Sevginin Gücü

5.5K 40 33
                                    

Bir süredir tam bir hikaye paylaşmadım. Neden diye sorun

" Çünkü kış ayında olduğumuz için dondurma yiyemeyip dışarda erkek tavlayamayan bütün Türk kızları yazarlığı merak salmış. Sen ne diyorsun abi"

"Haklısın Civciv malesef uzun zamandır edebi olmanın kenarından yakınından geçen bir kitap bulamadık."

"Kıvırcığım sen üzülme meşgale için sana pırasan yeter."

" Abla şu kıza şöyle diyip durma güceniyor sonra tribini ben çekiyorum. "

Ahhh bu çocuğun görümceliğin altun kurallarından haberi yok. Tabi pırasanın Kıvırcıkla arasının bozulmasından daha mühim dertlerim vardı. ( DİKKAT ettiniz mi bilmiyorum pırasa küçük harfle Kıvırcık büyük harfle başlıyor. Neden özel şeylerin başı büyük harfle başlarda ondan tabi.) 

Wattpad i didik didik ettim altını üstüne getirdim yanını sağa sola çektim. Temizlik yapan bir kadın misali en derindeki toz zannedilen ama kaybedilmiş değerli küpenin tekini ararcasına bende okuyacak bir kitap aradım. Ve Sevginin Gücü ile defalarca kez karşılaştım.

"Karşılaşmaz olaydık."

"Civciv çok ayıp."

"Ne ayıbı öyle berbat bir tanıtım var ki üstüne basıp içine girmeye elim gitmedi."

"Tamam vasat bir tanıtım olabilir ama o kadar da kötü değil."

"Kardeşime katılıyorum hem itiraf et kaç defa tanıtımı okudun ama hikayeye tıklamadın bile en son bir cesaret girdiğinde ilk bölümü okuyup sonunu getirmeden çıktın."

Evet haklılardı. Sıradan bir tanıtım ve sıradan bir ilk bölüm ve facia gibi ikinci bölümden sonra azimle üçüncüsünde duraksadım. Oraya gelene kadar karlı dağlar aşmış töreristler tarafından tehdit edilmiş yalın ayak düzlüğe çıkabilmiştim.

Heyy bunlar hikayeye atıf değil çektiğim işkencenin tarifi...

Ama üçüncü bölümde bir şey oldu. Yazarın kalemine sihirli bir değnek deydi sanki.

Daha ilgi çekici, anlamlı, edebi yazmaya başladı.

Hikayeden biraz bahsetmek istiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hikayeden biraz bahsetmek istiyorum.  Babasının vasiyeti üzerine küs olduğu annesinin yanına gitmek zorunda kalan kızımızı Türkiye den uzak topraklarda zor günler bekliyor.

Hem komşuları hem aile dostlarının oğulları karşısına çıkan dostların eski dost şimdiki düşmanları.  Kimin dost kimin düşman olduğunu anlamaması ile kızımızın karışan kafası. (tıpkı benim yazdıklarımı geri okuduğumda karıştırdığı gibi)Annesiyle olan daha doğrusu olmayan bağları ile aile olabilme aile nedir? aşkı bulma aşk nedir? kardeşlik nedir? gibi sorulara cevap arıyor.

Kızımızın ismi Dolunay her ne kadar hikayede yirmili yaşların sonunda olsada günümüzde yaşayan dolunaylar 15 den büyük değil. ( en azından benim gördüğüm duyduğum gözlemlediğim kısımda durum bu. Tabi yazarımız bize gelecekten sesleniyorsa hemen susuyorum.) İşte tamda bu nedenden ötürü emin değildim.

Ama okudukça, kızın karakterini gördükçe bir sevimlilik hissettim. Tabi bu isme karşı değil hala okurken DOLUNAY yazan yerlere kafamda Ayşe, Zehra, Büşra, Zeynep gibi isimler yerleştiyorum. Anlayacağınız karakter isim gibi ergen hissi vermiyor.

"Önemli bir noktayı atladın."

"Nedir kıvırcık?"

"Şu oğlanın dostumla nişanlımı bastım diye kendini dağıtması saçma değil mi? Sonuçta Türkiye de  değil. Yarı türk olsada gördüğü kültür çok uzak.

Bir bizim milletimiz ölüyor kahroluyor. Hoş biz sevdiğimiz kız abi dediğinde de kendimizi perişan ederiz. Seviyoruz diyip artık sevmiyorum diyene 'ya benimsin ya kara toprağın' diye atar yaparız. Yani aga bir tek bizim millet kadın konusunda psikopat. Yarı türk de olsa saçma!"

"Duygusal bir adam belki? Hem Türk genleri ağır basmış olabilir." 

BeyzaTaskran ın kaleminden ( tanıtım ve ilk iki bölümü çıkararak konuşuyorum)  gerçek anlamda okunası bir kitap... Yolu açık olsun ve yazarın en beğendiğim özelliği her bölümde kendini biraz daha geliştirmesi... İleride çok daha güzel ve anlamlı (edebi)  yazılarını okuruz inşallah...

Ne Okusam Acaba?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin