Üzgünüm, çok geç bölüm yayımladım. Ama telafi edeceğim. Hastaydım, hala hastaydım. Bir türlü iyileşememedim. Ama artık okul da yok, kısa bir dönem sonra tatile çıkacağım ki zaten o zamana kadar kitabı bitiririm diye umuyorum. 35. bölüm gibi bitiririm. Belki daha erken. Neyse keyifli okumalar :)
Playlist:
► Ah Bu Ben - MFÖ
Başımı kaldırıp kapıya bakıyorum. Eyvaah! Yandık ki ne yandık! Şimdi ne yapacaksınız sayın Zeyker? 'Kader' işte ne yapacaksın kardeşim!
"S-siz?" diyor kapıda şaşkınlıkla bize bakan Barış.
Yaa, biz! Sizi ayakta uyuttuk oğlum biz! Ama şimdi oyuna Barış'ı da dahil edersem geriye bir Can, bir Melis kalacak. Ha bir de Sedat! Olsun bununla da yetiniriz. Bize sorun değil yani.
"Iıı, şey istersen şöyle otur Barışcım." diyorum Kerem kollarından kurtularak. Kerem ise ne yapacağını şaşırmış Barış'a bakıyor. Ama ben dediydim buna, böyle ulu orta yerlerde öpüşmeyelim diye. Ee ama ne yapacaksın? Edepsiz Amerikalı her yerde edepsiz Amerikalı!
Barış sonunda olayın şokundan çıkmış olacak ki kapıda dikilmeyi bırakıp içeri giriyor ve sandalyelerden birini çekerek oturuyor. "Ee?! Biri bana burada neler olduğunu açıklayacak mı?" diyor Barış atarlı atarlı.
Hoop! Orada duracaksın liseli! Bir aydır bizi kandırıyorsunuz zaten, unutulmadı bu! Gerçi Kerem biliyormuş ama çocukcağız benim canım yanmasın diye bana söylememiş. Aşka bak, kıskanın.
"Bizim Zeynep'le bir birlikteliğimiz var." diyor Kerem derin bir nefes alarak.
Barış histerik bir şekilde başını sallıyor, "Onu anladık zaten! Ne zamandır bu var?! Neden benden, bizden gizlediniz?" E cevap çok basit Barışcım! Siz bana bir oyun oynadınız, ben size bin oyun oynadım!
"Barış biz her şeyi biliyoruz." diyorum hemen. Barış gözlerini pörtletiyor fakat anlamazdan gelmeye çalışıyor.
"N-neyi biliyorsunuz?"
Kerem biraz sessiz bir şekilde, "Can'la bize oynadığınız saçma oyunu! Bana oyunu bitirdiğinizi söylemiştiniz. Ama o gece her şeyi öğrendim Barış! Can seni mekâna çağırmıştı. Neden bunu yapıyorsunuz?! Neler oluyor?"
Barış yutkunuyor ve kendini geri çekiyor. Ardından salondan Melis'in sesi duyuluyor. "Zeyneep! Kereeem! Barııış! Neredesiniz, yemekleriniz soğudu ya!"
Barış hemen toparlanıyor, "Geldik!"
Tam üçümüz de kalkıp salona gidecekken Kerem Barış'ı kolundan yakalıyor, "Kimseye bir şey söylemeyeceksin! Zamanı gelince her şeyi sana açıklayacağız. Şimdi kes çeneni otur Barış, okay?"
Barış kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra o önde biz arkada salona geçiyoruz.
Salona geçince tüm bakışlar bize doğru dönüyor. Melis elindeki tencereyle tabakları yemek boşaltırken ben de sandalyeme oturuyorum. “Kerem ve Zeynep’in birlikteliğini biliyor muydunuz? Bence bir tebriği hak ettiler!”
Boğazımdaki çorbayı karşımda oturan Kerem’i suratına püskürtürken Barış’a bakmak için kafamı kaldırıyorum. Kalbimin atışları hızlanırken Can kaşığını düşürüyor ve Melis gözlerini pörtletiyor. Barış pis pis sırıtırken Kerem’e dönüp önce özür dileyen bakışlar atıyorum ama bir yandan ödüm götüme kaçıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöpçatan Kuzen
Roman pour AdolescentsFeminist bir genç kız, kendinden emin bir erkek. Peki ikisinin yolu bir kuzen tarafından kesişince ne olacak? Çöpçatan kuzenimiz görevinde başarılı olabilecek mi acaba?