Bölüm 4

344 111 19
                                    

Nereye gittiğini bilmeden koşmaya devam etti her yer zifiri karanlıktı. Soğuk hava, esen rüzgar içine işlemiş tenini ürpertiyordu. Yüzüne gelen dallardan kaçamıyor her bir yanı yara bere içinde kalmıştı. Arkasından gelen adamların ayak sesleri gittikçe yakınlaşmaya başlamıştı. Ayakları artık gitmiyor bedenini taşımıyordu ayağından çıkan ayakkabılar yüzünden taşlar ayağına batıyordu. Takıldığı bir dal parçası düşmesine neden oldu. Düştüğü yerden doğrulmaya çabaladı ama kalkamadı dizleri parçalanmış ayağını burkmuştu. Arkasından sesler geldi bedenini çevirip bakınca karşısında adamları gördü bir an çığlık atmaya çalıştı ama ses çıkmadı. Buda neydi şimdi neden bağıramıyordu sesine ne olmuştu anlamadı geri geri gitmeye başladı sırtı sert bir şeye çarpınca durdu bir ağaca dayanmıştı bedeni. Karşısındaki adam üstüne doğru gelmeye başladı yüzünde pis bir sırıtma vardı tüm bu yaşadığı şeyler bedenine ağır geldi ve en son gördüğü tek şey adamın üstüne doğru eğilişiydi.

Gözlerini büyük bir panik içinde açtı tüm bedeni kas katı kesilmiş, kan ter içinde kalmıştı. Gördüğü bu rüya o geceye aitti. Bir anda yanında bir hareketlenme hissetti. Yatakta geri geri gitmeye başladı. Sırtı yatak başlığına dayandı. Yine aynı şeyler olmaya başlamış ne yapacağını bilmiyordu. Yardım istemesi bağırması lazımdı ama yapamıyor sesi çıkmıyordu. Birden her yer aydınlandı. Savaş Hazanın inlemeleriyle uyanmış kabus gördüğünü anlayınca onu uyandırmaya çalışmıştı ama Hazan uyanmamış ve inlemeye devam etmişti. Tam ışığı yakmak için kalktığında Hazan bir anda gözlerini açmış ve öylece kalakalmıştı. Savaş, doğrulması için Hazana yaklaşmaya başlayınca Hazan korkmuş onu tanıyamamıştı. Geri geri kaçmaya başlayınca Savaş da ışığı yakmayı en sonunda akıl etmişti. Hazan hala korku dolu gözlerle etrafa bakıyor ve Savaş ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Hazan hala rüyasının etkisinden çıkamamış Savaşı tanıyamamıştı. Savaş onun böyle olmasına dayanamadı aklına gelen ilk şeyi yaptı. Yatağın başına oturup Hazanı kendine çekti. Kafasını göğsüne bastırdı, sarıldı.

- şşşşş geçti

Hazan korku ve panik içinde kendine sarılan bedenden kaçmaya çalıştı ama kurtulamadı. Savaş kollarını gevşetti ve Hazanın yüzüne bakmasını sağladı.

- Benim korkma benden

Hazan o zaman tanıdı Savaşı ve Savaşın boynuna kollarını dolayıp daha da ağlamaya başladı. Bu sırada onları izleyen gözlerden habersizlerdi. Volkan elleri yumruk olmuş bir şekilde kapı aralığından onları izliyordu. Savaş sanki içine sokar gibi daha da sıktı Hazanı. Diğer yandan yatıştırmak için sırtını okşamaya başladı. Volkan yanlarına gitmemek için kendini tutuyor dişlerini sıkıyordu.

- Ne gördün ne oldu anlat hadi bana . İster misin?

Hazan Savaşın yüzüne baktı anlatmak istiyordu. Savaş anlatmak istediğini anlayınca defter ve kalemi Hazana uzattı. Volkan daha fazla bu duruma katlanamayarak odasına gitti. Neden sinirlenmişti ki şimdi? Anlam veremedi. Şuan Savaşın ağzını yüzünü dağıtmak istiyordu. Ama neden? Volkan daha da sinirlendi bi duruma bu kızı bu evden yollamalıydı çok saçmaydı Savaşın bu kızı sahiplenmesi acaba aşık mı oluyordu kardeşi. Bu fikir aklına gelince daha da kötü oldu ve direk banyoya ilerledi şuan aklına başına getirecek tek şey soğuk bir duş almaktı.

Diğer yandan Hazan gördüğü kabusu deftere yazmış Savaşa vermişti. Savaş okuduğu her satırda deli oluyor her yeri yıkıp dökmek istiyordu. O adamları bulup nefeslerini kesmek istiyordu. Tüm yazılanları okuduktan sonra Hazana tekrar sarıldı.

- Artık ben varım, biz varız seni kimseye bırakmam sana bir şey olmasına asla izin vermeyiz.

Hazanın kalbi bu sözle havalara uçtu buna gerçekten inanmak istiyordu. Ama bu nasıl olacaktı bu evde daha ne kadar kalabilirdi ki. Bunu Savaşa söylemedi çünkü şuan buna inanmak istiyordu içi biraz da olsa huzur buldu

SONBAHAR ( Hazan'ım) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin