8. Bölüm - Sigara parası gibiydin sevgilim, yasaklı

11.3K 300 30
                                    

Kuşum biraz rahatsız olduğu için aslında geç gelecekti bölüm fakat nedense bir anda canlandı bir tanem. Her neyse, okuyun lütfen. Teşekkürler :)) Bölüm kısa fakat bir iki güne yeni bölüm gelecek.

Bölüm şarkısı: Bir Varmışım Bir Yokmuşum - Pinhani

Nazlı ile birlikte odamda oturuyoruz. Sanki misafir çocuğunu almışım da eğlendiriyormuşu gibi gelen hissi bir kenara bırakıp ona odaklanmaya çalışmışken yine o his beliriyordu. Ah Zeynep ah, neler düşünüyorsun böyle!

"Nasıl tanıştınız ki anlamadım ben hala?" Diyorum onun söze başlaması için. Gerçi ben söze başlıyorum ama..

Yarım saattir Nazlı'dan Sedat ile nasıl tanıştıkları konusunda birkaç cümle falan öğrenmek istiyorum fakat nafile! kızın ağzını bıçak açmıyor ya.

"Of Zeynep tamam anlatacağım." Diyor sonunda o da pes edip. Rahatlıkla derin bir oh çekiyorum ve hemen bacaklarımı kendime çekip geçen ay Melis'in hediye ettiği yastığıma sarılıyorum.

"Hadi başla, başla!" 

"Geldiğim haftaydı işte! Arkadaşımı hastaneye kaldırmışlardı, ziyarete gitmiştim. O salak da oradaydı."

Birden kafama dank etti! Tabii ya! Bizim Kerem Paşa'nın Sedo'ya yumruk attığı geceden bahsediyordu büyük ihtimalle. Çünkü Sedat başka hiçbir zaman hastaneye adımını atmazdı. Korkardı o hastanelerden! Fakat ben Nazlı'yı nasıl görmedim? Sen daha kızın sesini hatırlamıyorsun nereden kendini hatırlayacaksın şapşal! İç sesime bir iki sövüp Nazlı'yı dinlemeye devam ediyorum.

"Ben o gün beyaz giydiğim için beni hemşire zannetmiş. Kafası iyiydi biraz sanırım. Sonra ben de buna devam ettim. İsmimin Necla olduğunu söyledim. Necla Hemşire dediklerini söyledim. O da bana isminin Cenk olduğunu söyledi işte! Gerizekalı ne olacak!?" Nazlı bir hışımla bunları söylerken kapı birden açılıyor ve içeri Kerem giriyor.

Sinirle yüzümü buruştururken bu gerzeğin benim odama nasıl dingonun ahrıymış gibi daldığını merak ediyorum. "Napıyorsun be!?"

Nazlı'nın birden gözleri yuvalarından fırlıyor ve kızına koca bakarmış gibi Kerem'i süzüyor. Tövbe yarabbi!

"Ben, bisküvi istersin diye şey ettim. Yani şey, istersiniz diye. Bisküvi, çay ve sigara üçlüsünü sevdiğini düşünüyorum." Diyor Kerem gülümserken. Gözlerimi kısmış ona bakıyorum ve bu birden gelen iyilik meleği tavırlarını gözden geçiriyorum. Vay be, bu çocuktan iyi oyuncu olurmuş! Harcanıyorsun buralarda Kerem Paşa!

"Evet severim ama sigaram yok düşünceli çocuk. Bana gider bir tane alırsan sevinirim." Diyorum umursamaz bir sesle. Valla hiç onunla uğraşamam şimdi! En heyecanlı yerde böldü zaten pislik.

Nazlı hala Kerem'i yiyecekmiş gibi süzerken ben de Kerem'i sigara almaya göndermeye çalışıyoum. Kerem en sonunda pes ediyor ve üst sokaktan sigara almaya gidiyor.

"O nasıl bir taş öyle!" Diyor Nazlı bir anda üstüme çullanarak.

Neye uğradığımı şaşırıyorum, "Hangi taş ya?"

"Az önce gelen... Adı neydi?.. Karim, Keri-"

"Kerem onun adı!" Diyor kapının ardındaki Sedat sesi. Bu çocuk da her yerden çıkıyor mübarek. Tövbe tövbe. Odam da yol geçen hanına dönüştü zaten. Gelen geçen giriyor ya! Fesat anlamayınız lütfen.

"Yine mi sen ya?!" Diyor Nazlı bu sefer ayağa kalkarak. Bir yandan da cırlıyor tabii.

"Valla Neclacım, bilmem farkında mısın ama Zeyno'nun sevgilisine asıldın az önce."


Necla kim ya? He dur bunlar birbirine Necla- Bekle, sevgilim mi?

Nazlı ile aynı anda bağırıyoruz, "Sevgili mi?"

Birbirimize bakarken Sedat beni kolumdan tutuyor ve doğruca salona götürüyor. Salonda gördüklerimse bir adet patron çocuğu Barış ve dağılmış bir kuzen Can!

"Neler dönüyor burada gençler?" Diyorum gözlerimi kısarken. Sedat yapmacık bir şekilde gülümsüyor.

"Biz bir plan düşündük." Diyor Barış bir anda fakat bir olay var burada belli! Anlarım ben oğlum!

"Ne planıymış bu?" Diyorum kaşlarımı havaya kaldırarak. sedat yanıma doğru geliyor ve beni kolumdan tutup koltuğa oturtuyor.

"Ben Nazlı'dan hoşlandığım için sizi Kerem'le sevgili yapacağız." Diyor birden. Gözlerimi pörtletiyorum ve Sedat'a deliymiş gibi bakıyorum. Bir saniye yani onun aşk hayatı yüzünden ben niye tehlikeye giriyorum?!

"Hayır ya ne alaka?"

"Görmedin mi kerem'den hoşlandı. Hem birkaç hafta sadece. Sonra ayrılmış gibi gözükeceksiniz. Lütfeeen!" Diyor Sedat gülümserken. Önce bir düşünüyorum ve sonra sedat'ın o ısırımsılık yüz ifadesini gördükten sonra içim ısınıyor. Ama Kerem'e yaklaşmak yok tabii!

"E iyi bari, ama o pis kas hayvanı bana dokunursa öldürürüm onu bilin ha!"

Sedat ve Can aynı anda mırıldanıyorlar, "Bilmez miyiz!"

***

Koltuğumda oturmuş yüzü asılan Nazlı'yı izliyorum, sanırım on beş dakika oluyor. Kerem çoktan geliyor ve bana sigaramı veriyor. O sigaramı almaya gitmeden önce de ona söylemişler zaten. Arkamdan işler çevirin siz! Helal, helal!

"Ee Keremcim, çakmağımı gördün mü?" Diyorum gülümseyerek.

Kerem gözlerini deviriyor ve cebinden kendi çakmağını çıkartıyor, "Al sevgilim benimkini kullan." Diyor gülümserken. Bu öyle sahte bir gülümseme ki anlatamam! Öyle böyle değil!

"Neyse Zeynepcim, gideyim ben. Geç oldu zaten. İyi geceler size. Memnun oldum Keremcim." Diyor ve neredeyse üzerime çıkacak olan Kerem'in elini sıkıyor. Ardından beni öpüyor ve herkesle vedalaşıp evine dönüyor. Herkes derin bir nefes verirken ben direkt Kerem2i itiyorum üzerimden ve hemen kalkıyorum.

"Hayvan! Üzerime çıksaydın ya! Git evimden, hadi!" Diye çığırıyorum aniden. Kerem önce gözlerini pörtletiyor ve hızla kalkıyor. Peşinden Barış da kalkıyor tabii.

"Aman be, senin evine kaldık sanki!? Gidiyoruz işte. Ayrıca yarın geldiğimde aldığım sigaranın parasını ödersin bana ona göre!" 

Sinirle kaşlarımı çatıyor ve bir anda küllükteki bütün sigara çöplerini alıp külleriyle birlikte Kerem'in kafasından aşağı döküyorum.

"Hadi paşam, siktir git." diyor ve pic sımaylımla birlikte odama yol alıyorum. Bugün çok edepsiz kız rolündeydim. Hemen imana gelmeliyim!

***

"Tamam annecim, babamlara da selam söyle."  Diyorum bir elimde telefon, bir elimde gazeteyle yumurtalar varken.

Poşeti daha sıkı tutuyorum ve apartmanın kapısını açıyorum.

"Zeynep, en kısa sürede geleceğiz biz. Bir ziyaret edelim, özledik seni de Can'ı da!" 

Başımı o beni görüyormuş anlamında sallıyorum ve bir şeyler mırıldanıp telefonu kapıyorum. Hızlıca İsmail Abi'nin dairesine doğru yöneliyorum, tam zile çalacakken evden Nazlı'nın sesi yükseliyor.

"Aynen kızım ya! Kapmış tabi Kerem gibi sevgiliyi. O tiple ne bokuma çıkıyorsa Kerem ile. Kızım kerem bir taş, bir taş! Zeynep de orospunun teki zaten!" Ardından gülüşmeler gülüşmeler...

Fakat ben Kerem'e değil tek bir söze odaklanıyorum. Zeynep de orospunun tekiymiş zaten. Ve yumartaların düşmesi bir oluyor.

Çöpçatan KuzenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin