Mektup

18.5K 603 55
                                    

Canan öleli tam tamına iki ay olmuştu.

Canan mı?

Benim en yakın arkadaşım.
Kimi zaman ablam.
Kimi zaman sırdaşım.

Hayatına bir intihar sonucu son veren arkadaşım.

O gün çok yorgundu benimle kanuşmak dahi istememişti.

Ben de yanlız kalması gerektiğini düşünmüştüm oysa ki.

Odasına girdiğimde
boynuna sarılmış bir ipin tavana bağlı olmasını beklemiyordum.

Devrilmiş bir taburede.
Hatta solgun ayaklarının sallanmasınıda...

O an işte bedenim yığıldı.
Ruhum mu?
O yığılma evresini çoktan geçmişti..

Bu günahı işleyecek ne sebep olmuştu.

O karanlık gün nasıl bitti hiçbir fikrim yok.

İstanbulda aynı üniversiteye giden iki kızdık biz.

O tekrara kalmıştı.
Diyorum ya o benim ablamdı.

Küçüklüğünden beri yetimhanede büyümüştü Canan.

Ailesi onu terk etmişti.
O da beni.

Cenazeyi kaldırdıktan sonra Niğdeye ailemin yanına döndüm.

Psikolojik tedavilerden dahi geçtim.
Her uyuduğumda aynı kabuslar.

Ailem hep yanımda oldu.
Simdide kararım üzerine İstanbul'a dönecegim.

Annem ve babam olumlu bakmamış olsalarda bir senem kalmıştı.

El mecbur kabul ettiler.

İstanbul'a vardığımda kalbim sıkıştı bian.

Yine eskisi gibi tekrar etmesinden çok korktum.

Oturduğumuz apartmanın önüne geldiğimde firar etti bir kaç göz yaşım.

Merdivenleri usul usul çıktım.
Emine teyzenin kapisi acildi.
Beni merdivende görünce o icten gülümsemesiyle yine beni mest etti.

Kısa sohbetin ardından kalan son merdiven basamaklarını da çıktım.

Kapıyı açarken dahi kalbim yerinden çıkacakmış gibiydi..

Eve girip feracemi astım askılığa.
Bu holden her geçtiğimde

"Geldin mi"derdi.

Fısıltıyla

"Geldim ama sen yoksun"dedim.

Duşun ve namazın ardından Cananın odasına girmeye karar verdim.

Belki çok erken.
Belki cok zor.
Belki cok acı.

Kapının kulpunu indirdim.
Her zaman duyduğum o gıcırdanan sesi.

Nefret ediyordu Canan bu sesten.
Sanki şimdi yine rahatsızlanmasını ister gibiydim.

Odaya girdiğimde topluydu.
Çalışma masasının üstündeki kutu dikkatimi çekti.

Yaklaştıkça heyecanım artıyordu.

Önüne gelip kutunun kapağını kaldırdım.

İçinde bulunan günlük anahtarıyla donup kaldım.

Demek o saklamıştı günlüğümün anahtarını.

Ah Canan neden neden..

Kutidaki dörde katlanmış kağıdı açıp okumaya başladım.

Zeynep, acı birinin eline verilmiş silah gibiydi!

Bana doğrultuldu o silah!
Bense katlanmaktan başka hiçbir şey yapmadım!

Kader'di belki, lakin sen dersin ya sebepler bulundurulmalı göz önünde!

İşte hayatım birinin eline dolu bir silah vermekle başladı!

Ve doğrultulan o silahtan kurşun değil göz yaşı dökülüyordu!

Oğlum!
İşte o hayatıma renk katan tek şeydi.

Evet yanlış okumadın benim bir Oğlum var!

Merak etme güzelim, ismini sen koydun!

Ömer! !

Çok seviyorsun bu ismi değil mi?

Sana gücü, asilliği gösteren bu isim oğlumun.

Ömer'in...

Ona sahip çıkacak koruyacak tek kişi sensin.

Kutunun içerisinde ki diğer kağıtta nerede olduğu yazıyor!

Onu beni sevdiğin gibi sev!

Ömer'i Sıraç Soylu'ya emanet et!

Ona değer verecek son kişiler sizsiniz!

Çok kızıyorsundur değil mi?

Kızma bitanem, ben senin o masum kalbinin en ücra köşesini süslüyorum!

Sanırım en doğrusu bu!
Kurtulmak!

Ya da ben öyle sanıyorum!

Elveda kardeşim!

Kader! Kaza!

Bense tam ortalarında!

Sen mi?

Sen, onlara göre hareket edensin!

Allah'a emanet ol!

Bölüm Sonu * * *

Fena Çattık! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin