Ertesi gün yeni bir güne yeni bir mutasyon aramak için çıkmıştık. Bu ise bizim bulunduğumuz şehrin içindeydi. Garipti. Neden mi? Çünkü burada kaldığımız surece bu kadar sıklıkla mutasyon bulunmamıştı. Dün bir bu gün iki. Cidden tuhaftı. Lider vampire gelince konuşturamıyorduk.
Odamın kapısı hızla açıldı. Luke odama girdi.
“Sana kötü bir haberim var. Şu vampir. Kendi kanını içerek kendini öldürdü.”
“Ne?”
Beraber koridorda yürürken ona bakarak
“Luke anlamıyorum. O daha dün kendini kurtarmak için yollar arıyordu. Bu çok saçma. Bizim onu öldüremeyeceğimizi biliyordu. Bu yüzden rahattı. Neden bu gün kendi kendini zehirledi ki?”
“Emin ol bende merak ediyorum. Bu gün ki görevinizde bende sizinle geleceğim.”
“Senin Alec’i araştırman gerekmiyor mu?”
“Gerekiyor. Ama sen daha önemlisin. Yani seninle beni günlerdir ayrı tutuyorlar. Seni koruyabilmek için yanında olmalıyım.”
Durdum.
“Luke alış artık ben eski Lily değilim. Kendimi koruyabilirim. Lütfen biraz da kendini düşün.”
“Senin ne kadar deli olduğunu biliyorum. Beni kurtarmak için kendi hayatının önemini bir saniyeliğine bile düşünmedin.”
“Bunu bir daha söyleme. Yine olsa aynı şeyi yapardım.”
“Seninle anlaşamayacağımız bir konu işte.”
“Pekala hadi gidelim.”
Odadan çıktık. Harita odasına gittiğimiz de Agata ve Diana oradaydı. Mat ise bizden sonra girmişti.
Agata
“Bu biraz tuhaf ama yeni mutasyon buraya fazla uzak değil. Lily ekibini hazırla gidiyorsunuz.”
Pek konuşmadan odadan çıkmak için kapıya yönelmiştik ki Agata sesi net bir tonda
“Luke nereye gidiyorsun?”
Luke
“Mutasyon avında yardım edeceğim.”
“Hayır burada kalıyorsun Jason tehlikesi hala bariz ortada. Ve Jason’u gizlice izleme görevi hala sende.”
Ben araya girerek
“Bak Agata biz senin çalışanların değiliz. Sana yardıma geldik. Bize emretmeyi kes artık. Luke ...!”
O sırada Luke elimi tuttu. Susmamı istediği belliydi.
Luke
“Pekala Agata istediğin gibi olsun.” Odandan hep beraber çıktık.
Luke’a sinirlenerek
“Neden susuyorsun ki?”
“Buranın patronu o. Alec’i bulana kadar katlanmak zorundayız.”
Mat hiçbir şey söylemeden yanımızdan uzaklaşıyordu ki arkasından seslendim.
“Mat nereye gidiyorsun?”
Mat dalgın bir şekilde bize bakarak
“Gidip çocukları toplasam iyi olur. Sizinle çıkışta buluşuruz.”
Ve yanımızdan uzaklaştı. Diana’ya döndüm ve
“Neden bu kadar dalgın?”
Diana biraz umursamaz biraz ise üzgün bir tavırla
“Bilmiyorum. Sabahtan beri böyle! Hadi çıkışa doğru gidelim.”
Luke ve benim koluma girdi. Luke kolunu çekti. Bana bakarak
“Lily! Ben gidip odada bir defterim var onu almalıyım siz gidin.”
Ben mi tuhaftım etrafımdaki herkes de bir tuhaflık mı vardı? Luke’a sarıldım. Onu öptükten sonra geriye çekildim. Ama Luke’ta da bir tuhaflık vardı. Ben ona sarılmama rağmen bana sarılmamıştı ve biran önce uzaklaşmak ister gibiydi. Yalancıktan bir gülümseme takındı. Sadece ben oradaymışım gibi bana baktı ve gitti.
Diana fazla rahat bir kız mıydı bana mı öyle geliyordu? Mat’ın gidişini de pek umursamamıştı. Belki de benim abartmalarımdan biriydi.
Yeni görevimiz için yola çıkmıştık. Bize verilen araçla kısa sürede ulaşmamız gereken noktasındaydık.
Tenha bir sokaktı. Evlerin kullanıldığınızda pek sanmıyordum. Gece yarısı olmuştu. Etraf karanlıktı. Flex
“Korkuyorum.”
Mat
“Korkma biz yanındayız.”
Haritaya baktım.
“Şuradaki villadan geliyor sinyal!”
Sem
“Biliyor musunuz o gün izlediğim bir korku filmlerinde de böyle karanlıkta bir villaya giriliyordu. Sonu pek iyi olmuyordu. Bence bu işi zirvede bırakıp dönelim.”
Vel
“Saçmalama Sem!”
Hep beraber içeriye girdik. Bir saray kadar büyük eski bir evdi.
Diana
“Bu şekilde bulamayız. Dağılmalıyız.”
Vel
“Pekala Sem benimle gel. Biz üst katı arıyoruz.”
Sem ve Vel uzaklaştılar.
Ray
“Pekala bu gibi durumlarda Sense en iyisi!”
Diana
“Neden?”
“Böyle korkutucu anlarda en serin kanlı olan o!”
Sense ve ikisi de uzaklaştı. Diana
“Pekala biz nasıl ayrılacağız.”
Flex
“Diana beni kabul ediyorsan seninle gelebilirim.”
Diana biraz bozulmuş bir şekilde
“Ben Lily ile gitmeyi düşünüyordum.”
Mat
“Pekala Flex ve Diana siz bu katı alın. Keen ve Lily sizde benimle bodrum kata geliyorsunuz.”
Ben
“Ama ...!” sözüm ikinci kez kesilmişti. Mat beni hiç dinelemeden merdivenleri inmeye başlamıştı. Keen ise onu takip ediyordu. Bir anlığına Diana’yla göz göze geldim. Gözlerinde öfke vardı. Bende Diana’ya bakarak
“Flex’e dikkat et!”
“Tabi canım sen merak etme.”
Bende arkalarından indim.
Bodrumu tamamen aramıştık. Ama hiç kimse yoktu. Derin bir sessizlik hakimdi. Rüzgârın girdiği boşluklardan sesler çıkıyordu. Korku filmlerini aratmayan bir karanlık hakimdi. O sırada bir üst kattan çığlık sesi duyuldu. Hepimiz o yöne yöneldik. Ben daha hızlı olduğumdan diğerlerinden önce sesin geldiği yöne koştum. Ortam sessizdi. Diana bir şeyin başında kımıldamadan bekliyordu. Yaklaşınca onun Flex olduğunu fark ettim. Koşarak başının ucuna oturdum.
“Flex aç gözlerini! Flex buradayım kendine gel!” O sırada diğerleri de geldi. Diana ya bakarak
“Ne oldu ona?”
Diana birden endişeli görünerek
“Bilmiyorum. Arkamdan geliyordu. Döndüğümde yerdeydi.”
Mat Diana’ya bağırarak
“Ne demek arkamdan geliyordu? Nasıl dikkat etmezsin? Sana emanet ettik biz onu?”
Herkes şoktaydı. Ellerimin arasında hareketsiz yatıyordu. Kalbini dinledim. Kalbi atmıyordu. Ellerim ve aynı zamanda sesim titreyerek
“Mat!”
Mat yanıma oturdu. Konuşmaya devam ettim.
“Kalbi atmıyor.”
Sense bağırarak
“Acele edelim onu enstitüye götürmeliyiz.” Mat direk kucağına aldı. O evden çıktık.
Kısa sürede enstitüye ulaşmıştık. Doktor onu kontrol ettikten sonra
“Ölmek üzere onu mucizeden başka bir şey kurtarmaz. Kendinizi kötü duruma hazırlayın.”
Doktor odadan çıkacağı sırada önünü kestim ve “Onu büyüyle kurtarabilir miyim?”
Biraz düşündü. Tedirgin bir şekilde
“Bu mümkün 700 yıldır yaşıyorum. Ve bunu yapan bir büyücüyle tanıştım.”
“İşe yaradı değil mi?”
“Yaradı. Ama güçlerini tamamen kaybetti.”
“Başka yolumuz yok ki!”
“Sen bir melezsin. Bu senin tüm gücünü kaybetmene sebep olabilir. Vampir de olmaya bilirsin.”
“Bu bana bir kez daha oldu. Normal bir insana dönüşmüştüm.”
“Bu biraz daha farklı. Artık bir daha güçlerine kavuşamayabilirsin. Onu öldüren normal bir şey değil. Güçlerini bunun için harcasan bile uyanamama ihtimali yüksek. Durumu çok kötü.”
Ben kararımı vermiştim. Doktorla daha fazla konuşmadan Flex’in yatağına yöneldim.
Mat bileğimden tuttu ve beni yataktan uzaklaştırdı.
“Bunu yapma.”
Elimi sertçe çektim. “Uyanmasını istemiyor musun?”
Mat mahcup görünüyordu.
“Emin ol uyanmasını herkesten çok istiyorum. Ama bunu yapmanı senden isteyemem.”
“Sen istemiyorsun ben kendim yapıyorum.”
Onu kenara ittim. Flex’e yaklaştım. Elimi kalbinin üstüne getirdim. Ve tüm hissimle enerjimi ona aktarıyordum. Vücudumun direncinin azaldığının farkındaydım. Gücümü tamamen yitirdim ve yere yığıldım.
Mat bana yardım etti. Koltuğa oturdum. Doktor tekrar muayene etti. Bize döndü. Gözlerim yarı açık doktoru dinlemeye çalışıyordum.
“Kalbi atıyor. Ama hala uyanacak durumda değil. Artık tek yapacağımız şey beklemek. Seni uyardım. Gücünü tamamen kaybettin ama o hala uyanmadı.”
“Hayır doktor...” nefesim kesilir gibi oldu. “Onun kalbinin tekrar artmasını sağladım. Ve o güçlü bir çocuk kesinlikle uyanacak.”
Mat hala mahcup görünüyordu.
“Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Onun hayatını kurtardın.
Ve bilincimi kaybediyordum. Ama uyanık kalmam gerekiyordu. O sırada Luke odaya girdi. Beni görünce yanıma koştu ayağa kalktım ve kollarına yığıldım.
Uzun bir karanlığın ardından gözlerimi odaya vuran loş ışıkla açtım. Biraz daha kendime gelince koluma takılı serumu fark ettim.
Odamdaydım. Yatağımda doğruldum. Kolumdaki serumu çıkarttım. Yataktan kalktım. Biraz başım döndü ama gayet iyiydim. O sırada dolaba yaslanmış duran Luke’u fark ettim.
“İyi değilsin. O yatağa geri gir!”
“Flex’i görmeliyim.”
Sesi yükselmişti. “Lily yeter artık bir dur.”
“Hayır! O benim yüzümden bu halde!”
Yanıma geldi. Beni kucakladı. Yatağa yatırdı.
“Kendini suçlamayı keser misin? Seni bu konuda asla affetmeyeceğim.”
“Luke, iyi mi o?”
“Hala aynı.” Derin bir iç çekti. “Ne yapmaya çalışıyorsun? Ya yine ölme tehlikesiyle karşı karşıya olsaydın.”
“Ama iyiyim.”
“Değilsin. Fazlasıyla güçsüzsün.”
Yataktan tekrar kalkmaya çalışınca tekrar beni yatırdı ve yanıma yattı.
“Tamamen iyileşene kadar kalkmana izin vermeyeceğim.”
O şekilde hiç kımıldamadan yanımda yatıyordu. Nefesini boynumda hissediyordum. Ona döndüm ve sarıldım.
“Luke bana sinirlenme. Sen hep yanımda olduğun için ben hiç bir şeyden korkmuyorum. Ama o çocuğun tek umudu bendim.”
“Senin kadar iyi olmayı başaramadım hiç.”
Ona sarıldım. O da bana sarıldı. Derin bir iç çekip
“Sana bir şey anlatmam gerek.”
Ona baktım. Anlatıp anlatmama arasında gelip gitti.
“Neyse ya boş ver. Şimdi hiç bir önemi yok bunun. Ama şunu bilmeni istiyorum ki seni çok seviyorum.”
“Bende seni!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir VAMPIRE Aşık Olmak 2!
VampirKaranlığın içinde karanlık... Gecenin içinde gölge... Beni bitiren korku..! Karanlığın sonunda aydınlık... Güneşin ardında yine gölge... Ve hala beni bitiren korku..!