Multimedya: Vel & Ray
(Georgie Henley & Alex Lawther)Lily Anlatır...
Etraf karanlık ama sesler netti.
Birileri konuşuyordu.
“O nasıl?” dedi birisi.
Bir diğeri “Durumu ağır. Yaşaması çok zor. Elimden geleni yapacağım. Ama insan dışı bir varlık. Bu duruma düşmesi bile saçma. Bir yolunu bulacağım. Ama çok ta umutlanmayın. Ben simdi gitmeliyim.” Kapı sesi duyuldu.
Birisi derin bir iç çekti. O anda birden bir ışık belirdi ve kendimi gördüm. Ameliyat odasında hareketsiz yatıyorum. Bu biraz tuhaftı. Yatan bensem nasıl oluyor da kendimi görüyordum. Ellerime baktım. Elimi vücudumda gezdirdim. Kıyafetlerim yatan bendekiyle aynıydı. Ben buradaydım. Peki orada yatan bana benzeyen kimdi? Etrafa bakındım. Luke başımdaydı. Mat ise sandalyenin birinde oturmuş yüzünü avuçlarının arasına almıştı. Agata ise telefonla tedirgin bir halde konuşuyordu. Yatan bedenime yaklaştım. Olanlara hala bir anlam veremiyordum. Saçmalıktı. Bu... bu olamazdı ki. İmkânsız bir durum içindeydim.
Luke başımda
“Lily uyanmalısın. Aç gözlerini. Bu kadar basit bir şekilde ölemezsin. Hadi kendine gel.”
Tam karşısına geçtim.
“Luke ben buradayım. Hala yaşıyorum. Tam karşındayım.”
Ağlayacak gibi görünüyordu. Hareketsiz yatan Lily’e bakıyordu. Sesini yükseltti.
“Aç şu gözlerini. Böyle bitemez. Buna izin veremem.”
Beni duymuyordu. Ne olmuştu bana? Neden bu haldeydim? Neden hatırlayamıyorum. Ne yapmam gerekiyordu?
Mat ellerini yüzünden çekti. Ayağa kalkıp Luke’un yanına geldi. Elini onun omzuna koydu.
“Deneme uyanmayacak!”
Luke ona bakınca devam etti. “Aynı şeyleri yaşadım. Bak ne oldu? Diana hala orada yatıyor.
Luke ayağa kalktı. Onun yanına yaklaştı. Gözlerinin içine bakarak
“Onu uyandırmanın bir yolu kesinlikle olmalı. Bulana kadar durmayacağım.”
“Yanındayım.” Mat kaşlarını çatarak ellerini saçlarında gezdirdi. “Luke, Lily’nin bu hali Diana’nın ki ile aynı. Yani ikisi aynı durumdalar.”
Luke
“O zaman bu demek oluyor ki Diana’yı da ruhlar bu hale getirdi. Ve eğer birini uyandırmanın yolunu bulursak diğerini de uyandırabiliriz.”
“Ama aklımı kurcalayan bazı şeyler var.”
Luke şaşırarak
“Ne gibi?”
“Diana yaşıyordu. Lily zaten ölümsüz. Aralarında fark bu. Yani uyandırmak için aynı yöntemi kullanabilir miyiz bilmiyorum.”
Luke duvara yumruk attı.
“Ne yapmalıyız bilmiyorum. Elimiz kolumuz bağlı.”
Ben ne yapacaktım. Ya Diana gibi aylarca yıllarca böyle kalırsam. Bir yolu olmalıydı. Peki ya onlarla nasıl iletişime geçecektim? Beni ne görüyor Ne de duyuyorlardı. Ama öncelikle nasıl bu hale geldim ben onları hatırlamalıydım. Ruhlar yüzünden olduğunu söylediler. Ama hatırlayamıyordum.
O sırada odanın kapısı açıldı. Agata telefonu kapattı. Hepsi doktorun yanına yaklaştılar.
“Test sonuçlarına baktım. Diana ile hemen hemen aynı. Şanda bedeni bitkisel hayatta. Durumu çok ağır. Diana’dan daha kötü durumda. Vücudundaki kemikler çok fazla yıpranmış. Kırılan kemik sayısından bahsetmiyorum bile. O bir vampir kendi kendini onarması gerekir. Ama bünyesi yerinde değil. Bunu bile beceremiyor. Fazla dayanabilir mi emin olamıyorum. Şimdi onu Diana ile aynı odaya almalıyız. Makinaya bağlı kalacak.”
Luke
“Nasıl uyandıracağız? Bunun bir yolu olmalı. Bu hallerinin sebebi normal bir olay değil. Ruhlar yüzünden ikisi de bu halde.”
“Araştırıyorum. Bir şeyler bulur bulamaz size haber veririm.”
Doktor gitti. Çok geçmeden beni Diana’nın bulunduğu odaya taşıdılar. Onları izlemekten başka çarem yoktu. Beni odaya yerleştirdikten ve makinalara bağladıktan sonra kapının önünde bekleyenlerin yanına gittiler. Vel de dahil hepsi oradaydı. Neler olduğunu merak ettikleri her hallerinden belliydi.
Onları alıp ders işlediğimiz salona götürdüler. Olanları baştan sona anlattılar.
Flex ağlıyordu.
“Lily bir daha uyanmayacak mı?”
Mat onun yanına gitti. Sandalyesinin kenarına eğildi.
“Uyanacak. Ağlamayı kes. Bir erkek böyle herkes içinde ağlamamalı.”
Ağlamayı kesemiyordu. Diğerlerine bakınca hepsinin suratının asıldığını gördüm. Vel bile ağlamaklı duruyordu.
“Bizden saklamasaydınız belki bizimde bir faydamız olurdu. Lily de bu halde olmazdı.”
Sense hıçkırarak ağlıyordu. Herkesin ona yöneldiğini fark edince hızla odayı terk etti. Bende onun arkasından çıktım. Onu takip ettim. Vel de arkamızdan çıktı. Sense’in arkasından bağırıyordu ama o durmadı. Odaya girdi ve kapıyı hızla çarptı. Vel ile birlikte bende arkasından odaya girdim. Sense yatağın yanına oturmuş ağlıyordu. Vel yanına oturdu.
Vel
“Ağlamakla onu geri getiremezsin.”
Sense kıpkırmızı olan yüzüyle Vel’e baktı.
“Anlamıyorsun. Eğer onu tek bırakmasaydım. Belki de yardım edebilirdim.”
Vel onu sakinleştirmek için
“Saçmalama o senin 10 katın daha güçlü. O baş edemediyse sen nasıl baş edecektin ki? Senide kaybetmiş olacaktık.”
“Hayır! Diana’ya da ayni şeyler oldu. Ders almalıydık. Buna nasıl izin verebildim ki? Onlara bir şekilde engel olup gitmelerine izin vermemeliydim.”
“Seni zaten dinlemezlerdi. Saçmalama ve ağlamayı kes.”
“Nasıl uyandıracağız onları?”
Tekrar ağlıyordu. Yanına eğildim. Vel’de ağlamaya başladı. O sert duran kız tam karşımda ağlıyordu. Demek ki göründüğü kadarda sert biri değildi. Vel’e doğru eğildim. Yüzüne dokunup göz yaşlarını silmek istedim. Ama Elim içinden geçiyordu. Ona dokunamıyordum. Sense’e döndüm. Ona dokunmak istedim. Elimi yavaş yavaş yaklaştırdım. Elim yüzünde durmuştu. Peki bu nasıl olmuştu? Sense irkildi. Birden kendini geri attı. Bense o anda nasıl bu hale geldiğimi tek tek hatırladım. Simdi neler olduğunu hatırlıyordum. Sense fazla irkilmişti. Vel ona bakarak
“Ne oldu?”
“Bi... bilmiyorum. Bir şey bana dokundu.”
“Oda da sen ve benden başka kimse yok.”
“Bilmiyorum. Elinin sıcaklığını hissettim.”
Şimdi Diana nın benimle bana nasıl sesini duyurduğunu anlamıştım.
Tekrar aynı şeyi yaptım. Yüzüne doğru yaklaştım. Ellerimi yüzüne değdirdim.
“Ben Lily’yim.”
Çığlık atarak geriye çekildi. Ağlamıyordu. Korkudan gözleri fal taşı gibi açıldı.
Vel
“Neler oluyor sana?”
“Lily’nin sesini duydum.”
“Saçmalama. O şuanda Komada.”
“Ellerini yüzümde hissettim.” Vel ona inanmayan gözlerle bakıyordu. Sense ise açıklamaya çalıştı.
“Lily’de Diana’yı öyle hissetti. Bence bana ulaşmaya çalışıyor.”
“Buna inanmamı bekleme sen bence üzüntüden kafayı yiyorsun.”
“Hayır. Sıcaklığını hissettim diyorum sana.”
Sense etrafta göz gezdirerek
“Lily burada mısın? Eğer buradaysan benimle konuşmaya çalış tekrardan.” O anda bir şey beni çekti. Yer değiştirdim. Hareketsiz yatan bedenimin başındaydım.
Neden gelmiştim birden buraya? Neler oluyordu? Oda da Diana ve benden başka kimse yoktu. Bedenime yaklaştım. Vücudum. Soğuyordu. Kendime dokunduğumda hissettim. Ölüyor muydum? Ne oluyordu? Bir şeyler yapmalıydım. Belki bedenime fazla yaklaşırsam içine girebilirdim. Denemekten başka şansım yoktu. Öyle yaptım. Bedenime fazla yaklaşınca sanki mıknatısın iki ayni yüzü birbirine yaklaştırılmış gibi beni geri itti. Yere düştüm. O sırada kapı açıldı. İçeri bir kaç kişi girdi. Doktor başımda neler yaptı bilmiyorum ama vücudumun sıcaklığının normale döndüğünü hissediyordum.
Tekrar koşarak odadan çıktım. Koşarak Sense’in odasına döndüm. İkisi de odaydı. Sense yaklaştım. Ellerimi yüzüne değdirdim.
“Sakın korkma! Buradayım. Hayal falan görmüyorsun.”
Kekeleyerek bana yanıt verdi.
“Sen nasıl...!”
“Bilmiyorum ama bu haldeyim. Vücuduma dönemiyorum. Vücudum reddediyor.”
“Peki nasıl döneceksin?”
“Bilmiyorum ama bulmaya çalışacağım. Vücudum daha fazla dayanamayacak anladığım kadarıyla.”
“Diana’yı bulamalısın.”
“Oraya tekrar dönmeye korkuyorum.”
“Seni buna zorlamak istemiyorum ama seni benden başka kimse göremiyor. Korkmana gerek yok. Git ve Diana’dan tam olarak nasıl uyanacağınızı öğren. Onun bir şeyler bildiğine eminim.”
“Sense beni dinle! Diana’yı orada tutuyor çünkü elinde yaşam taşı var. Eğer benim yaşam taşımı almış olsa burada olamazdım. Büyük ihtimalle Diana gibi orada hapsolurdum. Yani demek istediğim. Beni uyandırmanın başka bir yolu olmalı ama ne bilmiyorum. Bunu öğrenmeliyiz.”
“Pekala bize düşen ne?”
“Git ve Luke’a anlat. O şirkette bir yerlerde Diana’nın yaşam taşı var. Jason onu saklıyor. Diana’nın ruhunun serbest kalması için o taşı almaları lazım. Ama öncelikle ben gidip nerede olduğunu öğrenmeliyim.”
“Pekala kendine dikkat et.” Durdu ve devam etti. “Ona söylememi isteğin başka bir şey var mı?”
“Ona onu çok sevdiğimi söyle yeter.” Gülümsedi. Şimdi ise mutluluktan ağlıyordu.
Vel ona şaşırarak bakıyordu.
“Ne dedi?”
“Diana’yı uyandırmanın yolunu biliyor.”
“Peki ya kendi?”
“Onu bilmiyor. Araştıracak!”
“Peki hadi gidip anlatalım diğerlerine.” Ve odadan çıktılar. Bende
“Peki hadi gidip anlatalım diğerlerine.” Ve odadan çıktılar. Bende Enstitüden çıktım. Direk Jason’un şirketine gittim. Gergindim. Korkuyordum. Kimse göremese de o kötü ruhlarla karşılaşabilirdim. Bu sefer beni sağ bırakırlar mıydı? Pek emin değildim. Çekinerek ilerlemeye başladım. Kendimde fark ettiğim başka bir şeyse ben Diana gibi havada uçmuyordum. Ayaklarım da görünürdü. Normal insanlar gibi yürüyordum. Öncelikle yine aşağı kata inmeliydim. Tedirgindim. Ama yapmalıydım. Duvarlardan geçebilmem benim için büyük bir şanstı. Kilitli kapıyı rahatlıkla aştım. Merdivenleri indim. Büyük salona kadar 4 bir yanımı süzerek ilerledim. O salona ikinci gelişimde birincisinden iki kat daha fazla korkuyordum.
Etrafa bakındım.
“Diana!” diye seslendim. Onu görebilecek miydim? Bilmiyorum ama tek umudum oydu.
Ve birden belirdi. Neden benim gibi normal değil de bu kadar korkunç görünüyordu? Merak ettim.
“Sen nasıl bu haldesin?”
“Sen gittikten sonra kötü ruhlara yakalandım. Ve bedenime giremiyorum.”
“Peki neden tekrar geldin buraya?”
“Sen kurtarmalıyım. Ama yaşam taşın nerede bana söylemelisin.”
“Bilmiyorum ama sanırım. En üst katta ki odasında.”
“O zaman gidip bakalım.”
“O beni görebiliyor. Gelemem. Sen tek başına gitmelisin.”
“Peki yaşam taşınla seni nasıl uyandıracağız.”
“Büyüyle. Başka da bir şey bilmiyorum. Jason söylerken duymuştum. Ama sen nasıl uyanacaksın. Sen çok farklı. Benim gibi değilsin ya da diğerleri gibi.”
“Bilemiyorum ama ölmek üzere olduğum kesin. Ben kendimi kurtaramasam da en azında ölmeden seni kurtaracağım. Bana güven. Seni buradan kurtaracağım.”
“Şimdi gitsen iyi olur. O ruhlar yine burada. Seni görmemeliler.”
Ve koşarak oradan çıktım. O şeylere yakalanmayı kesinlikle istemiyordum. En üst kata kadar çıktım. Jason’un odasına duvardan geçiş yaptım. Masasında uğraşıyordu. Demek ki beni göremiyordu. Bizi geçen sefer soktuğu o gizli bölmeye doğru ilerledim. Tablonun diğer tarafına geçmiştim. İçeride Alec’e ait eşyalar hala duruyordu. Buralarda olacağına emin olduğum için etrafı incelemeye başladım. Sonunda Yaşam Taşı olduğunu düşündüğüm o şeye doğru yürüdüm. Ping pong tolu büyüklüğündeydi. İnci gibi bembeyaz ve parlaktı. Elimi uzattı. Fakat elim içinden geçti. Alamıyordum. O anda arkamdan gelen sesle irkildim.
“Demek ölmedin. Hala yaşıyorsun.”
O tarafa döndüm. Bu Jason’ du.
“Sen beni görebiliyor musun?”
“Tek seni değil, Tüm ruhları görebilirim.”
“Ne istiyorsun?”
“Asıl senin burada ne işin var? Senin şuanda can çekişen bedeninin yanında olman gerekmez mi?”
“Beni nasıl bu hale getirdin?”
“Ruhlar sayesinde. Ama biliyor musun ilk kez ölümsüz birini öldürmeyi başardılar. Ama ne dediler biliyor musun? Çok dayanıklı biriymişsin.”
Ona sinirli sinirli bakıyordum.
“Sen psikopatın tekisin!”
“Bunu zaten biliyorum. Ama tek sorunumuz var ki sensin. Sen kendi kendine ölemediysen seni ben öldürmek zorunda kalacağım.”
Bana doğru yaklaştı. Beni tutamamasını beklerken bileğimden tuttu ve beni bırakmıyordu.
“Sen bunu nasıl yaptın?”
“Benim hakkımda bilmediğin daha çok şey var küçük hanım.”
Cebinden değişik bir bıçak çıkarttı. Tam bana saplayacakken onu ittim. Vampir güçlerim yoktu. Normal bir insandım. Ona fazla zarar verememiştim. Ama kurtulmuştum. Bıçak ise kolumu hafiften çizmişti ama yakıcı bir etki yaratmıştı. Jason geri bana yöneldi. Mideme bir tekme indirdi. Ben yerde kıvranırken üzerime geldi. Bıçağı bana saplayacakken yine aynı şey oldu bir şey beni çekti ve o odaya götürdü. Jason’dan kurtulmuştum. Ama bir sorunum vardı bedenim yine yaşam mücadelesi veriyordu.~~~~~~~~~~~~~
Bu aralar baya hızlıyım. Alın size bir bölüm daha 😁😁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir VAMPIRE Aşık Olmak 2!
VampireKaranlığın içinde karanlık... Gecenin içinde gölge... Beni bitiren korku..! Karanlığın sonunda aydınlık... Güneşin ardında yine gölge... Ve hala beni bitiren korku..!