Giden adamın arkasından uzunca bir süre bakan Ekin, kendisine dönen bakışlardan rahatsız bir şekilde kıpırdandı. Hepsinin bakışlarındaki anlamı görüyordu. Onun aklını çeldiğini düşünüyorlardı. Zaten ne olabilirdi ki başka. Yarım saat içeride kalmışlardı. Ve adam odadan çıkar çıkmaz kendisini alacağını söylemişti.
"Bak sen şu minik sürtüğe..." diye mırıldandı Cafer kıza yaklaşırken. "Bizi ben orospuluk yapamam diye oyaladın. Şimdi de buldun yağlı adamı hemen atladın üstüne."
Güney' in bıraktığı adamın, Cafer daha dibinde bitmeden ikisinin arasına girdiğini gördü Ekin. Dediği gibi birini bırakmıştı. Genç adamın araya girmesi ile Cafer' in gözlerinde artan korkuyu an be an gördü. Ama içinde ufacıkta olsa bir acıma yoktu. Kendisine acımamıştı yıllardır o. Durdurması için bakan bakışlara aldırmadan arkasını döndü. Karşıda bir silüet gördü. Annesi bekliyordu koridorun sonunda.
Yanına gitmek için hareket ettiğinde arkasındaki hareketliliğin farkındaydı. Adamın yanına gelmesi için adımlarını yavaşlatırken kafasını da çevirmişti. Çünkü annesinin bakışları hayatında ilk defa nefretle parlıyordu. Yanına gittiğinde koluna dolanan ele bir şey demedi. Sabah olacaktı. Yakındaki eve gidip eşyalarını toplaması gerekiyordu.
Hazırlandıkları odaya gittiklerinde, Güney' in bıraktığı adam dışarı da kalmıştı. Kapıyı kapatır kapatmaz saçını tutan annesine baktı şaşkınca. Yanan canı umursamadı bile.
"Ne yapıyorsun?"
"Bana bak..." diye fısıldadı annesi, sürekli kapıya kayıyordu gözleri. "Madem adamın altına yattın. Onunla gitmek ne demek?"
Saçındaki elini tuttu hemen. "Anne ben onunla yatmadım. Yemin ederim. Kızma bana."
"Kızarım tabi. Paranı vermedi o daha."
Ekin nefesini kaybetmiş gibi kala kaldı. Annesinin elini tutan eli düştü yavaşça. Bunun için mi kızmıştı yani. Bütün olay para içindi, kendisini düşünmüyordu. Zaten ne zaman düşünmüştü ki. Kendi aptallığına güldü histerik bir şekilde. "Hiç mi utanmıyorsun?" Dedi öfkeli sesi ile. Karşısındaki kadının şaşkın bakışlarının farkında bile değildi. "Daha on sekiz bile olmadım ben. Kızınım senin ya kızın!" Sonlara doğru bağırınca ağzı kapanmıştı.
"Bağırma. Öldürtmek mi istiyorsun sen beni." Birkaç saniye sonra odaya dalan adam ile ikisinin de bakışları o yöne döndü. Gözlerini Ekin' nin üzerinde gezdirmiş, hemen kapının önünde olduğunu söyleyip kapıyı kapamıştı. Tekrar annesine bakıp eliyle kapıyı gösterdi. "Senden daha çok önemseyen biri var hayatımda. Birileri. O adam bana kurtuluşu vaad ediyor."
"Hah..." diye alaya aldı onu annesi, masanın üstüne bıraktığı bitmeye az kalmış viski şişesini eline alıp kafasına dikti. "Kurtuluş... Sen benim kızımsın. Ne olacak sanıyorsun. Seni buradan çıkarabilir evet. Sana kardeş gözüyle baktı diyelim ayrıca. Nasıl hayat kuracaksın kendine. Nasıl okuyacaksın. Hangi parayla. Evlenebilir misin sanıyorsun? Beni duyunca hangi aile alır seni? Aile terbiyesi almamış, hayatı payvonlarda geçmiş bir kızı kim ister? Herkes olsan olmasanda orospu gözü ile bakacak sana. İlk yapacakları şey bir doktora götürüp bekaret testi yaptırmak olacak." Dedi sinsice gülerken.
"Ben orospu değilim! Sende benim annem değilsin artık. Yetti anlıyor musun? Bıktım senden. Umurumda bile değilsin. Bugün kapıdan çıkar çıkmaz sileceğim seni." Diye bağırdı ona. Kapı yine açılınca içeri bu izbe yerde anlaştığı tek kişiye kaydı. Suzan teyzesinin hızla içeri girmesi ile ona sarıldı. Üstüne sinen içki kokusu umurunda bile değildi.
"Dışarı kadar geliyor sesiniz. Ne oluyor ya?" Dedi sarıldığı genç kızın saçlarını okşarken.
"Gidiyormuş hanımefendi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllerin Fısıltısı
Romance"O kadar... o kadar kırılgan ki ve masum. Eşsiz bir kar tanesi gibi. Dokunmak istiyorum, sonra elimdeki ateş çarpıyor gözüme. Uzaktan izlemek, onunla beraber gelen karlar elimdeki ateşi, içimdeki ateşi söndürsün diye beklemek istiyorum ama içten içe...