SOUP

7.6K 541 76
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda, üstüme bir ağırlık çöktüğünü hemen anlamıştım. Yüzüm sıcacıktı, ve göz kapaklarım geri kapanmak için yalvarıyordu. Biraz yatakta kıpırdadığım da alnımda ki ıslak bezi fark ettim. Artık ıslak değil ateşimden olsa gerek sıcacıktı. Bu kadar fazla ateşim var mıydı?

Odamın kapısı tıklandığında evde kimin olduğunu merak ettim. İçeriye annemin vücudu süzüldüğünde şaşırmıştım. İşte olması gerekiyordu.

"Anne?" Fısıltıyla çıkan sesim boğazımın feci halde olduğunun kanıtıydı.

"Nasılsın Alaska?" Şefkatli gülümsemesiyle yanıma doğru geldi ve yatağa oturdu.

"İyiyim. Neden evdesin?" Annem, elini alnımdaki beze götürdü ve oradan aldı.

"Bunu değiştirmemiz gerek. Bekle." Yataktan kalktığında  kapıya doğru yürüdü. Hala cevabımı bekliyordum.

"Neden buradasın?" Sesim biraz yüksek çıktığında annem bana bakmak için arkasını döndü ve kaşlarını çattı.

"Çünkü alev alev yanıyorsun Alaska." Ve kapıdan çıkıp gitti. Neredeyse 3 senedir izin aldığını görmüyordum ve şimdi neden izin almıştı?

Göz kapaklarımı her birleştirdiğimde hissettiğim yanma ile gözlerimi yumdum. Uyumama rağmen yorgun hissediyordum. Burnumdan çıkan sıcak nefes iyice bunalmama neden olmuştu. Üstümdeki yorganı ayaklarımla aşağı doğru kaydırdım. Yana dönüp bacaklarımı açtım. Sadece biraz daha uyumak istiyordum.

Tekrar odamın kapısı açılırken annem elinde ki tepsiyle içeri girdi. Tepsinin üstünde bir süt ve sandviç vardı. Yatağıma doğru yaklaştı, kenara oturdu.

"Canım bir şey istemiyor."

"İlacını içmen için bir şeyler atıştır. Ben birazdan gideceğim tatlım."

Ah tabii. Yine evde yalnız kalacaktım.

Annem komodine ilacımı koyarken yatakta oturur vaziyetini aldım. Tepsiyi kucağıma bıraktı. Tekrar elini alnıma götürdü ve bir süre orada tuttu.

"Sabah seni birisi arıyordu, başta açmayacaktım ama ısrarla 3 kere çaldı." Elini çekerken gayet normal konuşuyordu.

Büyük ihtimal arayan Jade'di. Michael ve Madison'un çıktığını öğrenmiş olabilirdi.

"Kimmiş?" Ağzıma bir parça sandviç aldım ve sütümden bir yudum içtim.

"Jungkook."

Ağzımdaki yemekler nefes boruma yolculuğa çıkarken öksürmemle geri yollarını buldular ve şaşkınlıktan sanırım küçük dilimi bile yutmuştum.

"Ne?"

Annemin tepkisine baktım ama kötü bir şey görünmüyordu. Fırtına öncesi sessizlik de olabilirdi bilemiyordum.

"Jungkook'la konuştuğunuzu bilmiyordum."

Bende bilmiyordum anne.

"Evet. Şey, bir kaç kere Samatha teyze çalıştırmamı istemişti bende kıramadım o kadar da önemli değil."

"O yüzden hasta olduğunu söylediğimde buraya geliyor." Annem sinsice kafasını sallarken, ikinci bir öksürük vakasının gelmesini istemiyordum ve sakince yediğimi yuttum.

Annem hala tepki göstermiyor, sadece gülüyordu. Bu gülmeden ne anlam çıkartmalıydım bilemiyorum.

"Neyse ki benim gitmem gerek ve senin yanında birisi olsa daha iyi olur. Bu yüzden bir şey demeyeceğim, seninle kalmayı kabul etti. Birazdan gelir tatlım." Ayağa kalktı ve doğrudan bana baktı."Bu konuyu sonra konuşacağız."

Tell me, this is not love / KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin