonun kenarlarından tutunup karşımdaki aynaya baktım. Rengim gözle görülür şekilde değişmişti. Dudaklarım da titriyordu. Gözlerim her zamankinden daha fazla koyulaşmış, parlaklığını yitirmiş gibiydi. Yüzüm kireç gibi bembeyazdı. Kanı kurumuş bir ceset gibi görünüyordum. Bütün şaşkınlığına, yorgunluğuna rağmen aynadaki kızı geçmişiyle birlikte çok iyi tanıyordum.
Dışarıdan birilerinin sesi gelince çeşmeyi açtım. Titreyen ellerimi soğuk suyun altına tuttum. Sonra ellerimle yanaklarıma dokunarak kendime gelmeye çalıştım.
İnanamıyordum. Yaşadıklarım inanılır gibi değildi. Gerçek olamazdı bütün bunlar. Bir kâbusun içine itilmiştim. Ölüyordum Allah'ım! Nasıl dayanmıştım bu olanlara? Eğer hafızamı kaybetmemiş olsaydım çoktan ölürdüm. Ne olmuştu bana böyle. Ne hale getirmişlerdi beni. Öyle garip bir korku ve heyecan teslim almıştı ki bedenimi, şaşkın şaşkın aynaya bakıp durmaktan başka bir şey yapmıyordum. Hafızam yerine gelince aklım durmuştu sanki. Tek bir şey düşünebiliyordum. Gitmeliydim. Kimseye bir şey söylemeden, fark ettirmeden kaybolmalıydım. Umutsuzca lavabodan dışarıya açılan bir pencere ya da havalandırma var mı diye bakındım.
Derin bir nefes alıp yeniden yüzümü yıkadım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Aynadan bana bakan korkmuş, çaresiz gözleri sakinleştiremiyordum. Dışarıdan gene birilerinin sesi gelince burada uzun süre saklanamayacağımı hatırladım. Gidecektim ama önce yaşadıklarımın gerçek olup olmadığını anlamalıydım. Ya da ne kadarının gerçek ne kadarının kurgu olduğunu öğrenmeliydim.
Allah'ım bana ne yapmışlardı!
"Leyla, iyi misin?"
Bir anda irkilerek kapıya doğru baktım.
"Ge... Geliyorum, Yavuz."diye geveledikten sonra birkaç derin nefes daha aldım.
...
***
Lavabodan çıktığımda adam biraz ileride bekliyordu. Biraz öncesine kıyasla kendimi biraz daha iyi kontrol edebilecek durumdaydım. Sanki kaçmak istediğimi sezmiş gibi beni izleyen gözlere bakarken açık vermemek için çabalıyordum.
"Burası çok mu soğuk, ben mi üşüyorum?"diye söylendim. Titreyen ellerimi fark etmiş olmalıydı. Üşüdüğüm ya da hasta olduğum için böyle göründüğümü düşünmeliydi. Yanına gittiğimde ateşime bakmak istercesine alnıma dokundurmak için elini kaldırdı. İstemsizce geri çekildim. Daha çok şaşırdı.
"Yüzümü soğuk suyla yıkadım."dedim gözlerimi kaçırarak. Elini çekip üzerindeki ceketi çıkarttı.
"Kendini iyi hissetmiyorsan eve gidelim."diyerek ceketini sırtıma örttü.
"Yok. Sadece üşüdüm."
"Kliniğin sıcaklığı iyi. Hasta olmalısın."
"Migren yüzünden olmalı."
"Hala başın ağrıyor mu?"
"Hayır. Sadece üşüyorum."
"Hipnoz için sonra geliriz. Bu haldeyken hipnoz işe yaramaz. Hadi evimize gidelim."
"Ben iyiyim. Gerçekten."
"Emin misin?"
"Evet."
*****
Hipnoz için koltuğa oturduğumda heyecandan kalbim durmak üzereydi. Neler olduğunu öğrenmek için buna katlanmak zorundaydım.
Eğer hayatım bir film olsaydı bu benim hayatımın en ağır rolü olurdu.
Dr. İlker madalyonu sallayarak konuşmaya başladığında oyun da başladı.
...
Gözlerini madalyondan ayırma... Madalyonun her hareketinde gözkapakların biraz daha ağırlaşıyor. Uykun geliyor... Uyumak üzeresin ama uyumuyorsun. Madalyon durunca uykuya dalacaksın. Çok uykun var ama uyumuyorsun...
...
"Leyla, beni duyuyor musun?"
"Evet."
"Yavuz'u tanıyor musun?"
"Evet."
"Güzel. Şimdi Yavuz konuşmaya başlayacak. Onu iyi dinle ve dediği her şeyi yap. Tamam mı?"
"Tamam."
"Leyla,"dediNoyan. "... Beni duyuyor musun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN LEYLA'SIN
RomanceLabirent gibi sokaklarda gördüğüm her kapıyı ittirerek saklanabileceğim bir yer arıyordum. Açılmıyordu kapılar. Ardımdaki adamın bakırcıların çekiç seslerini anımsatan ayak sesleri her an daha da yaklaşıyordu. Dar sokaklardan birine daha girmiştim k...