"Gözlerimdeki ölüm artık senin emrinde, seni kimse öldüremez... benim dışımda." İstediği kokuyu alamadığı genç kızı öylesine bırakıp geri çekildi. Şaşkın bakışların sorgulayan konuşmasını görüyordu ama kendisi de genç kıza bunları neden dediğini açıklayamazdı. Daha Ekin' nin dudakları açılmadan tekrar sıkıca sarıp başını hemen yanına koydu. "Uyuyalım." Emir kelimesi içermeyen bir emirdi bu. Sesindeki tınıdan anlayan Ekin, ağır perdenin gözlerine inmesine izin verip kapadı onları. Burnuna dolan erkeksi kokuyu Derince içine çekti. Ali' nin korkusundan kabuslar bile kaçardı belki.➿➿➿
Kulağına dolan melodi yüzünden derin uykuyla dans eden gözlerini araladı. Yırtıcı gözleri ile bir süre etrafına bakındığında cebindeki titreşimi fark edip elini oraya attı. Boynuna vuran hafif nefesi hissettiği an nerede olduğunu ve uyumadan yaşananları bir bir hatırladı.
Ekin' nin gördüğü kabustan ötürü düştüğü durumu hatırlayınca, o adamları ameliyathaneye atma düşüncesi aklına yerleşti iyice. Gürültülü aletin sesini kesip kulağına dayayınca annesinin kızgın sesini duydu.
"Güney o elini yemekten çekmezsen... ah abin açmış, Ali oğlum ne yapıyorsunuz?"
"Uyuyoruz anne." Dedi bıkkın bir sesle.
"Sende mi? Hemen Ekin' i uyandır ve erkenden çıkın. Ancak yetişirsiniz oğlum. Misafirlerimizden sonra gelmeniz yakışı kalmaz."
Annesi telefonu kapatınca, gözlerini aralayıp kucağındaki genç kıza baktı. Başını göğsüne dayamış ve simsiyah saçları ikisinin vücudunu bir atlas gibi örtmüştü. Derin uykudaydı. Rahatlamış yüzünü görünce bir an vazgeçer gibi olduysa da elini omzuna koyup sarsmaya başladı. Hafif mırıltılar çıkaran genç kızın, kolunu beline atıp sıkıca kendine sarılmasını izledi alaycı bakışlarla. Bulunduğu durumdan oldukça hoşnut olduğu belliydi. Tekrar sarstığında hızlıca açılan sinirli yeşiller yüzüne baktı. Sinirin yavaşça korkuya dönüştüğünü gördü sonra.
"Günaydın uykucu."
"Günaydın." Diye mırıldandı Ekin. Gözlerini etrafta gezdirdiğinde uyumadan önce yaşananları hatırlayıp minnetle genç adama baktı. "Teşekkür ederim." Yerinde doğrulunca aynı anda Ali' de kalktı.
"Önemli değil... hadi kalk." Diye mırıldandı.
"Ben gelmesem." Ne kadar sıcak bir karşılama olmuş olsa da, ailevi bir mevzuda olmayı hal etmediğini düşünüyordu.
"Öyle bir ihtimal yok. Sana; banyo ve giyinme için yirmi dakika veriyorum." Dedi ve kapıdan çıkıp gitti.
Arkasından bir süre baka kalan Ekin hızlıca yataktan kalkıp banyoya doğru koştu. Eve geldiğinden beri banyo yapmamıştı. Çabuk yağlanan saçlarına ellerini daldırdığında teninde oluşan parlaklığa tiksinerek baktı. Kıyafetlerini özenle çıkarıp kenara bıraktı. İç çamaşırı ile büyük boy aynanın önüne geçtiğinde çürükler içindeki vücuduna baktı. Ve rüyanın etkisinde çizdiği boynu. Titrek bir nefes çekip iç çamaşırlarını da çıkardı. Duş kabininin içine girip sıcak suyu açtığında gevşeyen bedeni ile tadını çıkarmaya başladı.
Koşa süreli bir düşün ardından kabinden çıkıp vücuduna bir havlu doladı. Buharın dolup taştığı banyodan çıkıp odasına girdiğinde yatağın üstünde lacivert kumaşın üstünde yer yer dağıtılmış kırmızı çiçekli bir elbise gördü. Hayranlıkla uzanıp eline aldı. İyice görebilmek için havaya kaldırdı, yumuşak kumaşın bel kısmında kırmızı bir şerit vardı. Kendi alışverişlerinden alınan elbiseydi bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güllerin Fısıltısı
Romance"O kadar... o kadar kırılgan ki ve masum. Eşsiz bir kar tanesi gibi. Dokunmak istiyorum, sonra elimdeki ateş çarpıyor gözüme. Uzaktan izlemek, onunla beraber gelen karlar elimdeki ateşi, içimdeki ateşi söndürsün diye beklemek istiyorum ama içten içe...