Medya : Nehir'in evi
Yeni bölüm sizlerle, çokta uzatıpp sizleri yormadann hemen bölüme başlıyorum. Keyifli okumalar dilerim.
<<<<<<< * >>>>>>>
GURFA
Evin Gizemi
Hayat, nefes almak ve nefes vermek arasındaki mesafe kadar kısaydı aslında. Yaşama karşı yeni açılan gözlerden önce o nefesi alırdık. O küçük mesafede hayal kurardık, hedef koyardık, yol çizerdik kendimize. Ama ne mi olurdu? Herşey bir anda ters dönebilirdi. Ve sen son kez etrafa bakıyor olabilirdin bilmeden de olsa. Sonuç, yaşama karşı önce gözlerimizi kapatırdık, sonra son nefesimizi verirdik. Herşey biterdi o anda.
"Nefes al Nehir."
Nefesimi ne kadar süredir tutuyordum bilmiyordum. Ama almıyordum, hayır alamıyordum. Sebebini bilmediğim bir şekilde nefes alamıyordum. Nefes almayı mı unutmuştum? Hayır bu çok saçmaydı. Bunu fark etmiş olsa gerek ki, Ateş karnımdan elini yavaşça çekerek kollarımdan tutup kendine çevirip ciddi bir şekilde bana baktı.
"Nehir? Nefes al kızım, korkutma."
Kendime geldiğimde derin bir nefes verdim. Benimle beraber, Ateş'te derin bir nefes verdi.
"Aklımı oynatacaktım. Manyak mısın? Nefesini ne diye tutuyorsun?"
"Tutmadım. Tuttum ama... yani tuttuğumu fark etmedim."
Ne diyorum ben Allah aşkına ya...
Konuştukça batırıyormuşum gibi hissediyordum. Göğüs kafesim derince inip kalkarken kafamı da biraz toparlamaya çalışıyordum. Neden, nasıl böylesine kilitlenmiştim anlamadım. Heyecanlanmış mıydım? Evet, fazlasıyla. Hatta ellerim titriyordu, karnım karıncalanıyordu ve bunu fark etmesini hiç istemiyordum. Ama aksine o herşeyi fark edecek kadar zekiydi. Gözleri vücudumda gezinerek iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu.
"İyi misin? Elin ayağın titriyor. Su getireyim mi?"
"Şey... İyi olurdu aslında."
"Tamam, mutfak şu tarafta sanırım."
Ellerini kollarımdan çekerek mutfağa yöneldi. Saçımı başımı düzeltip kendime geldim. Hem düşmenin korkusu vardı üzerimde, hem de heyecan... Kısa sürede gelip suyu uzattı. Hiç birşey demeden, öylece bana bakıyordu. Bardağı aldığımda ellerimin titrediği aşikar ortadaydı. Hızla bir kaç yudum alıp tekrar Ateş'e verdim bardağı. Köşede duran sehpanın üzerine bırakıp, tekrar karşımda durdu. Gözlerini kısarak gözlerime baktı.
"Neden... bu kadar heyecanlandın?"
"Hayır, yani evet heyecanlandım ama korktum da. Sonuçta az kalsın düşüyordum onun da etkisi var."
"Ben başka birşeyi ima etmemiştim ki..."
Kafamı kaldırıp ona baktığımda, tuzak bir soruya yanlış cevabı vermişim hissine kapıldım. O bana gülerek bakıyordu. Hatta dişlerini görebileceğim şekilde içten gülüyordu, gerçek bir gülüştü bu. Ateş'i ilk kez böyle gülerken görüyordum. Oysa ki güldüğünde ne kadar tatlı olduğunun farkında mıydı? Yalnızlığa alışmış birisinin yeni arkadaş edinmesi kadar şaşırtıcıydı bu durum. Şu kısa zamanda sanki gökten yıldızlar dökülse, daha normal karşılardım. Parıldayan kahvenin en koyu tonuna sahip gözleri, ışıklarını kalbime kadar işlemişti sanki. Olmaması gereken şeyleri düşündüğümü fark edince, hızlıca kafamı toparladım. Kendimi kurtarmam gerektiğini anladığımda tekrar konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURFA
General FictionGözlerim, babamın ölümüyle başlayan bu karmaşık yolculuğun kararmış sokaklarında dolaşıyordu. Kalbim, bir yandan intikam ateşiyle yanarken diğer yandan geçmişin karanlık koridorlarında kaybolmuştu. Babamın ölümü bir sır perdesini aralayarak beni giz...