Multi medya: Mat
(Nick Robinson)
Ben bu çocuga bayılıyorum yaa. 😍😍 cidden çok tatlı. Yani gerçek hayatta tanışmak istediğim bir insan kendisi. Son filmini izleyen varsa bilir orada çok tatlı 😍😍~~~~~~~~~
Bir günün daha sonu gelmişti. Ve bu gün benim için cidden de hiç güzel bir gün değildi. Odama doğru ilerlerken Prof. Agata’nın beni beklediğini fark ettim. Bana bakarak
“Sonunda geldin!”
“Şey ben...”
“Keen anlattı. Çocuklarla anlaşamamışsın. Bak sana bir sır vereyim mi? Ne kadar bir eğitmen olarak onlara görünmen iyi olsan da sen onlarla yaşıtsın. Yani kendin gibi davran. Onlar gibi olduğunu onlara göstermeye çalış. Onlar kendi yaşlarında birinin kendilerine emir yağdırmasını istemiyorlar. Eğitmen yerine arkadaş olmaya çalış. Bu kadar olgun olmana gerek yok. Kendin gibi ol yeter.”
“İyi bir tavsiye olabilir.”
Yürümeye başladı. Durdu ve tekrar bana döndü.
“Odanın yerini değiştirdim. Sen ve Luke’ta diğerleriyle aynı katta kalıyorsunuz.”
“Neden?”
“Sana iyilik yapıyorum. Onlarla iç içe olmanın sana faydası olabilir.”
“Buna pek emin olamadım.”
Gülümsedi. Tuhaf kadın ne olacak. Nedense hiç sevemedim.
Bende o kata indim. Koridorda boştu odalarda sessizdi. Bende bana ait olan odaya geçmeden Luke’un odasına gittim. Kapıyı açtığımda içerde hiç ışık yoktu. İçeriye girip kapıyı kapattım.
“Luke!”
Ses yok.
“Luke!”
Arkamdan biri bana sarıldı. Elini bana doladı. İrkilsem de onun Luke olduğunu anlayınca sakinleştim. Çenesini omzuma yaslayıp kulağına doğru fısıldadı.
“Biri kuralları mı çiğniyor?”
“Olabilir!”
İyice kendine yapıştırdı.
“Bensiz yapamıyorsun değil mi?”
Ona dönüp boynuna sarıldım.
“Hayır sensiz yapamıyorum.”
“Peki Agata bizi böyle görürse ne olur?”
“Bana ne ondan? Aslına bakarsan pek sevmedim ben onu.”
“Sevmende gerekmiyor.” Ellerini gevşetti. Derin bir iç çekti ve tekrar yaklaştı. Ellerini saçlarıma götürdü. Boynumdan geriye itti. Kollarımı tuttu kendine yaklaştırdı. Beni öpmeye başladı. Elleri ise kollarımdan aşağıya bileklerime doğru kaydı. Bileklerimi kavrayınca dudaklarını geriye çekti. Bu sefer elleri belimdeydi. Huylandıracak kadar nazik davranıyordu. Kendine çekti. Fazlasıyla yakınımdaydı. Tekrar öpmeye başladı. Sonra birden durdu. Gözlerime fazlasıyla dikkatli bakarak
“Ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Hangi konuda?”
“Eğitmenlik konusunda!”
Geriye çekildim.
“Yeni yöntemler deneyeceğim.”
“Ne gibi!”
“Bunu bende bilmiyorum.”
Güldü. Bende ona baktım içimi çektim ve
“Artık yatsam iyi olur. Sana iyi geceler.”
Odadan çıktım ve kendi odama girdim. Sessiz ve ideal büyüklükte bir odaydı. Direk üzerimdekileri değiştirip yatağa girdim. Hemen uykuya dalmıştım. Bu sefer hiç kabus görmemiştim.
Sabah gözlerimi hala açmamış olsam da yanımda hareket eden birinin olduğunu hissettim. Sakince gözlerimi açtım. Yanımda Luke’u görmeyi bekleyince Luke’un saçlarına göre daha kıvırcık saclı olan birisi yanımdaydı. O anda o da gözlerini açınca çığlık attım. Ve o refleksle onu yataktan attım. Oda bağırıyordu bende. O anda odanın kapısı açıldı. Mat kapıdaydı. Dağınık saçları ve yorgun gözlerle bize bakıyordu.
Ray ise itmemin kuvvetiyle yataktan düşmüştü ve bağırmayı kesti. Etrafı inceliyordu.
Ben sakinleşerek ona sordum.
“Ray senin odamda ne işin var?”
Ray hala şaşkınlıkla etrafı inceliyordu.
Mat kapının önünde durmayı kesip içeri girdi.
“Neler oluyor burada?”
O sırada kapıdan içeri Luke ve Sense de girdi.
Mat Ray’i yerden kaldırdı ve ona öfkeyle bakarak
“Yine kendini fazla zorladın değil mi?”
Ray mahcup bir şekilde
“Evet gece biraz daha antrenman yapayım dedim. Yorulmuş olmalıyım ki gece yine nereye ışınlandığımın farkında değilim.” Sonra bana döndü ve “Lily gerçekten özür dilerim. Bunu kesinlikle başka amaçla yapmadım. Nasıl buraya geldim farkında bile değilim.”
Bense ellerimi saclarımın arasında gezdirerek bu şoktan kurtulmaya çalışıyordum. Duvara yaslanmış bir şekilde duran Sem bana alaylı bir tavırla bakarak
“Cidden sen vampir olduğuna emin misin?”
Ona tuhaf tuhaf bakınca devam etti.
“Korkup çığlık attığına inanamıyorum.”
Şaşırarak ona cevap verdim.
“Ben bir kızım ve uyandığımda yatağımda bir erkek gördüm. Sence nasıl bir tepki vermeliydim?”
Omuz silkti ve odadan çıktı.
Luke yanıma geldi yatağın kenarına oturdu. Bir elini omzuma koydu ve
“Tamam yanlışlıkla olmuş sakinleş.” Ardından Ray’e döndü kaşlarını çatarak “ Sende dikkat et biraz. Bu seferlik bir şey demiyorum ama bir dahakine affetmem.”
Ray tekrar tekrar özür diledi ve Mat ile birlikte odadan çıktılar.
Sense yanıma geldi. O da yatağın kenarına oturdu. O sırada Luke’un telefonu çalması üzerine odadan çıktı. Sense bana bakarak
“Onu görünce cidden çok şaşırdın değil mi?”
“Evet!”
“Cidden bilerek yapmamıştır. Hep oluyor öyle kendi sınırlarını biraz zorlarsa uyandığında başka yerlerde olabiliyor.”
“Anlıyorum.”
“Bir keresinde bir evli çiftin odasında uyanmış. Tam da ikisinin ortasında. Kadın çığlık atınca kocası uyanmış ve Ray bir güzel dayak yemiş.”
Gözlerim kocaman açılmıştı.
“Ne? Sen ciddi misin?” Ben gülüyordum ama o pek gülmüyordu. Komiklik olsun diye anlattığı kesindi ama kendisi gülmüyordu.
“Neyse ben gidiyorum. Üzerini giy ve biran önce gel kahvaltıya.”
Odadan çıktı. Bende kıyafetlerimi değiştirip diğerlerine katıldım. Luke kahvaltıya kalmadan hemen gitmişti. Bense hepsi bir arada oturan öğrencilerimin yanlarına gittim. Zaten pek te kimseyi tanımıyordum burada ve benim yaşlarımda olan tek onlardı. Vel ve Mat’in ortasındaki sandalye boştu. Oraya oturdum. Önce bana tuhaf tuhaf baktılar. Sonra herkes yemeğine devam etti. Vel hala bana bakıyordu. Gıcık etmek için gülümsedim. Bana küçümser bir tavırla bakarak
“Seni kim masaya davet etti güzelim!”
Mat sesi biraz yüksek çıkarak
“Kes sesini Vel!”
Vel ağzı açık kalarak Bir bana bir Mat’e baktı. Ardından öfkeyle önünde yemeklerle ilgilenmeye başladı. Mat’e baktım ve
“Teşekkür ederim.” Deyince bana bakmadan
“Bunu senin için yapmadım. Yemek yerken tartışılmasını asla sevmem.”
Bende cevap vermeye gerek duymadan yemeğime gömüldüm. O sırada Flex’in yemek yiyişi dikkatimi çekti. Gülünce herkes o tarafa baktı. Flex’e sanki suç işlemişte onun pişmanlığını yaşıyormuş gibi boncuk boncuk bize bakıyordu. Mat gülümseyerek ona baktı. Eline mendili aldı ve Flex’e doğru eğilerek ağzının etrafını temizlemeye başladı.
“Sana kaç kere yavaş yemeni söyledim. Hızlı yediğin zaman hep yüzünü batırıyorsun.”
Mat Flex ile gayet iyiydi. Bu çocuğun benimle derdi neydi peki? Bir yolunu bulmalıydım. Onların beni kabul etmesi için kesinlikle bir yok olmalıydı.
Flex, Mat’e bakarak
“Biliyorum Mat ama acıkmıştım. Ne yapabilirim?”
Mat hala ona gülümsüyordu.
“Pekala küçük adam hatırla hızlı yersek ne oluyordu?”
“Boğulma ihtimalimiz vardı.”
“O zaman?”
“Daha dikkatli olacağım.”
Ve yemeklerine devam ettiler. Bense ağzım bir karış açık, ağzıma ulaşamayan çatal ise hala elimdeydi. Keen elimdeki çatalı ağzıma götürerek
“Kendine gel! Ağzına sinek kaçacak birazdan.” Ona gülümsedim ve çatalımdakileri ağzıma atıp çiğnemeye başladım. Fazla bütünken yutunca öksürmeye başladım. Ray bana su uzattı.
“Flex’e söylerken sen ondan daha dikkatsizsin.”
Öksürme nöbeti geçince ona teşekkür ettim. Kahvaltı vakti bitince herkes dağılmaya başlamıştı. Arkalarından bağırdım.
“Saat 1 de dersi unutmayın.”
Ama kimse dönüp bakmamıştı bile. Mat oturduğu sandalyeden kahvesini yudumlarken
“Hiç biri gelmeyecek.”
Ona dönerek sinirle baktım. Flex ise meyve suyunu yudumlarken bize bakıyordu. Ve gülümseyerek
“Ben geleceğim güzel vampir!”
“Teşekkür ederim Flex. Bizde ikimiz ders işleriz.”
Mat
“Ben gelmeyeceğimi söylemedim.”
“Amacın ne? Onları iyice soğuttun ama ben geleceğim diyorsun.”
Şimdi bana bakıyordu.
“Dediğim gibi seninle bir derdim yok Lily! Sadece senin bir eğitmen olabileceğini düşünmüyorum.”
“Neden derse geliyorsun o zaman?”
“Bir düzene göre yaşıyorum ben. Bu düzene uymak içimi rahatlatıyor. Ve o saatte orada olmam gerekiyor.”
“Biliyor musun senin kafanda bir kaç tahta eksik.” Kahve fincanına bakarak güldü.
“Haklı olabilirsin!” fincanını bırakıp masadan kalktı. Flex ise Mat’in kalktığını görünce meyve suyunu kafaya dikti ve onun peşinden koşup yetişti. Elini tuttu ve kapıdan çıktılar. Yemek salonu yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Bende yavaşça oradan çıktı. Saat 11’di. 2 saat boyunca ne yapacaktım ben?
Koridorda ilerlemeye başladım. O sırada Mat’i fark ettim. Hızlı adımlarla koridorda ilerliyordu. Sessizce onu takip etmeye karar verdim. Bir odaya girmeden etrafına iyice bakınıp girdi. Bende hemen arkasından içeri girdim. Beni fark etmedi. Bir yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Ve yatağın üzerindeki kimse onun elini tutup ona bakamaya başladı. O anda kim olduğunu görebilmek için biraz öne eğilince sakarlığım sağ olsun ses çıkarttım. Mat direk bana döndü ve sinirle
“Senin burada ne işin var?”
“Asıl senin ne işin var? Kapıda girilmesi yasaktır yazıyordu.”
“Seni ilgilendirmez! Çık hemen şuradan!” bana bağırmıştı. Ama beni pek etkileyememişti.
“Neden senin emirlerini yerine getireyim ki?”
“Lily bak bundan kimseye bahsetme ve lütfen çık.”
Cidden onunla böyle anlaşamayacaktım. Şuanda buradan çıkmak en mantıklı şey olacaktı. Daha sonra onunla konuşabilirim.
Odadan çıktım. Saatlerce bir oraya bir buraya dolaştıktan sonra sınıfa gittim. Saat 14.30 olmuştu ama kimse gelmemişti.
Luke yanıma gelmişti.
“Ne o yine dersi kendi kendine mi işliyorsun?”
O anda aklıma mükemmel bir fikir geldi.
“Ben onları nasıl toplayacağımı biliyorum.”
Luke şaşırarak bana bakıyordu. Bense direk koşmaya başladım. Arkamdan bağırıyordu ama ona cevap verecek vaktim yoktu.
Bu sefer onları nasıl getireceğimi biliyordum. Elimde süper bir koz vardı ve bu kesinlikle işimi görürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir VAMPIRE Aşık Olmak 2!
VampirKaranlığın içinde karanlık... Gecenin içinde gölge... Beni bitiren korku..! Karanlığın sonunda aydınlık... Güneşin ardında yine gölge... Ve hala beni bitiren korku..!