2. Bölüm - Can'ın fırçaları delirtir!

14.6K 334 7
                                    

Eyvaah!

Gözlerimi irice açıyorum ve sahte bir sırıtış gönderiyorum. Valla yolacak Can beni bu gece! "A-ama" diyorum bir anda. Fakat Hamza Bey öyle bir atlıyor ki, lafımı tamamlayamıyorum. Sana nah bar Zeyno!

"Aa, Zeynep Hanım! Hayır kabul etmiyorum. Erken çıkarsanız, hazırlanırsınız." Diyor kaşlarını çatarak. Vallahi bugün geç de geldim, şimdi hayır dersem kesecek bu adam beni! Çin işkencesi bitti, Türk işkencesi başlayacak birazdan!

"Peki o zaman Hamza bey. Ben işimin başına döneyim!" Diyorum sahte sırıtışımı söndürmeyerek. Başını sallıyor ve çıkabilirsin anlamında eliyle kapıyı gösteriyor. "Zeynep Hanım, yemek her zaman iş yemekleri yaptığımız yerde olacak. Unutmayın!" Diyor ve ben de başımı sallayıp çıkıyorum odadan.

Çıkar çıkmaz çaresizce derin bir nefes veriyorum ve odama yürüyorum. İçeri girdiğimdeyse Yağmur'un bana tip tip baktığını görüyorum. Ah Yağmur ah! Bir bilsen neler oluyor!

"Nerede kaldınız Zeynep Hanım?" Diyor imalı imalı. Bu haline gözlerimi deviriyorum ve saçlarımı geriye atıp masama yürüyorum.

"Sormayın Yağmur Hanım! Can ile olan eğlencemize katılamayacağım!" 

"Ne dedin sen?!" Diyor Yağmur bir anda sesini yükselterek. Elimi kaldırıyorum ve sesini alçaltması için havaya vuruyorum iki kez. Yağmur elini dudağına götürüyor ve sonra biraz daha sessiz olarak konuşmaya çalışıyor, "Ne demek gelemiyorum Zeynep ya?" 

"Hiç sorma! Hamza bey, beni yemeğe davet etti!" Diyorum sinirle. Daha sonra da geçip masama oturuyorum.

"Ne yemeği?" Diyor Yağmur gözlerini kısarak. 

"Urla'daki arsanın sahipleri gelecekmiş. Hamza Bey de beni yanında istedi." Diyorum ve Esin Hanım'ın bana Sedat aracılığıyla gönderdiği belgeleri inceliyorum.

"Ee, kabul ettin sen de dimi?!" Diyor Yağmur kaşlarını çatarak. Başımı buruk bir şekilde evet anlamında sallıyorum ve belgeleri bırakıp telefonumu alıyorum.

"Ne yapıyorsun?" Diyor Yağmur masamın önündeki koltuklardan birine kendini bırakırken.

"Can'ı arayıp iptal edeceğim, başka ne yapabilirim?" 

Yağmur hemen kalkıp telefonumu bir hışımla elimden alıyor. "Sakın!" Pis pis gülüyorum, "Nedenmiş o?"

Yağmur da köşeye sıkışıyor tabii. Ee, bilirim ben malımı! Can'la buluşmayı köpek gibi istiyor. Ama itiraf edemiyor işte, ah kıyamam! 

"Canım öyle istiyor tamam mı?! Ayy Zeynep var ya senin de dilini düşüldü mü, tam düşülüyor ha! Her şeyin altında bir başka neden araa bakayım sen. Sadece barda eğenmek istedim, biliyorsun tek gidince pek tadı çıkmıyor." Diyor bir hışımla. Tabii ben de durur muyum? Durmam! Hemen dalıyorum iğnelemeye.

"Hadi, hadi biliyorum seni ben!" Diyorum sırıtırken. O sırada kapı tıklatılıyor ve içeriye Hamza Bey giriyor. Bir sen eksiktin ya mübarek!

Hemne kendime gelip kaşlarımı çatıyorum, Yağmur ise derin bir nefes vererek ayağa kalkıyor. "O zaman ben size Sedat Bey ile yollarım Yağmur Hanım?" Diyorum bir yandan Hamza Bey'in gelişi yüzünden Yağmur gibi ayağa kalkarken.

"Tabii, tabii. Siz gönderirsniz bana, acale etmeyin işim çok benim!" Diyor ve Hamza Bey geldiğinden dolayı ben laf dalaşımdan kurtulmasının sevinciyle Hamza bey'e bile bakmadan odadan çıkıveriyor.

Çöpçatan KuzenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin