BEAUTIFUL GOODBYE

7.5K 380 562
                                    

"Eston! Hadi kahvaltıya gel." Annesi Eston'u çağırdığında Eston her zaman ki gibi yaramazlık peşindeydi. Annesini duyar duymaz gözlerini büyülten Eston, baktığı albümdeki fotoğrafı saklamaya karar verdi. Annesinin ayak seslerini duyunca elleri birbirine karışan Eston çok heyecanlı ve hızlı hareket ediyordu. Yatağın altından eski bir albüm bulmuş, içini açıp, tanımadığı bir adamla annesinin fotoğraflarını görmüştü. Babası değildi o adam, peki kimdi diye düşünmeden edememişti. Hızla yataktan aşağı inip fotoğrafları geri yerine koymaya çalışırken, annesi bir anda odaya girmesiyle Eston sıçradı.

"Eston? Ne yapıyorsun kızım?" Annesi yanına yaklaşıp elinde tuttuğu fotoğrafı görünce aniden hissetikleri ve yüz ifadesi bir anda değişmişti. Donup kalırken fotoğraftaki genç yüzü görmeyeli yıllar olmuştu. "Ne-nerden buldun bunları Eston?"

8 yaşındaki Eston, hiçbir şey anlamazken annesini üzdüğünü düşündü ve kafasını yere eğdi. Annesini çok feci kızdırdığını düşünüyordu. İşte şimdi ceza alacağım diye düşündü. Küçük kız cevap veremezken annesi yatağa oturdu ve o günkü fotoğrafı çektiği an'a gitti düşünceleri. Hepsini hatırladığına şaşırıyordu. İçindeki düğümlenen bağ yutkunmasını zorlaştırmıştı.

"Anne özür dilerim lütfen ceza verme." Alaska, kızına şöyle bir baktı. Dünya güzeliydi onun için. Sarışındı ve gözleri onun aksine masmaviydi, babasına çekmişti.

"Git kahvaltını yap güzel kızım." Eston annesinin kızmasını beklerken, kızmadığını görünce sevinçle kapıdan çıkıp kahvaltı masasına gitti. Masada babası ona sarıldığında Eston daha da mutlu olmuştu.

"Annen nerede?" Babası gülen yüzüyle Estonu sandalyeye oturttu.

"Odada fotoğraf bakıyor." Babası anlamamıştı. Ne fotoğrafıydı şimdi? Diye aklından geçirdi.

Alaska fotoğrafa bakakalırken, derin bir nefes aldı. Yüzünde oluşan buruk gülümseme ile diğer fotoğraflara da baktı. O gün son gündü.

Jungkook'u canlı gördüğü son gündü.

İlk defa o gün günlük yazmıştı.

Günlüğü de fotoğrafların en altındaydı. Açıp okumakta kararsızdı. Bu fotoğrafların hatta bu kolinin buraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Normal bir koli gibi yatağın altına atmış olmalıydı. Bu eve yeni taşınmışlardı, her şey yerleşmemişti henüz. Ama bu koliye daha önce hiç bakmamıştı, görmemişti bile. Günlüğü eline alırken, okumakta karar kıldı. O günü, o anki hisleriyle ve genç ruhuyla yazmıştı. Tekrar okumak için heyecanlıydı.

Kapağını açarken el yazısını gördüğünde tekrar burukça gülümsedi. Ve tarih..

Tarih gözünde büyüdü.

10 yıl öncesiydi.

10 yıldır o yoktu.

Okumaya başladığında yere bağdaş kurdu.

05.11.2011
Throwback

Uyandığımda o hala buradaydı.

Elimin altındaki bedeninden anlamıştım. Hava iyice kararmış, odadaki ışık kapatılmıştı. Sadece camdan içeri süzülen sokak lambasının sarımtırak ışığı içeriyi aydınlatıyordu. Camlar garip bir şekilde açıktı ve dışarıdan yürüyen ayak sesleri, konuşmalar geliyordu. Saatin kaç olduğunu merak etmiştim. Kafamı yavaşça kaldırdığımda yanımda yatan Jungkook'a şöyle bir baktım. Ben onu karanlıkta izlerken aniden gözünü açmasıyla sıçramam bir oldu. "Kook?" Dedim fısıltıya karışık heyecanla.

Tell me, this is not love / KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin