LOVE

6K 315 145
                                    

"Uyaaan bakalım yarın yılbaşı!"

Gözlerimi parlak ışığa doğru açtığımda başımda bağıran bir anne beklemiyordum.

"Ne olmuş yılbaşıysa?" Neredeyse mırıldandığım sesimle annem bana tuhaf bir bakış attı.

"E yarın senin bir planın yok mu?"

Ne? Plan mı?

"Anne daha yeni yılbaşı olduğunu öğreniyorum desem?"

"Mağarada mısın Alaska?" Sanırım biraz mağaradaydım. Beyin ve düşünce açısından da. Kalkmadığımı gören annem, beni biraz daha dürttü.

"Tamam tamam kalkacağım!"

"Hadi, sofra hazır."

Sofra kelimesine o kadar uzaktım ki bir an düşünmem gerekmişti. Annem yıllık izinlerinden birindeydi ve kahvaltı hazırlamıştı. Bir anda yemek yiyecek olmanın verdiği mutlulukta yerimden kalkıp sofraya gittim.

"Akşama bir planın yoksa eğer, seni biriyle tanıştırmak istiyorum." Meyve suyu boğazımda kalırken anneme bakakaldım. O normal bir şekilde yemeğini yemeye devam ediyordu. "Kiminle?" Diye sorduğumda cevabı için tüm yüz hatlarını göz hizama aldım.

"Geldiğinde görürsün."

-

Kağıdı zarfın içine yerleştirdim ve ağzını kapadım. "Umarım kabul edilirim." Ellerimle sıkı sıkı zarfı tutarken içimden geçirebildiğim en içten dileğimi söyleyeyip gözlerimi yumdum. Bu benim için önemli bir andı ve kalbim umutla doluydu.

"Lütfen bu sefer olsun." Yavaşça posta yerine koyarken, kağıdın gidişini seyrettim.

Arkamı dönüp eve girmek için yeltendiğimde Jungkook'un sesini arkamdan duyarken bana doğru koştuğunu da anladım. Arkamı döndüğümde ellerini dizlerine koyup nefes almaya çalışıyordu. Güzel gülümsemesi yüzündeyken bana bakmaya devam etti.

"Hey ne yapıyordun?" Şehir dışında bir üniversiteye başvurduğumu söyleyemezdim.

"Hiç." Dedim sadece. "Hiç bir şey. Sen nereden geliyorsun böyle?"

"İşe gidiyordum ama, seni gördüm ve geri döndüm."

"Ah bugünde mi iş var?"

"Evet ama kısa sürecek. Sende gelmek ister misin? Tabii sıkılmıyorsan?"

"Kibarlık ilacı mı içtin sen?" Bana güldü ve eliyle saçlarını taradı.

"Tamam geliyorsun. Hazırsın zaten. Hadi." Elimden tutup götürmesine karşılık geri çekildim. "Jungkook üstümde mont yok."

"Ne? O zaman git giyin. Bekliyorum."

"Zorla mı ya?" Dediğimde gülümseyip bana yavaşça kafa salladı ve arkamdan ittirdi.

Kendi kendime gülerken, onu çok özleyeceğimi düşündüm. Ve içime o an büyük bir taş devrilmişti.

Böylesi daha iyi olacaktı buna emin olmalıydım.

İçeri girip montumu giydim ve anneme gittiğimi seslendim.

Dışarı çıktığımda şapkamı da takıp Jungkook'un yanına gittim. Gittiğim an elimden tutup bana gülümsedi ve öyle yürümeye başladık.

İçimdeki taş kayalıklardan yuvarlanıyordu.

Durdurmadım.

-

"Yaptığın ekmekten hiç yemedim. Bugün bana da bir tane vermeye ne dersin?"

"Sonra hepsini yiyeceğim ben deme de. Kilo falan alırsın. Seni beğenmezler."

Tell me, this is not love / KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin