Bölüm şarkısı: Pink - Run
Multimediada Nazlı var :*
"Hoş geldiniz!'" Diyor Sedat bana doğru yaklaşırken. Ardından birbirimize sıkı sıkı sarılıyoruz. Ben masadaki sandalyelerden birine geçip otururken benim arkamdan gelen Kerem (!) Sedat'ın elini sıkıyor ve tam karşıma geçiyor. Gözlerimi deviriyorum ve derin bir nefes alıp Yağmur'un yanıma oturmasını izliyorum. Onun arkasından Can ve Melis de geliyor. Kadro tamamlandıktan sonra Sedat da masaya oturuyor ve yanımıza gelen garsona tek tek siparişlerimizi veriyoruz. Birkaç dakika sonra siparişlerimiz geliyor ve afiyetle yemeye başlıyoruz.
"Tekrar özür dilerim Melis. Sana öyle yapmak istememiştim." Diyor Sedat bininci defa. Melis sinirle nefesini veriyor ve Sedat'a dönüp sahtece gülümsüyor.
"Tamam Sedat. Sorun değil dedim ya!"
Ben gözlerimi yeniden devirirken Sedat bu sefer Can'a dönüyor. E tabii Can da sinirden köpürüyor! Sen benim kardeşim dediğim kıza nasıl olur da yavşarsın meseleleri. Ah şu korumacı Can yok mu? Bir gün yiyecek bitirecek beni!
"Can hoş geldin. Konuşamadık seninle de."
Can başını sallıyor ve ardından Yağmur'a dönüyor. Dikkatle onları izlerken Kerem'den bir kıkırdama sesi yükseliyor. Hepimiz ona dönerken Kerem hala kıkırdamaya devam ediyor. Ve bir de, bana bakıyor!
Ben ona kaşlarımı çatıp ölümcül bakışlarımı yollarken herkes birden bana bakıp kıkırdamaya başlıyor. Ben iyice yerin dibine girerken yüzümde bir şey mi var diye sormaktan alamıyorum kendimi. Cidden, yüzümde bir şey mi var beyler, bayanlar?
"Ne bakıyorsun ya?! Ayı mı oynuyor oğlum?" Diyorum sesimi kalınlaştırarak. İyice bizim Gölyazı'daki çocuklara benzedim ha! İçimde bir mahalle Zeyno'su var da ben çıkaramıyormuşum bu zamana kadar. Aferin be Kerem Paşa, birkaç günde çıkardın bu içimdeki mahalle kızını. Helal sana!
"Zeynep, çikolata..." Diyor Kerem ve kendini tutamayarak gülmeye başlıyor. Herkes sesli sesli gülmeye başladığında daha çok yerin dibine giriyorum. Ah be Kerem, yedim seni!
"Ne var ya? Niye gülüyorsunuz?" Diyorum sesimi titreştirerek.
Kerem hemen elini kaldırıyor ve dudağımın biraz üstüne getirip işaret parmağıyla bir şeyler yapıyor. Gozlerimi kocaman açarken suratım kızarıyor. Fakat Kerem'in bu yaptığına mı, çikolataya mı bu yüz kızarıklığı onu da bilmiyorum!
Herkes bir anda susarken ben çantamı masanın üzerinden alıyorum ve Yağmur'un omzuna dokunup tuvaleti işaret ediyorum. Bir genç kızı zor durumda kurtarabilecek tek yer, tuvalet!
Yağmur ile birlikte tuvalete doğru yürürken hiçbir şey söylemiyorum. Daha doğrusu söyleyemiyorum çünkü Yağmur'un kıkırdamalarının eğer ben bir şey söylersem büyüyeceğini çok iyi biliyorum!
Tuvaletin içine girdiğimizde hızla çantamı bırakıp musluğu açıyorum. Yüzümü iyice yıkadıktan sonra Kerem'in elini sürdüğü yeri bir güzel dezenfekte edip Yağmur'a dönüyorum. Hala beni izliyor cin göz!
"Yağmur bakma bana öyle!" Diyorum sinirli sinirli. Ardında kapı açılıyor ve tahmin ettiğim gibi üçlümüz tamamlanıp içeri Melis Hanım giriyor!
"Vaay Kerem'in müstakbeli de buradaymış!" Diyor Melis kıkırdayarak. Sinirle gözlerimi pörtletiyorum ve çantamdaki su şişesini karnına doğru fırlatıyorum.
"Tamam Zeynep ya niye kızıyorsun, bir şey mi dedim?" Diyor Melis kaşlarını çatarken. Tabii arada da kıkırdamayı ihmal etmiyor.
"Su şişemi geri ver Melis. Bir de diyorsun, bir şey mi dedim diye! Daha ne diyeceksin Allahsız!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöpçatan Kuzen
Novela JuvenilFeminist bir genç kız, kendinden emin bir erkek. Peki ikisinin yolu bir kuzen tarafından kesişince ne olacak? Çöpçatan kuzenimiz görevinde başarılı olabilecek mi acaba?