Bilerek kısa yazdım gençler. yetişemedi çünkü ama size de bugün yayımlayacağım demitşim. Neyse okuyunuz lütfen, yeni bölüm uzun olacak. Yeni ZeyKer kitabım Şeftalki Tozu'nu da okuyun, yazık yetim kalmasın.
Playlist: Serhat Kılıç - Tövbe
"Kerem burada kalmayacağız değil mi?"
Kerem binince defa sorduğum soruya binince defa göz devirirken ben de kendimi koltuğa bırakıyorum. En azından kulübenin içine bir koltuk bırakmışlar da oturabilecek, dinlenebilecek yer var. Yoksa ben Kerem'in beynini hoplatırdım beynini!
"Kerem ya korkarım ben burada! Gece üç harfliler basar masar." diyorum dudaklarımı büzerek.
"Bir üç harfli var zaten!" diyor Kerem en sinirli haliyle. Ay bismillah! Üç harfli dedi, var dedi, burada dedi! Allahım sen koru bizi.
"Ay! Nerede? Ay Kerem ben bakamam!"
Kerem sinirini biraz yumuşatıp yalancı bir gülümsemeyle bana bakıyor, "Sensin ya."
Elime geçirdiğim ilk şeyi kafasına fırlatıyorum. Ee, bu da şanslı çıktı! Elime gele gele yastık geliyor haliyle. Kafasına da yastık düşüyor.
"Sakin ol Zeyno. Sakin." diyor Kerem yerinde kıkırdarken. Bir eliyle de yastığı yanına koyuyor. Ardından ortamda öyle bir gerilimli sessizlik oluşuyor ki! Ama içimdeki mahalle karısı Şaziye kendine tutamayıp patlayıveriyor. "Biz burada ne yapacağız söyler misin?"
"Açtırma istersen ağzımı."
Kaşlarımı çatıyorum ve ağzım direk olarak o şeklini alıyor. Amerika'dan Türkiye'ye kaçak gelen zenci çakması Kerem'e bakın siz! Çocuk aklında benimle ilgili öyle fanteziler kuruyor ki demek ki. Ee, tabii fantezi kurulmayacak bir kız da değilim. Yukarıda Allah var!
"Zeynep yanında yiyecek bir şey var mı?" diyor Kerem yanıma otururken.
Başımı iki yana sallıyorum, "Hayır, ama ben çok acıktım."
"Her şeyi benden bekleme istersen Zeynepcim." diyor Kerem kaşlarını çatarak. Arkama yaslanıyorum, "Senden bir şey bekleyen yok ki! İstesem de yapamazsın! "
Kerem derin bir nefes veriyor ve benim yaptığım gibi ahşap duvarı arkasına alıp yaslanıyor, "Gerçekten benim gereksiz bir insan olduğumu mu düşünüyorsun?"
Gözlerimi deviriyorum, "Seni sevdiğimi, burada durmaktan hoşlandığımı ya da yüzünü görmeye bayıldığımı falan mı sanıyorsun? Eğer böyle düşünüyorsan o düşünceleri aklından sil hemen! Çünkü senden nefret ediyorum ve nefret de edeceğim. Ayrıca eğer hala merak ediyorsan, evet sen hayatıma girmeye çalışan gereksiz bir insanın tekisin!"
Kerem koyulaşmaya başlayan yeşil gözleriyle bana bakarken yutkunuyorum. Biraz ileriye gittim sanırım! Hem de sorusuyla alakası olmayan birkaç cümle kurdum. Aferin Zeynep, adam seni yiyecek bitirecek burada!
"Kerem." diyorum sıkılgan bir şekilde. Zaten şu an içimdeki Zeynep'i zor zaptediyorum! annem beni ben onun içindeyken nasıl zaptetti acaba! dakikada fırtlardım herhalde!
"Bir şey söyleme! Haklısın aslında. Zeynep aslında var ya çok haklısın. Ama artık senin peşinden koşmayacağım çünkü sıkıldım! Seni mutlu etmeye çalışmaktan bıktım! Başta her şey bir oyundu, yani ben öyle sanıyordum. Ama artık sana anlatmam gerek. İkimiz de bu iğrenç şeye alet oluyoruz!"
Kerem'in dedikleriyle ağzım yeniden bir o şeklini alırken Kerem derin bir nefes alıyor. Fakat benden hala bir tık yok çünkü ben hala Kerem'in söyleyecek olduğu şeylerin şokundayım!
"Seninle tanıştığımız gece, yani Can'ın geldiği gece. Sen bir yemeğe katılmıştın. Barış da vardı. İşte o gece aslında Can sarhoş falan değildi. Can aslında Ankara'dan buraya Demet Hanım'ın ona verdiği görevi yerine getirmek için gelmiş. Demet Hanım senin evlenmenin ve yuva kurmanın en büyük taraftarıymış ve Can'a senin için bir sevgili bulmak konusunda bir görev vermiş. Can da beni uygun görmüş. Başta her şeyi eğlencesine yapıyordum. İtiraf etmek gerekirse seni yatağıma sokacak ve ardından da bırakacaktım. Ama öyle olmadı..." diyor Kerem tek nefeste. Bense ağzım hala açık bir şekilde Kerem'i dinliyorum. Neye uğradığıma şaşırdım şu anda sayın seyirciler! Ne yani? Benim kuzen diye bildiğim insan bana oyun mu oynamıştı? Hem de şu zıkkı münkelek ile!
"Ben seni öptükten sonra tuhaf hissettim ve senden özür dileme ihtiyacı duydum. Daha sonra da bunu Can'a söyledim. Can da her şeyin hallolduğunu, ve oyunun orada biteceğini söyledi. Fakat oyunun bitmediğini senin Nazlı'dan duyduğun hakaretler yüzünden ağladığın gece öğrendim."
♦ 12. Bölüm, Can'ın Barış'a attığı mesaj ♦
Kerem'den...
Barış ile dart oynamaya devam ediyorken Barış'in çişi geliyor ve işemek üzere tuvalete gidiyor. O gittiği gibi kendimi koltuğa bırakıyorum. Nasıl olsa iki saat çıkmaz dana. Ben tam gözlerimi uykuya bıraıyorum ki Barış'ın telefonuna mesaj geliyor. Ee, tabii bakacaksın mesaj geldi mi arkadaşım! Bu adettendir.
Telefonu alıyorum ve mesaja bakıyorum. Can mı?
'' Mekanda, Güney ile, saat onda. Gecikenin başına araba fırlatırım. ''
Kaşlarımı çatarak mesajı tekrar tekrar okurken Barış danası banyodan çıkıp yanıma geliyor. Ben de hemen telefonu bırakıyorum. Dart için Barış'ın yanına giderken de söylemeyi ihmal etmiyorum, "Sana mesaj geldi."Barış hızla telefonunu alıyor ve mesajı açıp okuyor. Ardından bir panik bir panik! Gören de karısının yanında metresi mesaj attı sanar.
"Abicim benim çok acil gitmem gerekiyor. Sonra devam ederiz."
Kafamı sallıyorum ve Barış çıktıktan sonra ben de onunla çıkıp onu takip ediyorum. Bir Sayer2den böyle şeyler kaçmaz!
***
"Öyle işte Zeynep. Sana kendime kaptırmamaya çalıştım ama olmadı işte. Yapamıyorum." diyor Kerem en sonunda ellerine bakarak. Bense hala arkadaşlarımın ve biricik kuzenimin beni nasıl kandırdıklarını merak ediyorum. Ben onlara güvenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöpçatan Kuzen
Fiksi RemajaFeminist bir genç kız, kendinden emin bir erkek. Peki ikisinin yolu bir kuzen tarafından kesişince ne olacak? Çöpçatan kuzenimiz görevinde başarılı olabilecek mi acaba?