MAMIHLAPINATAPAI

8.2K 457 94
                                    

Canım.

Canım kelimesini duyunca hissettiklerim, balıkların gözlerinde gördüğüm dehşet verici ifadeden daha samimiyetsiz geliyordu. Yani demek istediğim; Hangi can? Neyin canı? Nereden ben senin canın  oluyordum? Kimse kimsenin canı falan olmamalıydı bence. Yaşadığım şeyleri düşünürsek; Birini canından sayacak kadar bağlanmak acınası bir şeydi artık benim için.

Bir de Jackson'dan bu kelimeyi tek kaşını kaldırırken, bir şeyler biliyormuş gibi söylemesi, sanki ben hala onun için yanıp tutuşuyorum şeklinde ki bakışları, yüzünün tam orta yerindeki o güzel kıvrımlı burnuna yumruğumun yakışacağı düşüncesini aklımda dolaştırıyordu.

"Alaska, dünyada mısın?" Sesi daldığım gözlerimi ona çevirirken, yaklaşmış bana bakıyordu.

"Evet, son dediğini anlamadım sadece."

"Diyordum ki, tekrar sen ve ben eskisi gibi olmalıyız. Jungkook'u sevmediğini biliyordum, ondan çekinmene gerek yok. Ben artık yanındayım canım."

Ona sahici bir gülümseme gönderdim.

"Evet, kesinlikle! Her şeyi nasıl bilebiliyorsun?"

Dediğim şeye yüklediğim anlamı anlamamış, sadece duyduklarını duyan Jackson, bana ellerini yaklaştırdı. "Seni en iyi ben tanıyorum Alaska."

Birisi beni kurtarsın da artık bu yemekhaneden gideyim diye dua edeceğim hiç aklıma gelmezdi -ki ben dua etmezdim- ama şuan neredeyse kiliseye gidip, bunun için dua edecektim.

Sonunda kahramanım zil çaldığında etraftaki insanların bana olan bakışlarına aldırmamaya çalışarak yerimden yavaça kalktım.

"Derse gidiyorum sonra görüşürüz." Duygusuz sesimle söylediğim cümlede, Jackson için nasıl söylediğimin hiç bir önemi yoktu. Jackson gibi insanların önemsedikleri sadece 'ne söylediği' olurdu. Ve ben şuan sonra görüşürüz demekle ona filizlenmeye hazır umutlar yerleştirmiştim.

"Görüşelim." Bana gülümsedi ve ona sonunda arkamı dönmüştüm. Yanından uzaklaştığımda kapıdan çantamı alıp çıkarken duyduğum sözler, yaptığım şeylerin doğru olmadığının büyük kanıtıydı.

"Sürtük." Büyük ihtimal az önce bana, küçümseyici gözlerle bakan gözlüklü kız bunu söylemişti ama arkama bakarsam eğer, göz göze gelebilirdik ve eğer gelirsek, kendimi tutamayabilirdim.

Tıpkı şuan tutamayıp kıza döndüğüm gibi,

"Ne dedin sen?" Deyip kızın üstüne yürüdüğümde, arkama bakmayacağını sanan kız, irileştirdiği gözleriyle bana baktı. Ve doğrudan bana dönemedi. Dönememesi, dediği şeyin arkasında korkakça durmasını gösteriryordu ve ben bundan aldığım yüksek dozlu özgüven ile artık neyime güveniyorsam, tam önünde durdum.

"Sana diyorum." Düz bir sesle söylediğimde bana baktı ve kendini savunmaya hazırladı.

"Sana demedim. Arkadaşımla konuşuyorduk." Kafasını yana eğip bana bakmaya devam etti.

"Sürtük dediğini duydum, dönmeyeceğimi sandın tatlım ama süpriz! Döndüm. Şimdi bir de yüzüme söyle istersen." Diye cırladığımda etraftaki gözleri üstüme çekmiştim. Bu iyi miydi kötü müydü bilemiyordum sadece, artık kendimi tutmak falan istemiyordum.

"Bak, ne kompleksin var bilmiyorum ama sana falan demedim." Şimdi de kompleksli diyordu. Sinirlerim iyice gerilirken kolumda bir el hissettim ve yanıma gelen bir beden.

"Alaska ne yapıyorsun?" Kolumdan tutan Jungkook'u gördüğümde, ona bana karışmaması için dik bir şekilde baktım.

"Bunu ödeyeceksin. Sürtük dediğini duydum! Bundan böyle kurtulamazsın, anladın mı?"

Tell me, this is not love / KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin