Seher Başer
Tik tak tik tak tik ve tak
Saatin bu iki hesaplanabilir sesi,sessiz bir ortamda bir insana uzun süre dinletilirse aklını kaçırması kaçınılmazdı.
Yeni teorimle saate bir kez daha baktım.
Sevgili çok sevgili Inek ev arkadaşım tarafından yetimhanenin önüne bırakılan bir çocukla aynı duyguları paylaşıyordum.Yine beni marjinalde unutmuştu,ve bu saatte yalnız gitme riskine girmek istemiyordum.
Yada diğer bir deyişle yürümeye üşeniyordum.
Belki eve gidince beni göremez de almaya gelir diye ümitlenmem tabiki saçmaydı büyük ihtimalle evde beni göremezse santranç severlerden biriyle beni anında takas edebilirdi.
O baykuşta bu potansiyeli görebiliyordum.
Bu durumda da görünen köy kılavuz istemez diyerek ayağa kalktım.
O kadar uzun zamandır oturuyordum ki,uyuşmuş olmamın yanısıra kafe kapatılmaya hazırlanıyordu.Napalım yürüyeceğiz artık diye düşünerek sırt çantamı aldım ve umutsuz bir şekilde kapıdan çıktım.
Aslında daha fazla kalıp bugün tek kelime konuşmadığım şirin babacığımı dikizlemeye devam etmek isterdim ama sonunda kafe çalışanları tarafından kovulmaktan tırsmıştım.Hava kararmış ve yağmur çiselemeye başlamıştı.Adımlarım yarı ıslanmış zeminle buluşurken,soğuğu iliklerimde hissetmiştim.
Sabah neden bir hırka almadım diye düşünmek yerine Baykuş'a bana hırka almayı unutturduğu için sövmekle meşgul olmam bu ineğe iyice alışmaya başladığımı gösteriyordu.Yağmur damlaları büyürken kafama düşmeleriyle içim cız ediyordu.
O nasıl oluyorsa artık şu deyimleri hiçbir zaman anlamamıştım zaten..Artan yağmur damlalarının kafama hücumu kesilirken,nedenini merak ederek kafamı kaldırdım.
Görüş alanıma giren,siyah şemsiye ve onun tutan güçlü parmaklar girdi.
Sonundada Baran'ın beni bulan gözleri..Lavivert gözleri karanlıkta bile oldukça belirginken gülümsedim.
-Şirin baba?
Soru soran bakışlarıma cevaplasız bakarken kafasını yere indirdi.
-Senin için yapmıyorum,bu bir borç sayende kafamı dağıttığım günün borcu..
Söylediği şeye biraz bozulmuş bakarken kafamı salladım normalde altta kalmazdım ama havadan mıdır nedir bi susasım gelmişti..
-Sormadın,yani neden o halde olduğumu?
Biraz mahcupça söylediği şeye nedense üzülmüştüm.
-Sorsam söyleyecek miydin?
-Hayır dediğimde zaten bildiğim bir cevabın beni sarsması tuhaftı.
-Onu sevdiğini biliyorum.
Dediğim şeye tepkisiz kalınca konuşmaya devam ettim.
-Kafamı kurcalayın kısımsa,neden olduğu? Bir insanı sevmek için aranan koşullar ne? Yani neden o da şu kız değil diyerek parmağımla karşıdan karşıya geçmeye çalışan kızı gösterdim.
Oldukça sevimli olması,bir neden değildi şuan sokakta ondan başka kimse yoktu.-Daha önce hiç aşık olmadın değilmi?
Sorusu geçmişimi gözden geçirmeyi istememi sağlarken kafamı salladım.-Aşk dedim inandırıcı gelmiyor,masal gibi.
-Bak şirine aşık olacağın insanı seçemezsin,bir bakarsın artık kalbin sadece kan pompalamaya yaramıyor başkası için atıyordur artık..
Konuşması mı ses tonu mu beni bu denli etkiledi bilmiyordum.Sadece gözlerim yaşarmıştı.
Sokak oldukça sakin ve sessizken hıçkırıklarımı tutmak için büyük bir çaba sarfediyordum.Ne oluyordu bana bilmiyordum ama bu duyguları tanımıyordum.
Ve tanımak istemiyordum.
-Baran peki aşık olduğunu nasıl hissedersin?