Multimedya: Sense & Sem
(elle fanning & asa butterfield)
Bu arada kolajlar nasıl oluyor? Kendim yapiyorum da 🙈😏🤗~~~~~~~~~
Etrafa bakındım. Ama kimse yoktu. Ruhtan eser yoktu. Onun kaybolduğu koridora girdik. Kimse bizi görmemişti. Uzun bir koridordu. Sonuna kadar hiç kapı yoktu.
Sessizce etrafa bakarak
“Diana!” diye sesleniyordum. Ama bana yanıt gelmedi. Belki de bu yaptığım delilikti ama yine de ben nedense o gördüğümün Diana olduğunu düşünmekten başka bir şey yapamıyordum. Koridorun sonuna gelince bir kapı karşımızda duruyordu.
Sense somurtarak
“Bu kapı kilitli.”
“Bu kötü oldu. Kapıyı kıramayız. Eğer orada aradığımız şey çıkmazsa suçlu durumuna da düşebiliriz.” Suratım fazlasıyla asılmıştı.
“Peki nasıl gireceğiz?”
“Ben biliyorum.” Gülümsedim ve kolumu tutmasını işaret ettim. Tutar tutmaz içeri girdik. Kapının hemen diğer tarafındaydık. İçerisi zifiri karanlıktı. Merdivenleri inmeye başlayınca Sense beni durdurdu ve
“Sen karanlıkta görüyor olabilirsin ama ben göremiyorum.”
Cebimden telefonu çıkarttım. Fenerini yakıp ona verdim. Merdivenleri tekrar inmeye başladık. İki kat kadar mesafe indikten sonra merdivenler sona erdi. Biraz daha geniş bir alandaydık. Ama sonunda tekrar bir kapının önüne geldik. Bu kilitli değildi. Kapıyı açmadan önce Sense korkuyla iç çekti. Korkuyordu ama inat etmekte üstüne yoktu. Kapının kolunu çevirdim. O sessizliğin arasında kapının çıt sesi duyuldu. İçerisi de bu bölüm kadar karanlıktı. Topuklularımızın sesini azaltarak içeri girdik. İçeride tek ışık kaynağı bıyık yuvarlak fanus içindeki suydu. Bu su her ne bilmiyorum ama etrafını aydınlatmaya yetiyordu. Biraz yaklaşınca içlerinde tuhaf yaratıkların baygın baygın yattığını fark ettik. Biraz korkmamıza sebep olsa da ilerlemeye devam ettik.
Sense
“Sence bunlar ne?”
“Ne bilmiyorum ama Jason’un öğrenmemizden memnun olmayacağına eminim.”
“Bana da öyle geliyor.”
O anda tam karşımda ruh belirdi. Sense korktu. Bana bakarak
“Yine düşüncelerinde gördüm. O burada mı? Emin misin?”
“Şuanda tam karşımda kımıldamadan duruyor.”
“Neden hareket etmiyor peki?”
“Bunun sebebini bende bilmiyorum. Ama sonunu iyi biliyorum.”
Ve beklediğim gibi oldu. Yine birden harekete geçip üzerime koşmaya başladı. Bu sefer kaçmak yerine ona bağırdım.
“Dur!” tam burnumun dibinde durdu. Yüzünü göremiyordum. Bana baktığına emindim. Şuanda o kadar korkuyordum ki bunu kimse anlayamazdı. Onunla bas edebilmemin bir yolu yok. Ve eğer gecen seferki gibi içimden geçerse yaşayacağımdan da pek emin değilim.
Nefes aldım. Titrek sesle ona bakarak konuştum.
“Diana... Sen Diana’sın değil mi?” yutkundum. Bana bakmaya devam etti. Ardından o korkunç parmakları olan elini yüzüme yaklaştırdı. Elleriyle yüzümü kavradı. Beni kendine yaklaştırdı. Bir an beni öpeceğini bile düşündüm. Fazla yakındı ve nefes almaya bile korkuyordum. Birden konuştu.
“Sen beni nereden tanıyorsun?” sesi korkunç çıkıyordu. Kin duysa bu sesten irkilirdi.
“Senin eğitildiğin laboratuvarda eğitmenlik yapıyorum.”
“Burada ne arıyorsun?”
“Seni bulmaya geldik.”
“Neden?”
“Neden vücudundan ayrısın öğrenmek istiyoruz? Neden?”
“Bilmiyorum. Dönemiyorum. Bu yüzden senden yardım istiyorum.”
“Beni neden seçtin?”
“Senden bir ışık geliyordu. Beni göre bildiğini fark ettim. Bana yardım et. Kurtar beni!”
“Nasıl yapacağımı bilmiyorum ki? Peki beni diğer çağıranlar kimdi?”
“Onlar kötü ruhlar. Seni öldürmek için kendilerine çekmeye çalışıyorlar. Onları dinlememelisin.”
“Peki öncelikle buradan çıkmamız gerekmez mi? Hadi seni vücuduna geri götürelim. Bir yolunu bulup seni uyandırmalıyız.”
“Yapamayız. Oraya gelemiyorum. Burada tutsağım.”
“Neden?”
“Buranın sahibi beni burada tutuyor.”
“Ama metroya gelmiştin.”
“Senin yanına arada gelebiliyorum. Rüyalarında geldim. Ama konuşamıyordum. Anlatmaya çalıştım. Jason’un kokusu sana hissettirdim. Ama anlamadın.”
“Aslında Jason’un kokusu bana tanıdık geldi. Ama nereden tanıdık geldiğini bir türlü bulamadım. Peki o seni nasıl burada tutuyor.”
“Büyüyle! “Büyüyle! Benim yaşam taşım onda ve o taş sayesinde beni buraya kilitledi. Onu almalısınız.”
“Peki seni neden buraya kilitledi?”
O anda korkuyla geriye çekildi. Ellerini yüzümden çekti. Neyden korkmuştu? Etrafına bakındı. Ve ellerini tekrar yüzüme yapıştırdı.
“Onlar burada. Gitmelisiniz!”
“Kimler burada?”
“Kötü ruhlar! Sizi bulmadan gitmelisiniz.”
O anda başımdan kaynar sular döküldü. Diana beni o hale sokabildiyse o kötü ruhlar öldürene kadar durmayacaktı. Diana birden ortadan kayboldu.
Sense
“Lily neler oluyor?”
“Buradan çıkmazsak sonumuz olacak.”
Koşmaya başladık. Merdivene gelince yukarıda bir iki adam bekliyordu. Karanlıktaysa karanlık bulut yığınları üzerimize geliyordu.
Sense
“Şimdi bizi buradan ışınlasan mükemmel olurdu.”
Bana tutundu. Denedim ama olmuyordu. Bir türlü işe yaramıyordu. Hatta diğer güçlerimde bir işe yaramıyordu. Sense gözlerimden her şeyi anlamıştı.
Sense
“Pekala simdi ne yapacağız?”
“İnan bende bilmiyorum. Ama tek umudumuz kapıdakileri aşmak.”
“Şu duman yığını ne peki?”
“Kötü ruhlar! Şimdi merdivenleri çıkıyoruz tek kurtuluşumuz orası.”
Merdivenleri hızlı çıkıyorduk. İki adam yolu kapattılar. Ben vampir dişlerimi göstermiştim bile. Onlara sinirle bakıyordum. Üzerlerine atıldım. Beni duvara yapıştırdı. Sense bakarak
“Ben onları oyalarken sen git. Diğerlerini uyarman lazım.”
Ağlamaklı bir halde kafasını salladı. O geride dururken ben onların üzerine tekrar atıldım. Birini duvara fırlattım. Diğerinin ise dikkatini üzerime çektim. Sense koşarak merdivenleri çıktı. Önceden kilitli şuanda açık olan kapıdan çıkışını izledim. Adam beni merdivenden aşağıya fırlattı. Bunlar her neyse vampir olmadıkları kesindi. Ama normal insan olmadıklarına da emindim. Merdivenlerin sonuna ulaşınca hemen yerden kalktım. Diğer adamda yerden kalkmıştı. Üzerime doğru geliyorlardı. Diğer tarafa döndüm. Duman birikintisi ortadan kaybolmuştu. Bu tarafa geri dönünce birden boğazıma bir şey yapıştı. Duman birikintisi birden Diana gibi bir görüntüye kavuştu. Ama onun gibi beyaz yerine siyah bir elbisesi vardı. Yüzünü görebiliyordum. İğrençti. Ürkütücüydü.
Ellerini boğazımdan çekmiyordu. Ve ayaklarımı yerden kesti. Havadaydım artık. Çırpınıyordum fakat ellerinden kurtulamıyordum. Bir vampirin boğulması en saçma olaylardan biriydi ama şuanda nefes alamıyordum. Birden beni o yükseklikten duvara fırlattı. Duvara çarpıp yere yığıldım. Öksürmeden duramıyordum. Boğazımı sıkarken bir kaç kemiğimin kırıldığına emindim. Çıt seslerini duymuştum. Dengemi sağlayamıyordum ama yine de ayağa kalktım. Kımıldamadan bana bakıyordu. Bende o karanlığa doğru yeniden koşmaya başladım. Hiç bir gücümü kullanamıyordum. Elimde vampir gücü olarak hızlı koşmaktan başka bir şey kalmamıştı. Ama sonunda beni yakaladı ve içimden geçti. Yine sırtımdan vurulmuş gibi yere yığıldım. Ne ellerimi ne ayaklarımı hareket ettiremiyordum. Vücudum kaskatı kesilmiş şekilde yerde yatıyordu. Kımıldayamıyordum. Burnumdan akan kanın sıcaklığını dudaklarıma ulaştığında hissettim. Vücudum yanıyordu. Ve gözlerim kapanıyordu. Şuanda Diana’dan daha çok yardıma ihtiyacım vardı. Ama bağıramıyordum. Bu benim sonumdu. Belki tekrar uyanamayacaktım.
Ve gözlerim karanlığa kapandı.
==================
Luke anlatır.
Jason’u oyalama işi fazlasıyla kolay gidiyordu. Bu kadar kolaylık biraz fazlaydı. İçimde tuhaf bir his vardı. O sırada Telefonuma mesaj geldi. Masanın altından telefonu açtım. Mesaj Lily ’dendi.
《Hemen oradan çıkın. Başımız büyük bir dertte!》
O anda telefonu hızla kapattım ve Jason’a gülümseyerek
“Sanırım bizim gitmemiz gerek! Enstitüde bir kaç sorun yaşanmışta onlarla ilgilenmeliyiz.”
Jason ellerini masada birleştirdi. Meraklı görünüyordu.
“Enstitü mu dedin? Hangi enstitü bu?”
“Üniversitede... yani orada Lily ve ben yardım amaçlı çalışıyoruz. Alec’i ararken boş durmak ta istemedik.”
“Anlıyorum. Çok iyi niyetlisiniz. Sizi tebrik ederim. Ben sıkılırdım herhalde. İki işi birden yürütmek zor gelirdi.”
“Neyse biz kalkalım artık!” Jason sandalyesine yaslandı ve bize gülümsedi.
“Kızları bekleseydiniz. Daha dönemdiler. Gideli de baya oluyor.”
“Sanırım Sense çok kötü oldu. Bu yüzden geri dönmediler.”
“Neyse ben sizi tutmayayım o zaman!”
Mat ve ben ayağa kalktık. Bay Jason el sıkıştıktan sonra odadan hızla çıktık. Zemin kata ulaşınca Sense bizi karşıladı.
Bana bakarken nefes nefeseydi.
“Lily tehlikede çıkamadı. Beni korumak için orada kaldı. Onu kurtarmalısınız acele edin.”
Mat ve benim göz göze gelmemizle Sense’in gösterdiği yöne koşmamız bir oldu. Üçümüz tekrar o yöne koştuk. Koridorun sonundaki açık kapıya gelince yavaşladık. Merdivenlerden aşağıya indik. Karanlıkta ben önde diğerleri arkamda ilerliyorduk. Ve sonunda tam karşımızda yerde hareketsiz yatan Lily ve iki adamı gördük. Bizi fark ettiklerinde bize tuhaf tuhaf baktılar. Ve hemen ardından üzerimize saldırdılar. Onlarla baş etmek zordu. Fazla güçlülerdi. Bir yumrukla yere devirebiliyorlardı. O sırada Lily’i fark ettim. Bir şekilde hareketsiz bedeni havalandı. Havada asılı duruyordu. Bu nasıl oluyordu bilmiyorum ama kesinlikle bunu yapan kendisi değildi. Adamalar bizi durdurmayı başarmışlardı. Kollarımızı arkadan tutuyorlardı. O sırada merdivenden biri daha aşağıya indi. Karanlıkta olsa yüzünü seçmek benim için zor değildi. Fazlasıyla kusursuz takım elbisesi ve ben buradayım diyecek kadar parlak olan ayakkabılarıyla bu Jason ’du. Bana doğru yaklaştı.
“Luke sana hiç yakıştıramadım. Fazlasıyla hayat yaşamana rağmen yalan söylemenin ayıp olduğunu öğrenememişsin.”
“Ne yaptın ona?” Ona bağırmaktan başka bir şey yapamıyordu. Elim kolum bağlıydı. Şuanda yapabilseydim yüzünün ortasına direk bir yumruk indirirdim.
“Bak bir terbiye kuralı daha yüksek sesle konuşmak ayıptır. Sana karşı kibar konuşuluyorsa özellikle.”
“Sana bir soru sordum.”
“O ölmüşte olabilir. Ölmek üzere de olabilir. Ruhlar yaptı ben yapmadım. Ama o bunu hak etti. Buraya girmek yapacağı en büyük hata oldu. Zaten sizin sonunuz da onun ki gibi olacak. Buradan çıkışınız yok artık.”
Mat bağırıyordu.
“Bırak gidelim. Kızı ölmeden kurtarma şansımız varsa deneyelim.”
“Buna izin verebileceğimi sanmıyorum.”
Ben söze girdim.
“Ruhlarla iş birliğimi yapıyorsun.”
“Pek sayılmaz. Tehdit diyelim. Onları elimde tutmak için bazı kozlarım var. Emirlerime uymak zorundalar. Ve o şirin bir o kadarda güzel kız arkadaşının şirketime girdiğinden beri ne planlar peşinde olduğunun farkındaydım. Keşke benim farkında olduğumu bilseydi. Hayatı burada son bulmazdı. Onu özleyeceksin ama merak etme belki senide onun yanına gönderirim. Belki de hiç özletmem sana onu.”
Mat onu tutan adamdan kurtulmuş ve Jason’a bir yumruk indirmişti. Jason geri sendelese de çok sakin bir şekilde geri eski yerine geldi. Dudağının kanayan yerini cebinden çıkarttığı mendille sildi. Mat ise tekrar o adamın eline düşmüştü.
“Ama biliyor musun? Kız arkadaşın benim sevgilim olsa sanırım daha mutlu olurdu. Onu senden daha çok sevebilirdim. Hoş kızdı özleyeceğim sanırım.”
Derin bir iç çekti. Ve devam etti.
“Alec beni bu hale getirdi. Ondan tek istediğin beni vampire dönüştürmesiydi. Ama yok neymiş ‘Vampire dönüştüremez’ miş. İlkler buna izin vermiyormuş. Siz vampirleri de hiç anlamıyorum. Halinizden memnun olmuyorsunuz. Dünyanın en güçlü varlıklarısınız ama insan olmak istiyorsunuz. Birde bana sorun. Dünyanın hakimi olacak güç elimde olacak ve ben insan olmak isteyeceğim. Her neyse istediklerimi yapamadığı için anlaşamadık ve yollarımızı ayırmıştık. Fakat salak arkadaşın yine de benim yaptıklarıma burnunu sokuyordu. Ben kendi askerlerimi oluşturmakla meşguldüm. Ama o engel olmaya çalıştı. Mutasyonlarım zaten elimden kaçınca tekrar bir o kadar masrafa soktular.”
Sense ürkek bir sesle söze girdi.
“Bizi bu hale getiren sen miydin?”
Jason bu sefer de ona dönmüştü.
“Evet tatlım. Size o güzelim güçleri bahşeden bendim. Ama bakıyorum da sende nankörlük ediyorsun. Durumundan memnunmuşsun gibi bir halin yok. Oysaki ne kadar mükemmel bir gücünün olduğunun farkında bile değilsin.”
Mat yine biraz yüksek bir sesle
“Diana yı bu hale getiren ve Alec’in ortadan kaybolma sebebi sen miydin?”
“Diana’yı bu hale getiren bendim doğru ama Alec’in yerini gerçekten bilmiyorum.”
Aklıma o anda bize Alec’in diye gösterdiği eşyalar geldi.
“O eşyalardan neden Alec’e ulaşamadık? Nerede saklıyorsun da bulamıyoruz onu?”
Şimdi kahkahalarla gülüyordu. O sırada birden yüksek bir çıt sesi ve bir kaç kişi ortada belirdi. Bunlar Sem, Ray ve Vel’di. Ray kaybolup Jason’un arkasından belirdi ve onu yere devirdi. O yerde kıvranırken ben ve Mat adamlarının elinden kurtulup onları etkisiz hale getirmeye çalışıyorduk. Mat dövüşmesinin arasından diğerlerine bakarak
“Sizin burada ne işiniz var?”
Sem
“Yardımımıza ihtiyacınız olacağını düşündük ve geldik.”
Benimle dövüşen adamı duvara fırlattım. Sersemlemişti. Üzerine atıldım ve boynunu kopardım. Sense’ide kurtarmayı başarmışlardı.
Sense bağırarak Lily’e bakıyordu.
“Onu tutan şeyleri görebiliyorum.”
Eline aldığı masada duran sopalardan biriyle ruhlara saldırdı. İşe yaramış gibi duruyordu. Lily’i bırakmak zorunda kaldılar. Ben se o anda bu kadar kişiyi tehlikeye atmanın anlamının olmadığını düşünerek kalabalıkta Ray’ı aradım.
“Ray!”
Bana baktı. “Efendim?”
“Sanırım bizi buradan götürmelisin!”
“Ama çok kalabalık bu kadar kişide ve bu kadar uzak mesafede hiç denemedim.”
Mat bağırarak
“Sanırım denemelisin!”
Lily’nin hareketsiz bedenini kucağıma aldım ve Diğerleri gibi Ray’a tutunmak için ona doğru ilerledim. Ray hepimiz toplanınca bizi götürmeyi denedi ama beceremedi.
Mat
“Hadi ama Ray şuanda bunu yapmanın tam zamanı.”
O sırada Merdivenden aşağıya inenlerin ayak sesleri artmıştı.
Ve birden ortadan kaybolduk. Işınlanma sonucunda bir binanın terasındaydık. En azından hepimizi oradan çıkarta bilmişti. Ama anlaşılan kendini fazla yormuştu. Dengesini sağlayamayıp yere düştü. Başına toplandılar.
Bense Lily’i kucağımdan indirdim ve ellerimle yüzünü tutarak umutsuzca ona seslendim. Ama ne bana cevap veriyor ne de yaşadığına dair bir belirti gösteriyordu. Sanki kalbime bir bıçak saplamışçasına canımın yandığını hissediyordum. Konuşmayı unutmuş gibiydim. Ne yapacağım da bilmiyordum.
Mat yanıma geldi. Lily’nin baş ucuna oturdu ve
“Burada zaman kaybedemeyiz.” Lily’nin bileğini tuttu. “Ama sıcacık. Bir vampirin bir insan sıcaklığında olması normal mi?”
“O aynı zamanda bir büyücü olduğundan biraz farklılıklar taşıyor.”
“Her neyse bu yaşadığı anlamına geliyor değil mi? Çünkü vücudu normal sıcaklıkta.”
Ona bilmediğimi işaret ettim.
Vel yanımıza geldi ve
“Burada oyalanmayı kesin. Kızın yaşayacağı varsa bile yaşamayacak. Onu biran önce enstitüye götürmeliyiz. Biran önce yola koyulmalıyız.”
Ve onu tekrar yerden kaldırdım. Enstitüye doğru yola koyulduk.~~~~~~~~~~
Telafi ettim. Baya uzun bir bölüm oldu. Yazarken baya heyecanlandım. Şahsen brn bu bölümün baya iyi olduğunu düşünüyorum.
Hadi bakalım sizde şöyle uzun uzun yorumlar yazın 💪😁🤗🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir VAMPIRE Aşık Olmak 2!
VampirosKaranlığın içinde karanlık... Gecenin içinde gölge... Beni bitiren korku..! Karanlığın sonunda aydınlık... Güneşin ardında yine gölge... Ve hala beni bitiren korku..!