Cinayetin Onbeşinci Günü 10

18 1 0
                                    

22 KASIM CUMARTESİ

Asya cinayetin onbeşinci günün de ceset hakkında güç bela elde edebildiği bilgilerin olduğu dosyayı tekrar tekrar incelemişti. Ama deliller ne cinayeti çözebilecek kadar yeterliydi ne de ikna ediciydi.
Mehmet elinde fincan dolusu kahvesini yudumlayarak içeri girdiğinde Asya masasının üzerine oturmuş düşünceli bir şekilde elindeki dosyaya gömülmüştü.
Mehmet onun için getirmiş olduğu kahveyi masanın üzerine koyarken yüzündeki ifadeden aklından geçenleri anlamaya çalıştı.

"Düşünceli görünüyorsun."

Asya elindeki dosyayı kapatıp masanın üzerine koyarken,

"Sarp Çakır yirmi dokuz yaşında, bekar ve yalnız yaşıyormuş. Orta gelirli bir ailenin tek çocuğuymuş. Her ikisini yaklaşık beş sene önce bir trafik kazasında kaybetmiş. Marıya'nın ifadesine göre Sarp bir pazarlama şirketinde çalışıyormuş.
Ne gariptir ki biz hâlâ onun hangi pazarlama şirketinde çalıştığını bilmiyoruz. Bir ailesinin olduğundan şüpheliyim doğrusu. Şimdilik onunla ilgili ögrenebildiklerimiz sadece bunlar." dedi.

Asya başını olumsuz biçimde salladı.

"Nedendir bilmiyorum ama tüm bunların doğru olmadığını hissediyorum."

Mehmet, "Yaşadığı daire onun gibi
birine göre oldukça lüks. Sözde gerçek sahibini de bulamadığımıza göre dairenin aslında Sarp'a ait olduğunu düşünüyorum." dedi.

"İtiraf etmem gerekirse benimde aklımdan geçmesi değil. İlk başta cinayetin bir seri katilin işi olabileceğini düşünmüştüm ama şimdi öyle olmadığını anladım. Elimizdeki kanıtların yeterli olmadığını biliyorum ama bana kalırsa kurban da enaz katili kadar esrarengiz ve sırlarla dolu biri."

Mehmet Asya ile aynı anda kahvesini yudumladı.

"Nasıl bir pisliğin içindeydi bunu bilmiyorum ama katilin kuyruğuna fena basmış olmalı."

"Sarp artık hayatta değil ve bizim bundan sonraki amacımız onu kimin öldürdüğü değil sıradakilerin kim olduğunu bulmak. Çünkü katile ancak bu şekilde ulaşabiliriz."

"Canımı asıl sıkanda bu ya. Elimizde bizi onlara götürecek en ufak bir ipucu bile yokken bunu yapmayı nasıl düşünüyorsun?"

"Bence bukadar karamsar olma. Aslında elimizde işimize yarayacak mükemmel bu kanıt var zaten."

"Neden bahsediyorsun sen?"
"Sarp'ın resmi işimize yarayacaktır."
"Nasıl Yani?"
"Kurbanımız ömrünü bir hâyalet olarak geçirmiyorduya. Elbet bir bankaya, hastahaneye veya bir gece kulübüne takılmışlığı vardır haksızmıyım?"

"Sen çıldırmış olmalısın, bahsettiğin kamera kayıtları samanlıkta iyne aramaya benzer. Bu ne demek biliyormusun?"

Asya eliyle ağzını kapatarak daha fazla konuşmasına engel oldu.

"Ne demek olduğunu biliyorum. Ama denemeye değer. Eminim bu sayede onunla bağlantısı olan kişiler de bulacağız. Bana güven. "

"Biz bununla meşkul olurken eminim katil boş durmayacaltır. Kim bilir belki sıradaki kurbanın işini bu gece bitirir ve bizde sabah ilk iş olarak bir cesedi daha incelemekle meşkûl oluruz." dedi Mehmet alaycı bir tavırla gülerek.

Asya elindeki kahve fincanıyla pencereye doğru yürüdü kahvesini yudumlayarak.

"Senin daha iyi bir fikrin varmı?"

"Bu büyük bir zaman kaybı?"

"Çabalarımızın boşa çıkmasından mı korkuyorsun?"

"Küçük te olsa bu da bir ihtimal. Ama beni korkutan asıl şey bu değil katilin boş durmayacak olması."

"Biliyorsun katili tanımıyoruz. İşini nasıl yürütür ve ne derece manyaktır,
insan mı yoksa bir seytanmı? Biz tüm bu soruların cevabını bilmezken kimi kimden ve nasıl koruyacağız. Anlamıyormusun başka çaremiz yok daha iyi bir fikrin varsa durma söyle hadi." dedi Asya fincanı masaya bırakıp Mehmet'e doğru yürüyerek.

Mehmet saçmaladığının farkına varmıştı.
"Evet haklısın ve sanırım ben saçmalamadı."

"Endişelenme benim zaman kaybı için bir çözümüm var."

Mehmet Asya'nın aklından geçenleri anlamıştı.
"Bunun için özel bir ekip ayarladın öyle değil mi?"

"Kesinlikle."

"Başkomserin bundan haberi varmı?"

"Benden çözüm isteyen oydu.

Mehmet anlamlı bir şekilde sırıttı.

DÖNÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin