Evet, yeni bölüm ile karşınıza şükür ki gelebildim. Sınav haftam yüzünden maalesef 2 haftalık aksaklık söz konusu oldu. Anlayışla karşılayacağınızdan eminim okurlarım.
Merak dolu bir yerde kalmıştık zaten. Şimdi sizi bekletmeden hemen bölüme başlayalım. Keyifli okumalar dilerim...
<<<<<<<<<<<<<<< * >>>>>>>>>>>>>>
GURFA
6. BÖLÜM
Abim O Benim!Boğazıma dayanmış bir bıçak, tenime temas eden o metalle gözlerimi kapatan ben. Gözlerimi kapatıp, ölümü bekliyorum usulca. O bıçağın kaymasıyla oluşan boğazımda derin bir kesik izi... Ölümün tadıydı bu değil mi? İşte tam şuan, kulağımda yankılanan Ateş'in sesi... O ses bıçaktı ve dudakları arasından dökülen her sözcük boğazımda oluşan derin kesik iziydi. Kulaklarıma dolan o isim, gözlerimi kapatıp kurban olmayı seçmeme sebep olan şeydi. Ateş'in söylediği kısacık cümle, bana ölümün yolunu tarif eder gibiydi. Bunun sebebi, duymak yerine ölmeyi tercih edeceğim içindi...
Hayat, keskin bir bıçağın sivri ucu gibiydi...
Kafamı olumsuz sallarken gözümden akan yaşlar yüzünden her yer buğulanmıştı. Göğüs kafesimde sıkışıp kalan nefesim ve ayaklarımda hissettiğim karıncalanmayla gücümü tamamen yitirmiş gibi bir anda yere çöktüm. Ateş'te kollarımdan tutmuş, benimle beraber yere çökmüştü. Bana dikkatle bakıyor, sakinleştirmeye çalışıyordu. Sesi sakin ve sessiz çıkıyordu. Bana birşeyler söylüyordu ama kulaklarımda dolanan tüm melodiler boğuktu, anlaşılmıyordu. Duyamıyor, anlayamıyordum.
Onun sesini duymayı bekleyen hıçkırıklarım, söylediği ama anlayamadığım sözlerden sonra feryat etmeye başladı. Şiddetle ve hıçkırıklarla ağlarken, Ateş ne yapması gerektiğini bilememişti. O yüzüğün kime ait olduğundan bir haberdi. Yanımdan hızlıca ayrılıp, yüzüğü hızla bir poşete atarak çantaya koydu. Aynı hızla tekrar yanıma gelip yere çöktü. Hiç birşey söylemiyor, öylece bana bakıyordu. Kaldırmakta zorlandığım bir şey yaşadığımın farkındaydı. Kolumdan tutarak sıvazlamaya başladı. Beni sakinleştirmek istiyordu ama nasıl yapacağını asla bilmiyor gibiydi. Nefes almakta güçlük çekiyor, aklımı yitirmiş gibi hiç birşey düşünemiyordum. Ne olduğunu henüz anlayamamış olan Ateş, bana sormak da istemiyor gibiydi. Zora ki de olsa sesini duyabilmiştim.
"O yüzük kime ait bilmiyorum ama, şuan önemli değil. Tamam mı? Sakin ol."
Tüm bedenime yayılan bir öfke vardı. Ama o öfkeden daha çok hayal kırıklığı, ihanet vardı. Sakinleşmeye çalışıyordum ama bir türlü beceremiyordum. Belki de ne kadar güçsüz olduğumu sorguluyordu Ateş yine zihninde. Ama kim dayanabilirdi ki bu ihanete?
"O yap...mamıştır..."
Tek kurabildiğim bu cümle olmuştu. Ateş bana sorgulayıcı bakıyor, ama ağzından tek bir kelime çıkartmıyordu. Ben yapamazdım, bundan daha fazlasını duymaya gücüm yetmezdi. Daha fazlasını duymak istemiyordum. Hızla gücümü toparlayarak ayağa kalktım ve koşar adım depodan çıktım. Ne olduğunu bile anlayamayan Ateş, büyük ihtimalle peşimden geliyordu. Çünkü merdivenleri tırmandığını duyabiliyordum. Hızla salona ilerleyip gözüme kestirdiğim ilk cam vazoyu elime aldım ve sertçe yere vurdum. Büyük bir sesle yüzlerce parçaya ayrılan vazonun bir parçasını yerden aldım. Gözümde ki yaşlar asla durmak bilmiyordu. Ateş'e doğdu döndüm ve diğer elimi ona uzatarak durmasını işaret ettim.
"Gelme!"
Elimde ki camı aynı anda boğazıma dayadım. Ateş 3-4 adım ötemde aniden durdu ve o da aynı şekilde elini uzattı. Derin nefesleri arasında bana bakıyordu. Delirmiştim evet, ben delirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURFA
General FictionGözlerim, babamın ölümüyle başlayan bu karmaşık yolculuğun kararmış sokaklarında dolaşıyordu. Kalbim, bir yandan intikam ateşiyle yanarken diğer yandan geçmişin karanlık koridorlarında kaybolmuştu. Babamın ölümü bir sır perdesini aralayarak beni giz...