Sabah alarmımın sesiyle uyandığımda kendimi hiç uyumamış gibi hissediyordum. Zorla yataktan kalktım ve aşağı indim. Daha hiç kimse kalkmamıştı. Tekrar yukarı çıkıp zorlanarak üstümü giyindim. Bu kadar uyuz uyuz davranmamın nedeni Kerem denen o kas hayvanından başkası değildi. Yine onun yüzünü görecektim ve yarın da ve ondan sonraki günde….
Annem ve Jale Teyze’yi uyandırmadan dışarı çıktım ve derin bir oh çektim. Sabah da erkendi ve okulun başlamasına daha 1 saat vardı. Sıkıntıdan ne yapacağımı düşünürken sahile gitmeye karar verdim.
….
Sınıfa girdiğimde gözlerimi kırpıştırarak gördüklerimi sindirmeye çalıştım. Kerem’in bizim sınıfta ne işi vardı? Bu sınıfa gelmiş olamazdı değil mi?
Kerem’in oturduğu sıraya doğru ilerlerken içimden bunun bir kabus olmasını diliyordum.
‘’Senin burada ne işin var?’’
‘’Ben bu sınıftayım.’’dedi her zamanki ukala tavrını takınarak.
‘’Dün bu sınıfta değildin ama.’’
‘’Artık buradayım bir sorun mu var?’’
‘’Evet var ve izninle senden defolup gitmeni istiyorum.’’dedim sabırsız bir şekilde.
‘’Pardon ama sen kim oluyorsun da Kerem SAYER’le böyle konuşuyorsun?’’
‘’Zeynep YILMAZ oluyorum da Kerem SAYER’le böyle konuşuyorum şimdi bir sorun mu var peki?’’
‘’Sana göreceksin köylü güzeli dedim göreceksin.’’
Hocanın geldiğini duyar duymaz yerime geçtim ve maalesef ki yerim kas hayvanının önüydü.
Ders devam ederken kas hayvanının ne kadar gerizekalı bir insan olduğunu düşünüyordum ama Kerem’in sesi bu düşüncelerimi yarıda bölmüştü.
‘’Hocam seviyesizlerin bu okula gelmemesi lazım hem burası Sayer Koleji, Zeynep Hanım sizin o küçük Gölyazı’nızda ki köylü okullarına benzemez.’’
Bu söylediği sabrımın son noktasını taşırmıştı. Hızla sınıftan çıktım ve koridorda koşmaya başladım. O depoya gitmek bana iyi gelebilirdi.
***
Deponun kapısını açtığımda burada rahat edebileceğimi biliyordum. Sandalyeye oturdum ve ağlamaya başladım. Ben nasıl bir şeyin içine düşmüştüm böyle.
***
Bir yerden tıkırtıların geldiğini duyduğumda ağlamayı kestim ve cesaretle ‘’Kim var orada?’’ dedim.
Cevap gelmeyince elime ilk gelen şeyi aldım. Bir beysbol sopası.
Kapıya doğru yaklaştım ve gördüğüm kişinin kim olduğunu algılamadan beyzbol sopasını kafasına geçirdim.
‘’Ne yapıyorsun? Dur! Zeynep! Dur!’’
Bana bağıran kişinin kim olduğunu anlamak için gözlerimi açtım ve beyzbol sopasını aşağıya indirdim. Gördüğüm kişi karşısında şok olmuştum ama üzgün değildim tam tersine oh, tam da isabet olmuş. Diye geçirdim içimden. Kerem Bey’e vurmuşum.
‘’Özür dilerim, üzgünüm demiyeceğim çünkü üzgün değilim.’’
‘’Tamam, sen onu bunu geçte ne yapıyorsun burada?’’ Konuşurken içeri geçti ve bir sandalyeye oturdu.
‘’Asıl sen ne yapıyorsun burada?’’
‘’Burası benim gizli mekanım şimdi senin açıklamanı alıyım köylü güzeli.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin! (ZeyKer)
FanficBüyük aşklar nefretle mi başlar? Ah, çok saçma. Aşk diye bir şey yoktur. Hem de nefret ile başlıyanı hiç yoktur. Yani en azından ben öyle zannediyordum. Ta ki karşıma Kerem Sayer çıkana kadar ve beni mahvedene kadar. O kadar nefret doluydum ki ona...