GÖKYÜZÜNÜ BİLMEK

474 225 13
                                    

    Yağmurlu bir gecenin ardından güneş yeryüzünü ısıtan sıcaklığıyla yeniden doğuyordu. Anyela ve Razza haricinde diğer Seçilmişler ruhlarını teslim etmişcesine uyuyorlardı. Bedahşan ise yarı uykulu gibiydi. Göz kapakları kapalı olmasına rağmen ara ara kirpikleri gözlerini aralamak için çabalıyordu. Bu nedenle Bedahşan etrafında ki sesleri işitebiliyordu. Anyela ise bu sırada siyah kapaklı defteri elinde bir şeyler çizip duruyordu. Bunun üzerine Razza sordu.

RAZZA: Ne çiziyorsun?

Anyela çiziyor olduğu resmi Razza'ya doğru çevirerek gösterdi. Daha sonra daha yakından bakabilmesi için defteri Razza'ya doğru uzattı. Anyela'nın çiziyor olduğu resim bir tür kara kalem çalışmasıydı. Tüylü kalemiyle ancak bu tarz çalışmalar resimlendirebiliyordu. Anyela da zaten sadece sararmış kağıdının üzerine siyah rengini kullanmayı seviyordu.

RAZZA: Gerçekten çok güzel... Peki çizmiş olduğun bu gül hangi renk?

ANYELA: Kırmızı.

RAZZA: Her çiçek güzeldir, ama kırmızı gülün yeri başka tabi.

ANYELA: Öyle.

RAZZA: Ne tür resimler çiziyorsun?

ANYELA: Fark etmiyor.

RAZZA: Her gördüğün şeyi çizer misin?

ANYELA: Hayır, sadece hoşuma giden, sevdiğim şeyleri.

RAZZA: Bu gülü herhangi bir şeyden esinlenerek mi yaptın, yoksa tamamıyla hayal ürünü mü?

ANYELA: Genelde ben resimlerimde hayal ürünü çizimler yapmam. Bu gülü de Ozaklar'ın biraz daha ilerisinde ki gür ağaçların olduğu tarafta görmüştüm.

RAZZA: İyi de resmini çizmek yerine onu neden koparmadın ki?

ANYELA: Çünkü koparamazdım.

RAZZA: Neden?

ANYELA: Çünkü bu gülü Ozak'ın üzerinde olduğum sırada keşfettim. Bunun için de pek zamanım olmadı.

RAZZA: Anladım...

  Razza arka sayfaları çevirerek Anyela'nın çizmiş olduğu diğer resimlere de bakmak istedi. Dolayısıyla resimlere göz gezdirerek birkaç sayfa çevirdi. O sırada Anyela ise Razza'nın baktığı birkaç sayfadan sonra onu durdurmak durumunda kaldı. Razza sayfayı çevirmek üzereyken

ANYELA: Razza!

Anyela'nın hitap etmesiyle Razza diğer sayfayı açmaması gerektiğini düşündü.

RAZZA: Özel mi?

Anyela hafiften utanıp sıkılarak cevapladı sorusunu.

ANYELA: Evet.

RAZZA: Affedersin.

Razza defteri kapatarak Anyela'ya doğru uzattı. Anyela defterini alarak yanı başında ki sırt çantasının içine koydu. Daha sonra Razza'ya doğru döndü. Aralarında çok kısa bir sessizlik meydana geldi ve bu sükut Anyela'nın sorusuyla son buldu.

ANYELA: Prof. Razor'un yanına inelim mi?

RAZZA: Olur.

Anyela ve Razza oturuyor oldukları ranzalarından doğrularak birlikte aşağıya inmek üzere merdivenlere yöneldiler. Bu sırada Bedahşan'ın gözleri kısık bir şekilde açıktı. Bedahşan'ın sırtı Anyela ve Razza'ya dönük olduğu için onun uyanık olduğunu fark etmemişlerdi. Fakat Bedahşan, Anyela ve Razza'nın aralarında geçen konuşmalara istemeden de olsa kulak misafiri olmuştu.

Prof. Razor dışarıda hava alıyordu. Anyela ve Razza da dışarıya çıkarak Prof. Razor'un bulunduğu kısma geldiler.

ANYELA, RAZZA: Günaydın Prof!

Prof. RAZOR: Sizlere de günaydın! Nasılsınız bakalım?

ANYELA: Gayet iyiyiz, siz?

Prof. RAZOR: Bende gayet iyiyim.

RAZZA: Burada ne yapıyorsunuz Profesör?

Prof. RAZOR: Temiz hava alıyorum. Her sabah bu saatlerde dışarıya çıkıp biraz dolaşırım. Bu zihnimi boşaltıp, stres atmamı da sağlıyor. Size de tavsiye ederim.

Prof. Razor bir an duraksadıktan sonra ekledi.

Prof. RAZOR: Bu arada diğerleri nerede, yoksa hala uyanmadılar mı?

ANYELA: En son hala uyuyorlardı.

Bu sözün ardından çok geçmeden Bedahşan, Norm ve Lupus kulübenin dışında görüldüler. Norm ve Lupus yeni ayılmış vaziyetlerini esneyip, kollarını yanlara doğru gerdirerek taçlandırdılar. Bedahşan ise kızların ve Prof. Razor'un yanına doğru adımladı.

BEDAHŞAN: Günaydın!

Prof. RAZOR, ANYELA, RAZZA: Günaydın!

Kızlar az önce uyuyor olan diğer Seçilmişlerin bu kadar kısa sürede ayılmalarına şaşırmışlardı doğrusu. Onlar adına pek beklemedikleri bir gelişmeydi buydu. Bedahşan'ın ardından Norm ve Lupus da geldiler.

NORM, LUPUS: Günaydın!

Prof. RAZOR, ANYELA, RAZZA: Günaydın!

Prof. RAZOR: Bakıyorum da bugün hepiniz erkencisiniz.

NORM: Evet, bu aralar öyleyiz.

Prof. Razor bu yanıtı garipsemişti. Çünkü Koruyucular Okulunda da sabah erken kalkma zorunluluğu mevcuttu.

Prof. RAZOR: Bu aralar?

Norm sanki pot kırmışçasına açığını kapatmaya çalışarak toparladı.

NORM: Yani genel de.

Prof. RAZOR: Güzel... Hadi öyleyse ne duruyoruz yola çıkalım.

  Prof. Razor cümlesini bitirmesiyle heybesinden çıkarmış olduğu elmaları Seçilmişlere vererek önden ilerlemeye başladı. Haliyle Seçilmişler de Prof. Razor'un peşinden yola koyuldular. Nereye gidecekleri ve ne yapacakları ise malumdu.

Uzunca bir yol kat etmelerinin ardından Ozaklar'ın olduğu bölgeye nihayet geldiler. Prof. Razor, Seçilmişlerin karşısına geçip yer aldı. Belli ki Seçilmişlere birtakım tavsiyelerde bulunacağa benziyordu.

Prof. RAZOR: Evet, bugün sizlerle farklı bir şey deneyeceğiz... Binebildiğiniz kadar farklı Ozaklar'a binip uçmaya çalışacaksınız. Çünkü her Ozak'ın ayrı ayrı özellikleri vardır. Kimisi hız konusunda daha iyi, kimisi de manevra hususunda. Bu sayede her bindiğiniz Ozak'ta farklı özellikler keşfedip daha rahat yol alabileceksiniz. Ne kadar çok Ozak'a binerseniz sizin için o kadar iyi olur.

Prof. Razor bir an duraksayıp sözlerine ara vermesiyle ekledi.

Prof. RAZOR: Yeryüzü, gökyüzünden daha tehlikeli gibi gözükür, ancak kimse tanımadığı gökyüzünde neler olduğunu bilemez. O nedenle size gökyüzü hakkında bildiğiniz bir tehlikeden bahsedeceğim. Eğer yeryüzünde yol alıyorsan ve ayağın bir girintiye takılıp düştüysen, en fazla ufak yaralar içinde yerden kalkıp yoluna devam edersin. Fakat olurda uçsuz bucaksız gökyüzünden yüzeye düşmek gibi bir hata yaparsanız, hayatta kalmak gibi bir ihtimaliniz yok denecek kadar az olacaktır.

Prof. Razor bir kez daha duraksayarak son sözünü söyledi.

Prof. RAZOR: Hepinize iyi şanslar...

Seçilmişler olayın ciddiyetini fazlasıyla iyi algılamışlardı. Bu sebeple ne yapmaları gerektiğinin bilincindeydiler. Hata yapma gibi bir lüksleri yoktu. Haliyle işlerini şansa bırakamazlardı. Bu durumun üstesinden gelebilmek için tüm hünerlerini, marifetlerini, becerilerini sergilemeliydiler. Aksi takdirde daha başlamadan sonları gelmiş olacaktı. Ellerinden geleni yapmak durumundaydılar. Buna mecburdular... Zorundaydılar!

BEDAHŞAN KADEHİ KAYIP NEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin