when you don't wanna see him

2.3K 368 171
                                    

"Aslında bakarsan onunla hiç konuşmadık Seokjin. Belki de haklı bir sebebi vardı?"

Seokjin sinirli bakışlarını yemeğinden çekip Taehyung'a yöneltti. Küçüğünün bunu söylediğine bile inanmak istemiyordu.

"O benim sevgilime el sürdü. Defalarca dövdü, canını yaktı, ağlattı. Hiçbir şey yapamadım. Olaylar öğrenildikten sonra bile Hoseok'u içimden geldiği gibi pataklayamamıştım. Bana onu koruma."

Taehyung derin bir iç çekip göz kontağını bozdu Seokjin'le. O, son zamanlarda daha da nefret ettiği insan tipine bürünmüştü. Hoseok gittiğinden beri sinirli olduğu gibi mutsuzdu da. Yüzünden, halsiz hareketlerinden anlaşılabiliyordu bu.

"Hoseok'un doğum gününde neredeyse ağlayacaktın ama. Hatta, sevgilin bile ağlayacaktı. Ayağa kalkıp pastadan ilk dilimi de o almıştı değil mi?"

Seokjin kaşlarını çattı.

"O Namjoon'du."

"Namjoon mu?"

"Evet."

"Oh..."

Tek kişilik koktuktan yavaş bir hareketle kalkıp evinin kapısına yöneldi usulca. Açtıktan sonra da dışarıyı işaret etti.

"Yorgunum Tae. Bugünlük evine git."

Küçük olan ise, sinirle yerinden kalkmış, çatık kaşlarıyla Seokjin'in yanına geldikten sonra konuşmuştu.

"Hepiniz özlüyorsunuz onu. Biliyorum. Saklayamıyorsunuz. Ama ne var biliyor musunuz? Artık o yok. Onu kaçırdık. Belki suçluydu belki de suçsuz, bir kere bile onu dinlemedik ve elimizden de kaçırdık. Dua edelim ki, ölmemiş olsun."

Seokjin şaşkınlıkla bir iki adım geri çekildi.

"Neden ölmemiş olsun ki?"

Taehyung ise bir anda patlamış, Seokjin'e en korkutucu haliyle bağırmıştı.

"Çünkü o senin arkadaşın siktiğimin herifi! Ve siz istesenizde istemesenizde ben onu bulacağım."

gospel #btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin