Seviyorum sizi.
Bazı insanların hayatında mutlu olabileceği sayılı günler vardı. Özellikle sıkıntılı bir hayata sahip olanlar için bu günler, ölçülemeyecek kadar değerliydi.
Ekin için de doğum günü böyle olmuştu. Kendi aralarında yapılan küçük bir parti, hatta her gün gerçekleşen yemek, muhabbet gibi olayların içinde bile olsa, o gecenin yıldızı Ekin' di. Pastayı keserken, hediyeleri alırken hatta göle atlayıp yüzerken bile herkesin özellikle ilgilendiği tek kişiydi. Ve mutluydu. Evet, biraz bencilce bile olsa o gece kendi üzerine düşen herkese aynı şekilde karşılık vermiş ve mutavazi kelimesini bir kenara bırakmıştı. Yüzünden eksik etmediği gülümesemesi ile bütün gece şakımıştı. 19 yaşına girişini hiç unutamayacaktı.
Şimdi, boş anayolda, yüksek hızla seyir eden arabanın içinde iken bile yüzünde hafif şapşal bir gülümseme ile oturuyordu. Aynı gece sabaha kadar deli gibi eğlenseler de, gün ışırken gelen bir telefon ile acilen Erzurum' a gitmeleri gerekmişti. Oradaki çiftlikten gelen haber yüzünden hızlıca eşyalarını topladıkları gibi kendilerini hazırlanan arabalarda bulmuşlardı. Aslında Ekin gitmek istememişti ama en son Sırma ile muhabbet ederken eşyaları kendinden gizli bir biçimde hazırlanmış, Ekin' e ise Poyraz' ın sırtında arabaya taşınması kalmıştı. Daha kendine gelemeden arka koltukta bulmuştu kendini ve arabayı çalıştıran Ali dikiz aynasından kendine kısa bir bakış atıp "Seni Erzurum' a götüreceğimi söylemiştim." deyip gaza basmıştı.
Ekin' in gözleri tam çaprazında araba süren Ali' ye kaydı. Sabah yediden beri arabadaydılar. Üç defa mola verebilmişlerdi. Ve sıkışmıştı. En son durdukları yerdeki tuvalet berbat olduğu için işini görememişti. Yerinde kıpırdanıp soluna baktı. Sırma, ortada oturan Güney' e sıkıca sarılmış uyuyordu. Güney uyurken, önde oturan Poyraz ara ara Ali ile sohbet ediyordu. Arkadaki arabada Emir, Zeynep hanım ve Asım bey, Bekir vardı. Beş araba vardı yolda kendileri ile birlikte.
Hafif öne eğilip koltuğa tutundu. Hareketliliği hisseden Poyran kafasını çevirince ona şirince gülümsedi. "Ne kadar kaldı?" diye fısıldadı.
Poyran kolundaki saate baktı. "Yolda bir sıkıntı çıkmazsa üç saat."
Oflayıp etrafına bakındı. Karanlık ormanda ölü suretler gibi duran ağaçlar hızla geçiyordu göz önünden. Onun halini fark eden Ali arkasına kısa bir bakış attı. "Ne oldu?"
"Yok bir şey." dedi ama hareket etse kısa bir senfoni sesi ile arabaya işeyecekti.
"Ekin..." diye mırıldandı Ali. Sesinde Ekin canını sıktığında ortaya çıkardığı o değişik ses tonu vardı. Birkaç haftadır dikkat etmişti Ekin. Ali sadece kendisi ile konuşurken bu ses tonunu kullanıyordu. Ve bunun; konuşmazsan çok kötü olur, yalan söylemeden ve karşımda tavuk gibi titremeden anlat, demenin değişik bir tonu olduğunu anlamıştı Ekin. Kısık bir rüzgar sesini andıran nefesini saldı. "Tuvalete gitmem lazım. Buralarda dinlenme tesisi var mıdır?"
Poyraz hafif güldü. "Güzelim, bu aralarda pek olmaz. Zaten her yer kar ile kaplı. Havalar kötü olur bu dönemde burada."
Ekin' de etrafındaki karlara bakıp kafasını salladı. "Tamam, beklerim ben."
"Arabamı kirletirsen sana temziletirim Ekin." dedi Ali.
"Kirletmem." dedi kırgın bir ses ile Ekin. Birbirine bakıp gülen kardeşlere öldürücü bir bakış atıp geriye yaslandı. Ama beş dakika geçmeden yeniden oflamaya başladı. Yerinde zıplıyordu adeta. Tutamıyordu kendini. Yayık ayrandan üç bardak içmenin sonucu buydu tabi. Öne doğru atılıp iki koltuğun arasından başını uzattı. Yan profilden Ali' nin yakışıklı yüzünü görüyordu. Kirli sakal, dolgun kırmızı dudaklar, düzgün bir burun. Fazla hatta çok fazla dikkat çekiciydi. Kuzguni saçlar asi bir ormanın dalları gibi dağınıktı. Ay ışığı vuran yüzüne hayran hayran bakmayı hafif bir sızıntı hissedince bırakabildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllerin Fısıltısı
Storie d'amore"O kadar... o kadar kırılgan ki ve masum. Eşsiz bir kar tanesi gibi. Dokunmak istiyorum, sonra elimdeki ateş çarpıyor gözüme. Uzaktan izlemek, onunla beraber gelen karlar elimdeki ateşi, içimdeki ateşi söndürsün diye beklemek istiyorum ama içten içe...