Bölüm 23

6K 317 27
                                    

Çiftlikte sorun çıkaran hayvanlarla çoktan ilgilenilmişti. Hepsi iyi durumda ve en önemlisi sağlıklıydılar. Mevsimin de yardımı ile köyden köye dolaşan salgın, çiftlikte çok büyük bir hasara yol açmadan silinmişti.  

O sabah güneş yüzünü göstermemişti onlara. Bir sigara dumanının griliğine sahip bulutlar gökyüzünü kaplamış, sanki duygulara sahip kasvetli bir varlıkmış gibi insanları da boğuyorlardı. Hava soğuk ve yıkıcıydı. Yerler yoğun bir şekilde karlarla kaplıydı. Ama hava daha da yağacağının haberini çoktan vermiş, işçiler de hızlıca gerekli yerleri temizlemişlerdi karlardan. Öyle ki beklenen kar yağışının gelmesi de yarım saati bulmamıştı.

Ekin, uyandığında yorgun ve huzurluydu. Hastalığı henüz tam olarak geçmemişti. Düzenli olarak birkaç gündür iğne vurulsa da, çok kötü hastalandığından iyileşmesi de uzun sürmüştü.

Uykulu gözlerini araladığında odaya yeteri kadar dolmayan ışık yüzünden suratını buruşturdu. Bugün yine kar yağacaktı, belli olmuştu. Uyurken gevşeyen kollarını gerip, esnedi. Yüzüne gelen saçlarını zorlukla uzaklaştırabildi. Yerinden doğrulduğunda yatağa dağılan peçeteler çarptı gözüne.

Bütün gece hastalığının getirdiği sancılardan kıvranmış, öksürükler yüzünden artık düzgün nefes alamaz hale gelmişti. Sesine gelen kişi Ali idi. Genç kızın halini gördüğünde önce ateşini kontrol etmiş, olmadığını gördüğünde beklemesini söyleyip odadan ayrılmıştı. Ekin ara ara öksürerek onu beklemişti bir süre. Gecenin bir vakti olduğu için özellikle sesini azaltmaya çalışmıştı. Daha önce de defalarca kez onları uykularından uyandırmıştı zaten. Ali geri geldiğinde elindeki tepside; su, birkaç atıştırmadık yiyecek ve dumanı tüten bir bitki çayı getirmişti. Ekin rahatlayıncaya kadar onunla ilgilenmiş, sonra da odasına gitmişti.

Ve bu sabah da odada kalan tepsiyi görüp gülümsedi Ekin. Bu güne kadar onunla böylesine ilgilenen biri olmamıştı. Aslında Ali' ye karşı bir mahcubiyet hissetse de, biraz şımarmak ona da iyi gelmişti. Sabaha kadar çalışmak zorunda kalan Ali onunla ilgilenirken sürekli gitmesini, zaten Ali' nin de yorgun olduğunu söyleyip durmuştu. Ama aslında oldukça isteksizdi. Ali' nin ilgisi hoşuna gidiyordu. Ve genç adam da Ekin rahatlayacak kadar gitmemişti.

Peçeteleri dağıtmadan toplayıp, tepsinin üzerine koydu. Yataktan ayaklarını çıkardığında aslında ılık olan hava hemen üşütmüştü onu. Hastalığının el verdiği kadar hızlı bir şekilde yere eğilip çoraplarını aldı. Ayaklarına geçirip ayağa kalktı. Üzerindeki pijamaları değiştirmek istiyordu. Birkaç gündür pijamalarla gezip duruyordu. Ve kıyafet alışverişi sırasında renkli pijamaların çok yakıştığını söyleyen Güney, her renkten ve hayvanın bulunduğu pijamalar almıştı ona. Ekin onları giydiğinde olduğundan oldukça küçük ve çocuksu gösteriyordu.

Odada bulunan küçük dolaba ilerleyip kapağı araladı. Gözüne kestirdiği birkaç parça giysiyi üzerine geçirip hızla odadan çıktı. Çünkü saat öğleye yakın bir zamanı gösteriyordu. Bunu kıyafetini giyerken duvardaki saate baktığında görmüştü. Ev halkı çoktan kalkmıştır diye düşündü. Elini yüzünü yıkarken bile o kadar hızlı hareket etmişti ki, birkaç defa düşecek gibi olmuştu. Merdivenlerden aşağı inerken evde yaşayan insanlardan birkaçına çarpmıştı. En son çarptığı kıza özür dileyip arkasını dönünce salonda oturan ev ahalisini gördü.

Herkes buradaydı. Hava kötü olduğu için çiftlik işleriyle ilgilenemiyorlar, diye düşündü Ekin. Nefesini düzenleyip boş olan bir yer aradı. İlk önce Poyraz' ın yanına oturacaktı ama Emre bir anda kalkıp Poyraz' ın yanına oturunca tek boş kalan yere, Ali' nin yanına oturmak için yürümeye başladı. Ama sinirli bakıyordu. Ekin' e değil de Emre'ye. Umursamadan göz ucuyla kendisine bakan adama gülümsedi. Gerçekten onun yaptığı iyilikleri bir deftere yazacak olsa, hiç bitmeyecen o meşhur dolma kalemin bile mürekkebi biterdi.

Güllerin FısıltısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin