STAY

6.2K 362 134
                                    

Tesadüflere inanmıyordum.

Bana göre herşeyin bir nedeni vardı. Attığım her adımım bir sebebi, bir amacı vardı. Yıllar önce tanıdığın bir insanın karşına çıkması, aranızdaki çekim kuvvetinin güçlülüğünden kaynaklanıyordu. Tesadüfen değildi yani. Zaten aradaki bağlar seni ve onu bir şekilde bir araya getirecekti. Eğer bir şeyi çok sık ve içten istersen ona ulaşabilirdin. Sadece istikrarlı bir biçimde dilemen gerekiyordu. Eğer dengeler uyuşuyorsa ve sen içindeki bağ ile onunla düşünsel bir temas kurduysan, o senin karşına çıkıyordu. Bence de tesadüf buydu. İhtiyaçlar doğrultusunda çıkan, herhangi bir şeydi. Bunu anlatmak ancak en küçük örneğiyle, birinin sana baktığını hissederek, gözünün o kişiyi bulması olabilirdi. Enejilerin birbirini çekmesiydi yani. Eğer bir gün,  yolda gidecek bir arıyorsan, her yeri dolaşıp, daha önce kimsenin gitmediği yerlere gidip, belkide manzarası en güzel yeri bulurdun. Ama başı unutmamak lazımdı. Bir ihtiyaç için o manzarası güzel yeri bulmuştuk. Bunu anlatmak yetmezdi ki, yaşamak ve anlamak gerekiyordu. Ama şuan karşımda duran Madison'a bakarken, neden enerjimin bu kızı çektiğini düşünüyordum. Gerçi daha çok o benim aurama zorla girmiş gibiydi.

"Madison?" Dediğimde aniden masamdan kalktı ve ellerini nereye koyacağını bilemedi. Saçları önüne gelirken elinde bir adet kalem gördüm. "Napıyorsun burada? Hemde ben yokken?"

"Kapa çeneni yoksa aşağıda kim varsa söylerim onun burada olduğunu." Biçimli tırnaklarını Jungkook'a püskürttü. "Küçük bir işim vardı. Hallettim. Senin kokuşmuş odanda gözüm yok." Ona inanamaz gözlerle bakarken, hem suçlu hemde güçlü olduğunu düşündüm. Gerimde duran Jungkook bir adım öne attı. "Ooh kookie demek yaşıyorsun çok sevindim. Bir ara tekrar buluşalım olur mu?" Yüzü tekrar bana döndü. "Bu arada merak etme aşağıya söylemeyeceğim senin iğrenç yüzünü görmek istemiyorum. Bana bağrırken domuza benziyorsun." Gözlerimi bir değil birden fazla kırparken diyecek bir şey bulamamıştım. Bu sözleri sarfederken sesi gayet normal çıkıyordu hatta komik bir şey anlatıyormuş gibiydi. Kapıdan çıkıp gittiğinde, yanımda dikilen Jungkook'a döndüm. Gözlerim, gözlerimizin buluşmasını beklerken onu inceledim. Ardından bana döndü.

"Ne? Yalan söylüyor. Yani okulda bir kere yanına gittim ama gözünü korkutmak içindi. İnanmıyorsun ona değil mi?"

Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda bana bakmaya devam etti. Nedense bunu söylediğinde ona direk inanmıştım. İnanmak istiyordum. Sorun çıkarmadım. Sadece montumu çıkartıp artık sünger olmuş eldivenlerimi kaloriforun üstüne yerleştirdim. Jungkook'unkileri de alırken ellerini ısınmak ister gibi birbirine sürttü ve yatağıma oturdu. Üstünde siyah gömleğiyle birleşmiş süt tenindeki boynuna baktım. Kollarını kıvırdığı için damarlar belli oluyor ve harita edasıyla avucuna süzülüyordu. Ona bakarken kafası bana döndü. Güzel burnu kızarmış, gözleri daha irileşmiş kırmızı dudaklarıyla buluştum. Hepsine teker teker bakarken Jungkook yutkundu ve  bakmaya devam etti.

"Sorun yok değil mi?" Dediğinde hayır anlamında kafa salladım.

"Sesimi duyarlar mı?" kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Odan güzelmiş." Yerinden kalktı ve biraz bakındı. Sırtı önüme geldiğinde, kasılan her bir yeri, her bir hareketi izledim. Odamı neden ilk defa görmüş gibi davranıyordu anlamamıştım ama durup bana döndü.  "Ama bir şey eksik." Derken yaklaşarak önümde durdu. Elini alttan bana uzattığında, eline bakmak için kafamı önüme eğdim. Elinde iki resim vardı. Gözlerim yavaşça büyürken bir anda gülümsemem kulaklarıma varmıştı. Fotoğraflardan birinde ikimiz vardık. Ben omzunda uyuyordum ve sanırım orası...bizim evdi. Benim hasta olduğum günkü pijamalarım vardı. Omzunda tam bir malak gibi uyuyordum ve o da gülüyordu. Diğer fotoğraf ise ben serviste uyurkendi. Fotoğrafı biraz daha incelerken gözlerime inanamadım. Bu halim ortaokul halimdi. Beyaz gömlek ve etekten anlaşılıyordu. İğrenç kısa saçlarım ile koltukta uyuya kalmıştım. Yine Jungkook vardı kenarda ve bu sefer deli gibi gülen ifade yerine daha naif duran bir ifade vardı. Ellerini tutarak fotoğraflara baktım. "Kook, bunu ne zaman çektin?" Kafamı kaldırıp ona baktığımda güzel gözleri sevinçle açılmış bana bakıyordu.

Tell me, this is not love / KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin