31.Bölüm

9 3 3
                                    


   Chen

"Ne saçmalıy-" derken bir adamın sesi duyuldu.

"Hemen ellerinizi kaldırın!" Polis. Güldüm. Pera'ya baktığımda ağlıyordu. Sanırım ilk defa basılmıştı. Birkaç adam onları alırken diğerleri de Eybi'leri çözüyordu. Hemen Jungkook yanına gittim.

"Geçmiş olsun."dedim. Gülümsedi. Yorgun gözüküyordu.

"Eybiiğğ!"diye yankılandı ses. DanBi. Ve diğerleri. Hepsi ağlıyordu. Zafer.

DanBi

Polis arabası gidecekken durdu ve içinden Berk indi. Polis ile beraber yanıma geliyorlardı. Herkes bize bakıyordu.

"Merhaba. Öncelikle. Herşey için özür dilerim. Pera'yı biliyorsun. Bizi zorladı. Ölebilirdik DanBi. Çok üzgünüm..."dedi. Küçümseyici bakışlarımı attım hemen.

"Son kez sarılabilir miyim?" Bunu söylerken ağlamaya başlamıştı. İlk defa ağlarken görüyordum onu.

"Hayır."dedi Chen.

"Chen...İzin ver lütfen."dedim ve boynuna atladım. Ondan nefret etsem de özlemiştim. Abi kardeş gibiydik ki biz. Hepsi Pera'nın suçuydu.

"Senden nefret ediyorum. Geber pislik!"dedim ve güldüm. Aramızda birşeydi. O da kahkaha attı ağlarken. Daha sonra polis sinirle arabaya bindirdi. Yavaşça uzaklaştılar...

"Ne yaptın sen?!"dedi bağırarak Chen.

"Sarıldım."

"Deli misin?"

"O benim kardeşim dediğim adam Jong Dae! Birşey bilmiyorsun sus!"dedim ve Eybi'nin elini tutup depo gibi yerden çıktım.

Yurda gelince aklıma birden birşey geldi. Hemen mikrofon sistemini ayarladım ve pencereye çıktım. Tek tük insanlar vardı yolda. Gözlerimi kapattım ve şarkının başlamasını bekledim. Az sonra tüm sokakta şarkı çalmaya başladı. Gözlerimi kapattım ve şarkıya başladım. Chen'in şarkısıydı.

"Everyday, l'm so lucky..." bunu söylerken gözlerimi açtım ve sokağa baktım. Kimileri sakince izlerken, kimileri ağlayarak deliriyordu. Baya kalabalıktı. Gülümsedim ve şarkının sonlarına yaklaşırken yatağın üstünde duran şapkamı aldım. Fanlarımız ve insanlar keyifle ve çıldırmışcasına beni dinliyordu. Derin bir nefes aldım ve şapkayı aşağı doğru bıraktım.

Peki sonralarda ne mi oldu?

Başkan çok dağıldığımızı söyledi ve şirkette yatılı kalmamızı sağladı.

1 yıl sonra... 

DanBi

"Tamam. Sakinim. Biz Türkiye'ye aileme gitmiyoruz. Yok yok. Mark'ı falan aileme tanıtıp, hatta kucağımda minik bir bebekle."demesiyle küçük prenses ağlamaya başladı.

"Worii! Sakin ol ama... Bak kızın da heyecanlandı." Çok tatlıydı. Yarı Türk, yarı Kore'li...Şişik gözlü ve çekikti...

"Wori. Uçak kalkacak susun artık."dedi Mark ve küçük kızı Wona'yı kucağına aldı. Şimdi gelelim bu miniğin nasıl doğduğuna...

**FlashBack**

Wori

Tam odaya gidecekken ani gelen sancıyla DanBi'nin koluna yapıştım.

"D-danbi."

"Ya kızım bırak!"

"Geldi! Geldi!"

"Kakanı kendin yapabilirsin dimi?"

"Saallaakk!!! Mark'a haber ver aaaaa!!!"dedim ve yere oturdum. DanBi anlayınca hemen diğerlerini yanıma çağırdı ve Mark'a haber vermeye gitti.

"Sakin ol aşkım. Sakin. Güzel şeyler olacak. Onları düşün. Düşün!"diye bağırdı Miso. Gri Na mal mal duvara bakıyordu. Ama heyecanlı olduğunu biliyordum.

"A-aşkım!"dedi Mark ve yan odadan koşarak yanıma geldi.

"Mark. Geliyor."

"Hay ben böyle..."dedi ve kucağına aldı beni. Zaten zar zor kabul ettirmiştim bebeği.

                      
DanBi'den devam...

Ben bunları düşüne düşüne uyuya kalmıştım. Gözlerimi açtığımda Türkiye'deydik. Ankara...

"Burası An...Ankara mı?"diye sordu Mark.

"Evet aşkım."dedi. Henüz iki aylık evli çiftimiz. Neyse...O düğünüde bir ara anlatırım.

"O zaman...Görelim şu aileni."

                          ***

     Mark evin önüne gelince birden korkmaya başlamıştı. Ee kolay mı? Bebek var...Evlendiler bide....Zeliha teyze için bir ambulans lütfen!

"Ayy kim ki bu saa-"diye açan Zeliha teyze bizi gördü. Yavaşça Mark'a baktı. Sonra ellerine baktı ve bebeği görünce çığlığı bastı.

"Anne ne olur..."dedi Wori ve hepimiz içeri girdik.

"Kim-"

"Baba!"

"Sen ne hadle!"

"Efendim lütfen..." Mark'ın Türkçesine kurban...

"Bu bebek de neyin nesi? Yoksa...Kız sen!"dedi Zeliha anne ve terlik çıkarttı.

"Anne! Dur! O benim kızım. Adı Wona. Buraya size Mark'ı tanıştırmaya geldim ve eğer istemezsen şimdi gideriz. Çünkü ben mutluyum."

"Bu benim torunum mu?"dedi İsmail amca.

"Evet."dedi Mark. Evet derken garip oluyordu. Eveğt gibi diyordu.

"Çok güzel ama...Sen artık benim kızım değilsin. Hemen! Evimden çıkın!"diye bağırdı İsmail amca. Mark saniyesinde Wori ve bebeği alıp evden çıktı. Bizde arkalarından.

"Mark..."

"Şşt...Artık sadece ben varım. Ben..."

Çok kısa oldu. Biliyorum. Bilerek kısa yaptım. Zaten finale yaklaştık.

L.M.LHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin